Özgür annesinin ağzından çıkanları duyunca irkiliverdi. Üstelik kadının bu kadar kendinden geçercesine dalıp gitmesine anlam veremiyordu. Uzanıp eline dokundu ve merakla sordu: -Evlatl..
Zaman ne çabuk geçiyor değil mi anne? Bahçemizdeki kelebekleri kovaladığım günler, daha dün gibi oysa. Kasımpatıları, begonyaları beraber diktiğimiz günler, daha dün gibi. Ben rengârenk karıştırırd..
Gözleri alev alev yanıyordu. Öfkeyle burnundan soluyordu. Hak etmiyordu bunları. Bu kadar çalışıp, çabaladıktan sonra bu muameleyi hak etmiyordu. Yumruklarını sıkmaktan eklemleri bembeyaz olmuştu.
ANTALYA Ateşler içinde yanıyordu Haydar. Yatağa yapışmış kalmış gibiydi. Geldiğinden beri toparlayamamıştı kendini. Hava değişimi olarak yorumlamıştı dünü ama bugün vücudu daha da ağırlaşmıştı..
Bir zamanlar on yaşındaydım. Saçlarım terden sırılsıklam, ayaklarımda yarım ayakkabı, üstüm başım toz içinde… Kasabanın dışındaki top sahasında nefes nefese. Gol sevinciyle birbirimize sarılıp ..
Bu sene yaz tatilinde ilk durağımız Çanakkale. Eceabat’tan feribota biniyoruz. Eski feribotlar yenilenmiş, Alınteri isimli bir firma oldukça konforlu bir yolculuk hazırlamış. Karşıya geçiş süreci ..
Bugün o yoldan yürüdüm. Hangi yol mu? Ne çabuk unuttun sende. Hani, bizim çay bahçesinden çıkınca kestirmeden gitmeyelim diye uzatırdık dönüşümüzü. Maksat beraber olduğumuz kısacık zamanı biraz daha ..
Kızım… Ayşe “kızım, kızım, kızım” diye tekrarlıyordu içinden. Kavuşmuştu işte. On aylık bebekken kocasının kollarından alıp götürdüğü kızı. Handan… işte karşısındaydı. Gece grisi yıldızlı gözleri..
Gülümseyen gözlerle baktı Özgür şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutan kıza. “Sevinçten dili tutuldu küçük sevgilimin” diye düşündü Özgür ve uzandı elini tutmak istedi. Elektrik çarpılmış g..
Özgür’e bakıyor ama onu görmüyordu nerdeyse. Yıllar öncesinde kalan yüreğinde ki ilk kıpırdanmalar gelmişti aklına. Küçük, küçücük bir anı. Onu ilk tanıdığı gün: “ _Merhaba, çilli kız. Artı..