Son günlerde blog yazarlarımızın Atatürk ile ilgili yazılarını sıkça okur oldum.. Ya da daha bir sıklaştı daha bir elzem görmeye başladık bu konuda yazmayı..Bu gün bende Atatürk 'ü yazmak istedim...
Geçtiğimiz zamanlarda bir cd doldurmuştum kendime. İçinde ise sevdiğim nice türkü yer almıştı ve ben o hani sevmediğim şehrin kenarında denize karşı az mı gözyaşı dökmüştüm türküleri dinlerken..
Jane Eyre'i hatırlar mısınız ? Ben İngiliz edebiyatının bu klasik eserini asla unutmadım. Zaman zaman tekrar okur hatta BBC yapımı dizi versiyonlarını seyrederim elime geçtikçe. Sevgili Jane..
Nihayet yol vakti geldi... Hani o çok istediğim kıraç topraklara doğru ! Hayat ne kadar enteresan hiç beklemediğiniz bir anda tüm cesaretinizi alışkanlıklarınızı yenmek adına toplayabiliyorsunuz,..
Aşk ne zaman aşk olur , Kaydı falan var mı , ya da şartları ?? Aşk ne zaman aşk olmalı. İnsan gönlüne söz geçirebilir mi?? Aşk zaten saçma sapan olduğu zaman anlamlı değil mi???? Soru..
Sabahın erken ve belki de en verimli saatlerindeyim... Bilgisayarımın karşısına geçtim gelen maillerimi kontrol ediyorum. Derken bir mail açıyorum normalde bakmıyacağım hani şu herkese "forward" ..
Yorgunum ... Uykusuzluğumun bilmem kaçıncı saatine girdim ama yinede satırlarımın beni götürdüğü yere kadar gitmek istiyorum....Düşünceler... düşünceler.Zannetmeyin sevgili dostlarım kara..
Sanırım yazmak daha çok rahatlamaya duyulan ihtiyaçtan . Yazmak; olasılıkla yaşanmış anıların ruhta birikmesinin , yaşanmamış özlemlerin içine saldığı titrek heyecanların ve birde tabi ki korkul..
Ne zaman bu denizin sularına daldım hiç mi hiç hatırlamıyorum. Uzun yıllar oldu Homeros‘un İlyada ve Odesa‘sını okuyalı , tarihi ve mitolojik öykülerde kendimi unutalı. Trajedi, entrika, aşk ve onu..
Hasta olmak sanırım daha bir duyarlı kılıyor insanı, Duyarlı ve duygusal... Odamdayım bu kez yorgunluktan ziyade vücudumun bitkinliğini gidermeye çalışırken kulağım TRT 4 de çalan klasik saz ..