Gecenin alacakaranlığı odamı bir nefeste içine çekmiş, düşüncelerimle oynuyor… Her gece olduğu gibi… Görüneni görünmeze, görünmezi görünene dönüştürüyor… Sanki bir gölge oyunu gibi… Kadınlığı d..
Sonsuz bir esintiyle çırpınan rüzgar gülü gibi yüreğim... Huzur dolu bir melodi sanki... Nasılı, niçini olmayan, sadece dalga dalga dünyamı kuşatmaya yüz tutan özgürlük ve aşk işte tam durduğum nokt..
Gecenin kapkaranlık sis bulutları ardına saklanırken, ışıldayan şehrin silueti; düşünceler netleşmeye başlayıp bedenlenerek karşıma geçer, omuzlarındaki yükü paylaşmak istercesine bırakır kendisini ..
Gökyüzünde uçan kuşlar gibi özgür olmak isteriz ya çoğu zaman, farkında mısınız bilmem ama aslında kuşlar hiç de özgür değiller; evrenin içinde küçücük mavi bir nokta dahi olmayan gökyüzünde… Ve kana..
Rüzgar sesine karışmış yaprak hışırtıları hafifçe fısıldıyor kulaklarıma; “ Hey! Huzur dediğin şey bu yanda!..” Sesin sahibini onurlandırmak için gözlerimi koca bedenine doğru çeviriyor, başımı hafif..
Yaşamımızda renkler öyle göz kamaştırıcı ki… Mavi, yeşil, kırmızı… Gökyüzünü seyre koyuluyorum bedenimin gündüze açılan pencerelerinden… Olanca gücüyle yağan yağmura takılı kalıyor gözlerim… Ya..
Parfümünün kokusu değildi yürüdüğü yola dağılan, düşüncelerinin sivrileşen, bıçak kadar keskin uçlarıydı… Kokusuyla değil, bilinciyle yer açmak istiyordu toplumda kendisine ve onun gibi hissedenler..