Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türkiye'de mutluluğun -ve umudun- resmi!

Türkiye'de mutluluğun -ve umudun- resmi!
 

Görsel: www.my.opera.com D. Dengel "Home Sweet Home".


 Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2010 yılı araştırmasına göre, Türkiye’de bireylerin yüzde 61.2’si kendisini “mutlu” hissediyor. Yüzde 72.8’i de geleceğe “umutla” bakıyor.

TÜİK, 2010 yılı Yaşam Memnuniyeti Araştırması sonuçlarını açıkladı. Araştırma, 3 bin 440 hanehalkında bulunan 18 ve yukarı yaştaki 7 bin 27 bireyle görüşülerek gerçekleştirilmiş. Ülkedeki bireylerin mutluluk algılamasını ve temel yaşam alanlarındaki memnuniyetlerini ölçmeyi amaçlayan araştırmada TÜİK mutluluğu “ acı, keder, ızdırabın yokluğu ve sevinç, neşe, tatmin duygularının varlığıyla karakterize edilen durum, hayattan genel olarak memnun olma hali” şeklinde tanımlıyor. Bu çerçevede, görüşülen bireylerin yüzde 61.2’si kendini “mutlu”, yüzde 10.7’si de “mutsuz” olarak ifade etmiş.(1)

“Halkımıza mutlu musun, gelecekten umutlu musun?” diye sormadan önce, zemin testi için lafı dolaştırmışlar: “Ey halkım 2010 yılında ne ettin, ne eyledin? Anlat bakalım“ demişler. Halkımız anlatmış. Onlar da anlatılanları alt alta sıralamışlar.
* 2010 yılında 100 kişinin 60’ı gelirleri düştüğü için daha ucuz ürün tüketmeye başlamış.
* Çünkü her 100 kişinin 27’sinin geliri azalmış.
* Her 100 kişinin 27’si daha önceki birikimleri harcamak zorunda kalmış.
* Her100 kişinin 34’ü borçlanmış.
* Her 1000 kişiden 9’u evini, arsasını, yazlığını satmış.
* Her 1000 kişiden 5’i ise iflas etmiş. Dükkânını kapatmış.

Aldırış eden yok

Halkımız bunları anlattıktan sonra da soruyu patlatmışlar: “Ey halkım, mutlu musun? Umutlu musun? Onu söyle” demişler.
Halkımızın bu soruya verdiği cevaba geliniz de şaşırmayınız.
* Her 100 kişinin 61’i mutluyum ve 73’ü de gelecek hakkında umutluyum demiş.
* 2003’lerde 100 kişinin 59 mutlu imiş. 2007’de mutlu sayısı 100 kişide 60’a çıkmış. 2008’de 55’e, 2009’da 54’e düştükten sonra, 2010‘da yüzde 61 ile son yılların doruğuna tırmanmış.
* TÜİK (Devlet) halkımıza soruyor: ” Seni mutlu eden nedir?” Her 100 kişiden 70’i “Beni ailem mutlu ediyor”, 13’ü “Çocuklarım mutlu ediyor” diyor. “Eşim mutlu ediyor” diyenlerin sayısı 100 kişide sadece 7 kişi!

* TÜİK (Devlet) sormaya devam ediyor: ”Söyleyiniz bakalım... Bu kadar mutlu olmanızın kaynağı nedir?“ Her 100 kişiden 71‘i “Çok şükür sağlığım fevkalade” diyor. Her 100 kişinin sadece 3’ü, işinden, 4’ü para kazanmaktan, 7’si olmaktan mutlu olduğunu söylüyor.

Araştırma bulgularına göre, kadınlar erkeklere göre daha mutlu ve , son bir yılda gelişmelerin bireyler üzerindeki etkisini ise daha ucuz tüketime yönelmek (yüzde 54.2'si) hafifletmiş durumda.

Bu konuyu dün Milliyet-ekonomi'deki köşesinde inceleyen değerli ekonomist yazar Güngör Uras'da " Geliniz de şaşırmayınız: Halkımız, işsiz, fakir. Ama pek mutlu. Ve de pek umutlu...." diyor ve " Bütün bunlardan sonra geliniz de, işsizlik sorunu var, fakirlik sorunu var, halkımızın durumu kötü” diyerek yazı yazmaya kalkınız. ”Halk memnun, sana ne oluyor ?” demezler mi?" diye de soruyor.(2)

Bu acaba ne türden bir "mutluluk"böyle?

TÜİK'in söz konusu anketinde mutluluğun tanımındaki "bireysellik" vurgusu hemen dikkati çekmekte. Tanımda 'toplumsal olan'a değgin bir ima ya da vurgu burada göze çarpmıyor.

Söz konusu ankette sağlık ön planda ve iktidarın son dönemlerde düşük gelir düzeyindeki insanları memnun eden sağlık alanında yaptığı iyileştirmelerin (Sosyal güvenlik sisteminde tek çatı, hastanelerin herkese açılması, ucuz ilaç vb.) etkisi göze çarpmakta. Doktorlarımızın hünerli elleri ve insanüstü özverileriyle bu konudaki katkılarını da unutmadan...

Benim gözüme çarpan bir başka husus da, ortaya çıkan mutluluk oranının siyasi tablodaki muhafazakar-sağ oylara olan yakınlığı. Bireysel ihtiyaçlar temelinde (yeme-içme-barınma-aile-sağlık ) odaklanmış, onların giderilmesini temel alan, "dünyada mekan (ve sağlık) ahirette iman"diyen bir anlayışın kanaatkar, şükreden mutluluk anlayışı göze çarpmakta... (3)

Oysa biraz gerilere gidersek görürüz ki;

Ülkemizde insan ilişkileri ve toplumsal bağlam içinde eklemlenen kültürel kodlar son 30 yıl içerisinde inanılmaz bir hızla dönüş(türül)müştür!

