Hayatın bir noktasında, tamamen bir tesadüf sonucu, biri doğru yerde duruyordur ve o doğru yerden ufak bir müdahalede bulunarak, sana bir iyilikte bulunur. Bu, söze döküldüğünde çok ufak bir iyiliktir..
Hayatta öyle zamanlar vardır ki herşey ölüdür. Başını gömüldüğün işten kaldırdığın vakit bu ölü rüzgar ani bir şiddetle çarpar yüzüne. Örneğin güneşli bir öğle sonrasında, okuduğun kitaptan başını kal..
Hayat, bazen, bizlere kendini hiç ummadığımız anlarda hatırlatır. Bir balyoz gibi gümmm diye kafamıza iniverir ve bizi çenemizden tutar kendi yüzüne çevirir. Tıpkı bir önceki gün bana yaptığı gibi...<..
İşler masanın üzerinde birikmiştir; yetiştirmen gereken yazılar, dosyalanması gereken kağıtlar, seçilmesi gereken fotoğraflar... Ve iki ayağın bir papuca girmiştir. Bu arada odanın içinde biri telefon..
Bazı günler böyledir işte... Eğreti bir ceket gibi sarkar üzerimizden...Böyle diyor Ahmet Oktay ve ben bugün onun demek istediğini tam olarak yaşıyorum...Böyle günlerde sabah kalkamazsın yatağında..
İnsan tanıdığı, sevdiği, aşina olduğu, sadece bir süre yüzüne baktığı herkesin ruhundan parçalar yüklenirse sırtına ne olur? Kaç tane ruh taşır kendi ruhu içinde gizlediği? Kaç acıyla harmanlanır yüre..
Değirmenin başında duruyor. Şalvarı un içinde. Gülümsüyor. "35 yıl çalıştım kızım ben burada" diyor. Tam 35 yıl dile kolay. Çocuklarını bu değirmenden kazandıklarıyla büyütmüş. Buğdayı döküyor ve taşı..
Gün sıradan ve sıkıntılı... Toplantının ortasında, ayaklarımdan birini sürekli sallıyorum... Konuşmacı devam ediyor... Söz uzuyor, aynı düşünceler farklı cümlelerle defalarca defalarca tekrarlanıyor....
Şimdi gitmek vakti... Neresi olduğunu bilmediğin bir yere... Şimdi tanıdığın, bildiğin ve o çok ama çok alışkın olduğun herşeyden uzaklaşmak vakti... Çok değil ama yetecek kadar... Kimbilir ki ne kada..
Bir gece elektrik birden bire kesildi. Hemen pencereye koştum. Hani elektrikler kesilince insanlar hemen pencerelere koşarlar ya; sadece elektrik kendi evlerinde mi yok yoksa tüm evlerde mi kesilmiş ö..