Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '11

 
Kategori
Blog
 

Blog aristokratları

Blog aristokratları
 

Çakma Aristokratların dışı altın bir heykel gibi şatafatlı içiyse çakıl taşı gibi boş, değersiz olur


Aristokratı kısa ve yalın haliyle, seçkin bir zümreye ya da soydan geldiği için, toplumu yönetme, topluma hükmetme hakkını kendinde gören, yönetici sınıfın ayrıcalıklı ve özel olması gerektiğine inanan, topluma tepeden bakan kişi, olarak tanımlayabilirim sanırım. 

Bu seçkinci tiplerden her insan topluluğunda olduğu gibi, Milliyet Blog'da da fazlasıyla olduğunu gözlemliyorum. İlgilenenler için bu tip yaradılışa sahip olan arkadaşların birkaç özelliğini sıralayabilirim hemen. 

- Onlar için basit ya da önemsiz olduğuna inanılan konularda yazı yazmışsanız eğer, ilk tepkileri: 

- Sayın yazarım, böyle boş konularda yazı yazmaktansa başka konulara yönelmeniz sizin için daha hayırlı olur! 

gibi, hem akılsızlığınızı yüzünüze vurur, hem de çaktırmadan aba altından sopa gösterirler. Aslında söylemek isteyip de söyleyemedikleri: 

- Bu blogta kimin ne yazacağına, ne kadar yazabileceğine biz karar veririz! Çünkü sen tek başına, bizse tahmin edemeyeceğin kadar çok kişiyiz! diyebilmektir. 

- Her cümlelerine " Biz şu kadar yıldır buradayız. Bu kadar yıldır yazı yazarız. Bizim bu blogta şu kadar zamanlık geçmişimiz var. Dur bakalım! Sen de kim oluyorsun? Biraz yavaş gel de, endamını görelim! gibi son derece misafirperver! ve hoşgörülü! olanları vardır. 

- Bu çakma aristokratlardan biri, kadın ya da erkek olmanız farketmez; Fi Tarihi'nden kalan cümlelerle sindirmeye çalışır sizi: 

" Sen kiminle dans ettiğini sanıyorsun?" Bu arkadaş için çok üzgünüm! Çünkü ben yanlız kadınlarla dans ediyorum! 

- Bu tipler, baktılar ki, karşılarındaki kişiye diş geçiremiyorlar. Ya da karşılarında duran kişi, zerre umursamıyor ya da kaya gibi sağlam duruyor karşılarında. Yenilgiyi içlerine sindiremediklerinden, ortalığı yangın yerine çevirir " Nerdesin yönetim?" diye feryat figan ederler. 

- Bu çakma aristokratların, neredeyse tamamına yakınının, yeniye ve özellikle de yeni gelen yazma heveslisi Blogger'a, fena derecede alerjileri vardır! Yeni gelen, biraz çaplı ve iyi yazan da çıkarsa, vay geldi başlarına!, Kaşıntıdan kurdeşen döker! Fesatlıklarından dört döndükleri yerlerinde döne döne artezyen kuyuları açarlar! 

- O derece demokrattırlar ki, mesela blog kategorisini fazla gürültülü ya da avamlaşmış bulduklarında, çözümü hemen yumurtlayıverirler: " Blog kategorisini kapatın gitsin! " Sevsinler sizin çözüm odaklı yaklaşımınızı! 

- Bu aristokrat özentileri, fazlasıyla üretim özürlü olduklarından, kendileri de yeni bir şeyler üretip, söylemek yerine, 1 yazıp 100 yorum ya da mesaj yollarlar. Çünkü eleştirmek, iğnelemek, laf sokmak, aşağılamaya çalışmak, yazı yazmaktan çok daha kolay ve eğlenceli gelir onlara. 

- Çünkü yazabilmek için bilgi, zeka, sezgi gücü, duyarlılık, gözlem yeteneği ve fazlasıyla farkındalık becerisi gerekirken, eleştiri yazmak ya da aşağılamak için, sadece üç beş kelime fazladan yazıp çizebilmek yeter de artar bile! 

- Fazlasıyla öğretmen tavırlıdırlar. " Yazılarını şöyle yazmalısın! Yazım ve imla kurallarına şöyle dikkat etmelisin!" gibi son derece yapıcı! oldukları gibi, yazınızın özüne, ya da fikrinizin, teorinizin doğruluğuna edecek söz bulamadıklarında, " Biçim de biçim! " diye tuttururlar. 

- Çok okunanlara, hele bunlar yeni gelenlerden biriyse eğer,  

- Tuhaf ve dengesizsin de, ondan okunuyorsun! 

- Her tık okunduğun anlamına gelmez! 

- Çok ve çeşitli yazman, donanımlı olduğun anlamına gelmez! 

gibi yazana kompleks vermeye, kendine güvenini sarsmaya çalışırlar. Ancak ne yazık ki, bu zavallılar, kendi güvensiz ve kompleksi hallerini ya görmez, ya da gerçeklerle yüzleşecek kadar yürekleri olmadıklarından, çoğu zaman, görmezden gelmeye çalışırlar; artık yapısal hale gelmeye başlayan bu kusurlarını. Kendi züğürt tesellileriyle avunurlar da avunurlar! 

- İçlerinden bazılarıysa, kocaman kütüphaneleri önünde çektirdikleri resimleriyle böbürlenmeye çalışırlar! " Bak ben bu kadar kitabı okumuş, senden çok daha bilgili bir adamım! " demeye çalışırlar; o komik orta zekalı tavırlarıyla! 

Google denen bilgi kütüphanesi karşısında, kum tanesi olamayacak 300 - 500 kitaplarından sahte bir övünç kaynağı yaratmaya çalışırlar! 

- İçlerinden bazılarıysa, yanlız bir tek konu bilir, körün tuttuğunu bellediği gibi, bir tek o konuda bellemeye çalışırlar bizi! 

Çünkü onların, "Sen alemi kör, milleti sersem mi sanırsın?" sözünden de pek bi haberleri yoktur! Varsa yoksa, kendi dedikleri, varsa yoksa kendi belledikleri!... 

Diyeceğim o ki, bu tiplere karşı, çakma blog aristokratlarına karşı, benim genel tavrım, bu zevatı kaale almamak, çok zorunlu olmadıkça, benim yazılarım için yazıp çizdiklerine bile cevap vermemektir. 

Çünkü güzel okuyucum, psikolojik savaşın en altın, en birinci kuralı, bir insanı alt etmek istiyorsan eğer, sakin ol, umursamaz davran, varlığını yok say der; Psikoloji bilimini ciddiye alan, aklı başında olan insanlara... 

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..