Falcıya gerek kalmadı hiç ileriyi görmek için... Bu gün yapılan yarını oluşturuyor... Yarın dediğin bu gün yaptıklarının sonucu değil mi? Kader diye yutturulan, yarın neler getirecek bakalım denilen ..
Halkım Türbelerde ağlamayı çok sever… Bilmek gerekli elbet neye ağladığını... Fakat bilmek kadar hissetmek, duymak da önemli bence insan için... Farkı var mı derseniz bilmek ile duyumsaman..
‘’Deniz kıyısında çay ve sigara içmek için bile yaşarım ben'' derdim, İstanbul'a geldiğim ilk günlerde... ‘’Daha deniz görmemiş bir Anadolu çocuğu'' olmaktan çıkmıştım nasıl olsa... Başka düşünceleri..
Sistemlerin, limon gibi sıkıp attığı kişilikleri (Bireyleri ya da ruhları diyelim) onun son çaresi olarak gördüğü oyunda da, eğlencede de yakalamaya çalışması, onu orada da biçimlemeye çalışmasını ..
Bu "Ermeni soykırım" tasarısı 22 red, 23 kabul oyu ile "kabul" edildiğinde, içim parçalanmıştı… Bundan sonra Dünyanın her yerinde "soykırım yapmış bir ulusun çocukları" olarak anılacaktık... Şu anki..
Ekranın önünde duran, toplumsal kişiliğe isyan eden ‘’kimlik’’, klavyenin tuşlarına basan parmaklar, aslında kim olduğunu bilir... Toplum içinde geçerli olan, üretim ilişkileri içindeki değerlemel..
Bir futbol maçında alınan galibiyet (hele hele ulusal düzeyde alınan bir galibiyet) sonucu kitlelerin nasıl çığrından çıktığını bir düşünün... Konvoylar oluşmasının ve silahlı sevinç gösterileri yapıl..
Kıyıdasınız… Kendi halinizde, kendinizle kavgadasınız… Deniz delirmiş… Fırtına ve yağmur birbirine karışmış… Denizden kopan köpükler, ağaç dalları havada uçuşmakta… Ruh durumunuzda benzer durumda..
Sahilin en neşelisi denizdi. En güzeli ve en minilisi ise, Güzel iki çocuğun annesi. Bakmadım ben bacaklarına, İki gözüm önüme aksın bakmadım. Ama deniz var yaaaa Tamda onun ..
Asıl söyleyeceklerime geçmeden önce, şu güvenilir olma olayını çıkaralım aradan önce… Ülkemizde kim ne kadar güvenilirse, köşe yazarları da o kadar güvenilirdir… Hangi kurum ne kadar güvenilirse Med..