Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '15

 
Kategori
Blog
 

Kim, neyi yazsın; Neyi yazmasın?

Kim, neyi yazsın; Neyi yazmasın?
 

Kimin, neyi yazacağını ya da yazmayacağını söyleme yetkisi ve gücü hangimizde var?


Kimin neyi yazacağını ya da yazamayacağını söyleme yetkisi ve gücü hangimizde var?

Bende yok. Benim kesinlikle öyle bir fikrim de, eğilimim de yok.

Hatta bana kalırsa herkes, her şeyi, her şekilde yazsın. Yeni ufuklara ancak yeni yollardan yürünerek, yeni noktalardan gidilemeyen yerlere yollar açılarak ulaşılabilir.

Yazmak insanı açan, çoğaltan, ufkunu genişleten, düşünme ve yazma becerilerini geliştiren bir eylem.

Elbette yazıların diğer insanlara ulaşacağı ortam bir web sitesiyse o siteyi yönetenlerin neyin yazılıp yazılmayacağı konusunda değil belki ama neyin yayınlanıp yayınlanmayacağı konusunda bir güçleri ve yetkileri var.

Zararlı, yararsız, düzensiz, yasalara ve kurallara aykırı olanlarla, anlatım bozuklukları içeren çalışmaları yayınlamazlar. Bu da çok doğal bir şeydir.

Yine de yazmakla yayınlamak aynı şey değil dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız. Aklınıza gelen her şeyi, her üslupla ve her kıvamda yazabilirsiniz.

Kim tutar sizi!

Yayınlanıp diğer insanların dikkatine sunulması aşamasına gelinceye kadar herkes, her şeyi, her şekilde yazabilir.

Pazardaki her malın bir alıcısı bulunur. Yeter ki pazar ortamına gelebilecek nitelikte bir şey olsun. Yeter ki insanlara, hayvanlara, doğaya zarar verebilecek nitelikte bir ürün olmasın.

Çarşıda alenen ve kontrolsüz olarak bomba, çocuk, uyuşturucu, organ satamayacağınız gibi herkese açık internet sitelerinde bu etkileri doğurabilecek içeriğe sahip yazılarınızın yayınlanmasını bekleyemezsiniz.

Evet, belki onların da müşterileri vardır ama bunlar toplum düzenini bozan şeyler oldukları için o düzeni denetleyenlerin doğal engeli ile yüz yüze gelirler.

Tabii, zararlıların yanında bir de zararlı olup olmadıkları tartışmalı ama yasak olan şeyler var. A ülkesinde yasak, B ülkesinde serbest olanlar. Totaliter ve kapalı rejimlerin (ve duruma göre kimi ağırlıklı güç odaklarının) çıkar ve düzenlerini tehdit edebileceği için bu tür ülkelerin ve sistemlerin yayın yasağı koydukları.

Eh, onlar da tartışılabilir.

O ülkelerde yayınlanamayan çalışmalar, yurt dışında yayın zemini elde edebilir, yayınlanmaları halinde de ciddi karşılıklar bulabilirler.

*

Ben, herkesin her istediğini yazabilmesinden yanayım.

Konu yayınlanma olduğunda da, ciddi anlamda zararlı sonuçlar doğurabilecekler dışında (ki onları editörler zaten engellerler) her üslupta, her türden, her yoğunlukta ve ağırlıkta yazının okura ulaştırılması gerektiğini de düşünüyorum.

Magazin yazılarına da, eğitim yazılarına da, her tür sanatsal çalışmaya da, her tür görüş beyanına da toplumun gereksinimi var.

Her birimiz bir yerinden tutarız yaşamı. Öyle olunca her birimiz çok doğal olarak farklı şeylerle ilgilenir, farklı doğal tarzlarımıza bağlı kalır ve özgün tatlarımızla sunarız bunu okurlarımıza.

Her malın bir müşterisi vardır.

Bu sayfalarda yazan her arkadaşım yazmanın da, okumanın da insanı çoğalttığını benden iyi bilir.

İnsanlar farklı türlerde, tarzlarda yazmamış olsalardı, günümüzde ulaşılan çeşitliliğe ve zenginliğe asla ulaşamazdık.

“Ne Yani” başlıklı yazıma yaptıkları yorumlarıyla bu alandaki fikirlerimi sizinle paylaşmam gerektiği konusunda uyarıcı olan, uyandıran yorumcu dostlarımız Ayşegül Hayvar Hanım ile Halil Güven Bey'e (Sökeli) çok teşekkür ediyorum. Onların kıymetli eleştirileri olmasaydı, bu yazıyı yazmayacaktım.

O yazıda benim blog yazma konusundaki kişisel görüşlerim vardı. Yazıyı yazarken diğer insanların neyi, nasıl yazmaları gerektiği anlamında bir yönlendirme fikrim asla yoktu, olamazdı.

Yazımın oluşturduğu o fikrin aksine ben çeşitliliğin ufuk açıcılığını tüm kalbimle ve her zaman alkışlarım.

Söz konusu yazımda kısa paragraflarım arasındaki boşluklar daha önceki bir iki yazımda olduğu gibi yayın sürecinde silinip kapatılınca, okunabilirliği biraz sıkıntılı olmuş. Bu durum benim ifade yanlışlarımın yanında, değerlendirmeler konusunda olumsuz anlamda etki doğurmuş, olabilir. Aklıma gelmişken, bir fikir olarak bunu da ifade etsem iyi olur.

Sonuç olarak tüm Milliyet Blog yazarlarının ve hatta gelecekteki yazarların kıymetli, fedakâr kimseler olduklarını düşündüğümü ifade etmek isterim. Onların maddi bir karşılık beklemeden yaptıkları katkı göz ardı edilmemeli.

Bu çatı altında birleşmiş olsak da, her birimiz ayrı bir dünyayız. İnsan olarak yaşadığımız dünyaya farklı noktalardan tutunuyor, fikir, yorum ve diğer üretimlerimizi özgün kişiliklerimizle yapıyoruz. Yazdıklarımızın ve okuduklarımızın farklı olması bizim zenginliğimizin göstergesidir ve alkışlanacak bir şeydir.

Bunca çalışmayı büyük bir titizlikle değerlendirip bu sayfalara aktaran editör arkadaşlarımızın emeğini de takdir ediyor ve alkışlıyorum. Görüp anladığım kadarıyla onlar da her görüşe, her yaklaşıma eşit mesafede durup yapılabileceğin en iyisini yapıyorlar.

Yazalım, üretelim, okuyalım, çoğalalım, çoğaltalım; bir kısmımız o yandan, bir kısmımız bu yandan. Sonuçta doğrularda buluşacağımıza göre hangi yanda olduğumuzun bir farkı da yok.

Özgür düşünceyi savunuyorsak özgür ve özgün yazıları savunmamızdan daha doğal ne olabilir!

03.08.2015

17.08

  

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..