Bu noktada iki önemli vurgu yapmakta fayda var: Birincisi; toplumsal kaygıyı, toplumun ilerleme ve gelişmesini ön planda tutan, önceliklerini bu kaygıya veren toplumsalcı duyguların yitirilmesi ve bireysel taleplerin karşılanmasını ön planda tutan, bireyci anlayışın egemen konuma gelmesi.

İkincisi;1950' lerin ikinci yarısından sonra gözlemlenen siyasi-toplumsal olayların üç darbeyle noktalanması ve iktisadi bunalımların süreğenlik kazanması.

Birinci olgunun, analizi derin olan -ve blog sınırlarını aşan- ekonomik oluşumlar sonucunda, günümüzün, mafya/ sermaye /siyaset /cemaat ilişkilerini güçlendirdiğini, siyasal ahlakın olduğu kadar 'toplumsal vicdanın'da erozyonuna yol açtığı söylenebilir.

İkinci olgunun ise, özellikle emekçi sınıf ve kesimlerle orta burjuvaziye mensup bireylerin depolitizasyonu ile sonuçlandığı öne sürülebilir.

Bu geçiş sürecinde toplumun liberal rehabilitasyonuna yönelik spotlar ("Yaşasın serbest düşünce/ Yaşasın serbest piyasa" türünden) zihinlere yerleşmiştir. Gelinen noktada sekiz-on saatlik ağır çalışma sonucu tüm enerjisi emilmiş olarak evine dönen ve kendisine kalan kısacık zamanda, eğlenmek ve dinlenmekten başka bir şey düşünemeyen emekçi sınıf ve kesimler,(Gunter Andres'in acılı vurgusuyla söylemek gerekirse-) " dünyayla ancak 'dünyaya kapısını kapadıktan' sonra televizyon ekranı üzerinden karşılaşmaktadır. Bu "ikame dünyada" gerçek dünyanın hayaletinin tüketicisi olmakta, penceresiz bir tutsağa dönüşmektedir." Tıpkı ışıltılı vitrinlerin hayranlıkla -ve ne yapıp ne edip bir gün alabilme hayaliyle- seyredildiği gibi..

AVM'ler, vitrinler, televizyon ekranları ve internet artık her türlü lüksün eşitlenmişlik kisvesi altında pazarlandığı ve görüntüsel tüketimin sağlandığı, sanal mutlulukları daim kılan yerler haline gelmiştir. Hemen malik olamasak bile lüksü gözlerimizle eşitçe tüketebiliriz. Kaldı ki lüks artık tekil değil çoğuldur! Seyyar tezgahlara inerek inanılmaz biçimde demokratikleştirilmiştir. Hemen her türlü malın, her sınıfsal gruba hitap eden, görüntüde aynı fiyatta farklı türleri sınıflar arası ve sınıflar içi çatışmaları iyice yumuşatan bir işleve sahiptir.(4)

Finans piyasalarıyla perakende arasındaki -kriz dönemleri dışında tıkır tıkır işleyen- ortaklık geç-kapitalist refah imgeleri yaratmakta yeni yoksul kesimlerin bir refah görüntüsü satın almalarını sağlamaktadır. (5)

Diğer yandan bize özgü bir dinamik olarak, toplumsal bazda hemşehrilik ve cemaat bağları önemini korumakta, bu türden yapılar hem iktisadi, hem sosyal hem de psikolojik açıdan kent varoşlarında "mutlu bir şekilde" tutunmayı sağlamaktadır. Örneğin, mutluluğumu en çok boçluyum denilen "ailelerin" çoğu, hemşehrilik, akrabalık gibi geleneksel tabana dayalı ve "görücülük" usulü temelinde, eşitlikçi-modern boyuttan uzak aileler görünümündedir. Zira, araştırma bulgularına göre, evlilik insanların mutluluğunun kaynağında yüzde 70 oranında pay alırken bu oran çocuklar için yüzde 57, eş içinse yüde 63 oranında dramatik düşüşler kaydetmektedir! Eş-çocuk ikilisinden ayrı düşünülen 'evlilik kurumu'nu bu anlamda geleneksel, mecburi ve lojistik bir tutunum platformu olarak görmek daha mantıklı bir varsayımdır.

Konu aslında çok ilginç, kapsamlı ve derin iktisadi, sosyal ve psikolojik boyutlara sahip. Ben burada sadece daha önemli bulduğum birkaçına değinip sizlerle paylaşmak istedim.

Velhasıl kelam, her toplumun,her ulusun mutluluğu ve umutları kendine göre!

İ.Ersin Kabaoğlu,
9 Mart 2011, Ankara

Kaynakça:

(1)"Hem umutlu hem mutluyuz", Ankara AA,04.03.2011.

(2) Güngör Uras, "Halkımız işsiz ve fakir ama mutlu ve umutlu",Milliyet Ekonomi,08.03.2011.

(3) Konu özelinde iç politika açısından bir değerlendirme için bkz.: http://gundem.milliyet.com.tr/chp-bu-gercege-cozum-bulmadan-iktidar-olamaz/gundem/gundemyazardetay/17.03.2011/1365191/default.htm

(4) W.Benjamin,"Pasajlar",YKY,1994, Çev.A.Cemal,s.77-94.

(5) Frank Mort,"Tüketim Politikası", Yeni Zamanlar İçinde,s.157. der:S.Hall/ M.Jackques, Çev:A.Yılmaz,Ayrıntı Yayınları,1995.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..