Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Turistler kitap okumuyor, okuyormuş gibi yapıyor!

Turistler kitap okumuyor, okuyormuş gibi yapıyor!
 

Klişe Avı No:1
Hakikaten de klişeleşmiş bir durum var ve gittikçe bu durumun etkisinde kalan halkımız eziklik ve geri kalmışlık hissi ile üzüntülere gark olmaktadır.

Sizlerin de fark ettiği (ya da edeceği) üzere kendime yeni bir vazife edindim ve bundan sonra zaman zaman klişeleri avlamaya çıkacağım. Kah ben avlayacağım, kah uygun kıvama getirip size avlattıracağım. Tam bir ekip ruhu ile çalışacağız.

Efendim, geçtiğimiz hafta bilimsel bir kongreye katılmak üzere güzide bir tatil beldemize gittik. 5 gün süre ile orada konakladık. Hem bilimsel görgümüze hem de hayata bakışımıza katkı sağlayan yeni bilgiler edinerek heybemiz dolu döndük.

Bilimsel olanları biriktirmeye devam edeyim, hayata dair olanları da hemencecik paylaşıvereyim istedim. İşte başlıkta da gördüğünüz gibi en yaygın klişeyi yıkmakla işe başladım.

Yaygın kanı yabancıları ve tabi özellikle de Avrupalıların çok okudukları yönündedir. Bunu da ülkemize gelen turistlerin ikide bir kitap okumasından çıkarttık. Gerçekten de turist taifesi yatarken, kalkarken, yerken, içerken sürekli ellerinde kitapla görülürler. Hani utanmasalar yüzerken de okuyacaklar.

Yaptığım filimsel çalışma neticesinde elde ettiğim kanıtlara dayanarak bunun tamamen bir kandırmaca olduğunu, bu milletlerin bizi aşağılık kompleksine sokmak için işbirliği yaptıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.

Böylece moralimizi bozarak gelişmemize engel olabileceklerini düşündüler. Belki yıllardır buna kandık ama araştıran, araştırdı mı filimsel olarak da çalışan yazarınız maharetiyle batının bir alengirli oyunu daha deşifre edilmiş oldu.

Efendim yoğun geçen bir bilimsel aktivitenin ardından azıcık yorgunluk atayım diyerek kumsala iniverdim. Kendimi şezlonga attım, bir yandan denizin sesinin dinliyorum bir yandan da etrafımda gürültü yapanları izliyorum. Aslında sadece denizi izlemek gerekiyordu ancak haddinden fazla gürültü olunca ister istemez dikkatinizi o tarafa veriyorsunuz.

O sırada hemen yan tarafımda bir turist aile dikkatimi çekti. 40-45 yaşlarında karı koca ve 4-5 yaşında bir oğlan. Kadının şezlongu bana dikey uzanıyor, adamın ki ise paralel. Kadının elinde bir kitap var, sayfalarını açtığında kitabı çok net görebiliyorum.(Gözlerim o kadar keskin görmediğinden okuyamıyorum tabi)

Adamın da elinde bir kitap var. İkisi de şezlonglarına uzanarak kitaplarını açtı. Çocuk da kumdan kale yapmış, onunla oynuyor. Ben de bakalım ne olacak diyerek izlemeye yani gözlem yapmaya koyuldum (filimsel çalışma prensibi no:1).

İlkin aralarında bir şeyler konuştular. Almanca konuştukları için ne dediklerini anlamadım. Lakin “şu yandaki Türk galiba, kitaplarımızı açalım da komplekse sokalım adamı” demiş olabilirler. Önemli değil. Benim derdim konuştuklarını değil hareketlerini anlamak (filimsel çalışma prensibi no:2).

Bekliyorum ki kadın kitabın sayfasını çevirsin. Ama çevirmiyor. İkide bir kitabı göğsüne yatırıp adamla laflıyor. Sonra sessizlik oldu, kitabını açtı. “Herhalde okumaya başladı” diye düşünürken çocuk tepsi üzerine dizdiği çamurdan keklerle geldi. Annesine ikram etti ilkin. Kadın diyetteyim diyerek ikramı geri çevirdi. Diyette olması da makul karşılanabilecek ebatlardaydı zaten.

O sırada adamın yanına bir adam daha geldi. O gelince bizimki kitabı yan tarafa bırakıp yerinden kalktı. Kumdan kalenin yanına giderek epeyce konuştular. Galiba adam kalenin ihalesini aldığını ve iyi iş çıkardığını anlattı. Çünkü konuşurken övünüyor gibiydi. Kadın ise elinde kitap olduğu halde etrafı seyrediyordu. Bilmiyorum okuduğu satırda; “bu satırı okuduktan sonra mütemadiyen etrafı seyrediniz” mi diyordu acaba?

Adam şezlonga geri geldi. Diğer adam da yanına dikeldi. Laflamaya devam ettiler. Ben kadına dikkat kesildim çünkü o kitabı elinden bırakmamıştı. Ancak hala aynı sayfada duruyordu. Belki de o sayfa onun uğurlu sayfasıydı. Sayfayı çevirdiği anda borsanın filan tepe taklak olmasından korkuyordu.

Derken içim geçmiş. 15-20 dakika kadar kestirmişim galiba. Uyandığımda kadın hala aynı şekilde yatıyor ve hala kitabın aynı sayfasını tutuyordu. İki adam ise hala konuşuyordu. Üstelik bu defa konuşmanın harareti de artmıştı. Galiba siyaset konuşuyorlardı. Sık sık çeşitli el hareketleri yapmalarından bu kanıya vardım.(Şimdi o el hareketlerinden örnek verebilecek durumda değilim).

Yaptığım bu son derece hassas ve filimsel çalışmada da görüldüğü gibi onlar kitap okumuyorlar. Okuyormuş gibi yapıyorlar. Maksat dostlar alışverişte, düşmanlar eli işte görsün. Olay bundan ibaret…

<ı>Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..