Geleceğimizi toprağa gömüyoruz. Diri diri üstünü örttüğümüzün, günü gelince dirileceğine inanıyoruz. Şehir, köy fark etmiyor öldürmek için, cehalet denen Azrail en çok genç beyinleri ve onları oyna..
Yağmurlu bir akşamüstü, bir yanda gök diğer yanda hayat gürültüsü... Yağmur yavaş yavaş ıslatır, soluğu kesilir gündüzün, evlerine doluşur hayatın ıslanan sesleri. Hayattan kaçış gibi veda sirenler..
Alışalı çok oldu böyle yaşamaya veya şöyle diyelim yaşam bize alıştı artık... Ama hala aynıyız, hiç değişmedik. Unutulmak için dizilmiş anıların arkasına hala çoğul şahıs eklerini yakıştırıyoruz. ..
Ruhunuzu kendinizden ayıralı ne kadar zaman oldu? Ruhunuz sizden satın alınalı ruhsuz yaşamaya alışabildiniz mi? Ne kadara sattınız ruhunuzu? Sizin değeriniz ne kadardı? Hayır satmadım, ben böyleydim..
Değişiyoruz. Aklımızın alamadığı dertlerin, sevinçlerin içinde çırpınıp duruyoruz. Eskiden konuşurduk şimdi, susuyoruz; ama yine aynı şeyleri düşünüyoruz. Önceden sivrilmeye çalışırdık, şimdi si..
Yorgun bir günün akşamı, güneşe sırtını dayamış bir bulut süzülüyor gri gökyüzünde. İçinde hüzün taşıyor, çok belli. O kadar ki hüznü en iyi saklayan şehri seçmiş biraz dinlenebilmek için. Belki de ..
Kavrulmuş anılardan geri kalanları topluyorum, kimi köz kimi kül şimdi. Eski bir dost selamının devamı bu vefasızlık, kimi unutmuş, kimiyle hiç tanışılmamış gibi. Vasıfsız bir geçmiş var, içind..
Soğuğun içime işlemesi gibi bir sızı duyuyorum. Hani bilinmez bir ağrı saplanır insanın içine, kızarır teni, ateş basar soğuktan üşümüş ellerini, burnu ağlamaktan usanmış gibi kırmızıya çalar, ..
Üzerine huzurun ağırlığı, kabahatli gibi içine sinmiş bir mahkumiyetin mahmurluğu çökmüş bekliyordu. Uykusu gelmiyordu bir türlü, silinmez zannettiklerinin yok oluşlarını izlemişti şimdiye dek, hiç..
Gideceğim… Sevemiyorum aynıları, sevemiyorum kendinden başkasını güzel göstermeyen prenses aynalarını. Kendini bilmez kendimden, kimseyi beğenmez kimselerden, kimsesizliğimden arta kalan benden, ç..