Bir kaç blog önce bu konuda yazmış. Bir takım çalışmaların az da olsa var olduğunu ve hatta gelecek zamana göre pek bir ilkel sayılacak olsa da uygulamaların başladığını yazmıştım. Bugün okud..
Güncel konularda yazılacak çok şey var aslında ama “suya yazı yazmak” gibi bir durum bu. Aylar sonra okunduğunda ise çok bir şey ifade etmiyor. Olayın kendisi “fast food” gibi harcanmış ve bitmiş....
Feysbuk bu ara ne kadar da popüler oldu değil mi? Kimileri sinir oluyor, kimileri ise eski arkadaşlarına ulaşabildiklerine çok seviniyor. Ve yine kimileri ise yolda görse merhaba demeyecekleri ark..
Bugün metro dünkü kadar kalabalık değil. Belki de işten erken çıktım ondandır... Kalabalığa yakalanmadım bu sefer. Ama yine de ayakta gidiyorum. Yanımdaki hintli kadının saçları ne kadar da kısa....
Bizim kapıcı Adnan efendi çalışkan adamdır. Bak yine yaptım...ne efendisi...ne kapıcısı! Ben ona Adnan efendi demem ki hiç. Adnan’dır o...hem bina görevlisidir. Kapıcı demek istemiyorum. Ama yine de d..
Hayatın kıyısında yürürken, hiç mi düşünmedin bir zamanlar çocuk olduğunu? Ve sonra büyüdüğünü ve oyuncaklarının çoktan kırıldığını...Tüm bu koşturmalarımız içinde hayatın önemini hep bir kenara ..
Arşivleri karıştırırken gözüme bir resim takıldı. Aypod mu...yoksa Ipod mu derler ondan işte. Şöyle kocaman bir alet. Kablosu filan var bir ucu alete, bir ucu kulağa takılıyormuş...Müzik dinleniyormuş..
Herşeye yetişmeye çalışırken, yorulduğumda aklıma artık klonumu ve hatta başarılı olursa klonlarımı yapmanın zamanının çoktan geldiğini farkettim. Biraz uğraşmak gerekecekti ama olsundu. Sonunda ne ka..
Sen koşunca, ben de koşarım. Hele sen gülünce ben daha çok gülerim. Rüzgarı saçlarında hissedersin ya hani...oysa ben seni hissederim ki. Herşey senin yüzündendir...ama güzel olan şeyler demek istiy..
Telefonlar o zamanlar henüz cebimize girecek kadar küçülmemiş, kablolarından kurtulacak kadar özgürleşmemişlerdi. Televizyonlar siyah beyazdı, akşam saat 6 da açılıp 12de kapanırlardı. Büy..