Geçmişime saygımdan yazıyorum bu satırları ve eğer vazgeçmezsem bu konuda ısrarcı davranmak niyetindeyim. Çünkü gerçekten geçmişimle barışmak istiyorum, en başta kendime saygımdan. Sonra da hayatım..
Annem geçenlerde, “ adını dağlara yazdım yârim “ parçasını; “ yârim “ sözcüğü yerine , “ yavrum “ sözcüğünü koyarak, bana ithafen okuduğunu söyledi. Çok duygulandım. Hatta tüm sözlerini yazıp ezbe..
Annem genelde olayların olumlu yanlarını görebilen ve onlara odaklanmaya istekli bir insan. Onun için ben ona ‘ Memnune Hanım‘ diye hitap ederim bu özelliğini ortaya çıkardığı anlarda. O da gülümse..
Köydeki anılar çoğalıyor gün geçtikçe. Bunlardan birini paylaşmak istiyorum sizlerle. Geçenlerde Argos’u dolaştırmaya çıkmıştım. Yaşlıca bir bey elinde kazma mı çapa mı pek ayırt edemediğim..
Yok, anam babam ben derviş merviş değilem! Olmaya da hiç niyetim yok! Zaten gücüm de yok! Ben sadece kişisel sorumluluğumu her zamankinden daha fazla almak adına biraz içime dönmeye özen gösteriyor..
Sabah ezanıyla kalktım. Henüz kahvaltı yapmadım. İçim kıpır kıpır. Tam bahar havası içim dışım. Ön kapıdan iğde ağacı çiçeklerinin, arka kapıdan rengarenk güllerin kokusu, evimin içinde yine mis gi..
İki çocuklu bir aile, hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler. En güzel ağacın altına vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun uzun yür..
Biz yemeklerimizi hep masada yedik kendimi bildim bileli. Fakat çocukluğumun geçtiği ilk iki evde bir türlü masalarımızın nerede ve nasıl olduklarını anımsayamadım. Anneme sordum o da anımsayamadı...
Bir padişah bir şeyhe bir gün “ Benden bir şey dile “ dedi. Şeyh cevap verdi: “ Ey padişah bana bunu söylemekten utanmıyor musun? Hele biraz daha yüksel de öyle konuş. Benim iki köl..
Sizi bilmem ama ben sevdiğim şeylerin ne kadar çok işlevi varsa o kadar çok, o şeylere karşı beğenim artar, sevindirik(!) oluveririm birden. Sabahattin Gencal’ın “ Eylül Sonu “ adlı yazısını intern..