Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '16

 
Kategori
Güncel
 

ABD, Gülen'le, kendisine Parisli Humeyni üzerinden atılan İran kazığının intikamını mı alacaktı

ABD, Gülen'le, kendisine Parisli Humeyni üzerinden atılan İran kazığının intikamını mı alacaktı
 

Uluslararası siyasette "dostluk" değil "karşılıklı çıkarlar" vardır. Bu alanda ya güçlü olursunuz, ya da güçlülere yem.


1979 İran “Humeyni Devrimi”, Avrupa’nın Amerika’ya attığı bir kazık,  “Bizim Çocuklar!”dan Kenan Evren’in 1980 darbesi de, Amerika’nın, Avrupa’ya attığı karşı bir kazık, karşılık mıydı?
 
 
“..Darbeden sonra nasıl bir siyasi düzen kurulacağı, hükümetin, Meclis’in yerine hangi yapılar getirileceğine dair hiçbir bilgi ya da belgeye ulaşılamadı.
 
Soruşturmayı yürüten yetkililer ve siyasilere göre iki ihtimal var: İlki, soruşturma derinleştikçe ortaya çıkacak. İkinci ve genel kanaat ise ‘darbe başarılı olsaydı FETÖ’nün yeni bir devlet inşa etmeyi planladığı’ yönünde. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Humeyni gibi gelecekti. Bambaşka bir Türkiye olacaktı, O Türkiye’yi tahayyül bile etmek istemem” dedi…” (*)
 
...
 
POLİSLERİN ELİNDEN KILPAYI KURTULDU
 
FETÖ'nün kripto prensesi Topçuoğlu'nun Çanakkale ve İstanbul'daki evlerine polis 3 gün önce baskın yaptı, ancak kadın imam son dakikada ekiplerin elinden kurtuldu.
 
10 yıldır FETÖ terör örgütü bünyesinde 'özel hizmet' olarak tabir edilen askeriye içerisinde, gizli görev yapan Topçuoğlu'nu aramaya devam eden polis ekipleri, baskın planını haber veren Emniyet'teki hainleri de belirlemeye çalışıyor.
 
Topçuoğlu'nun 10 gün önceden darbe girişimi tarihinden bilgisi olduğu ve çevresine birkaç gün içinde darbe yapılacağını söylediği de ortaya çıktı.
 
Hatta 12 Temmuz'da yaptıkları sohbet toplantısında "Yakında darbe olacak. Hocaefendi'yi havalimanında 3 milyon kişi ile karşılayacağız." dediği de edinilen bilgilerin arasında.(1)
 
 
Bu yazı 16 Şubat 2015 Tarihindeki yazımızdan alıntıdır.
 
-"Osmanlı Saltanatı, (1922’de), Osmanlı Hanedanlığı 1924’de kaldırılır. İran Kaçar Hanedanlığı ise, 1925 Yılında. Bir yıl ara ile, ilginç değil mi?
 
–İran’da, 1979’da yaptırılan “Humeyni Devrimi”, görünürde Avrupa’nın –Paris’in- Amerika’ya attığı bir kazık mıdır!
 
-“Bizim Çocuklar!”dan Kenan Evren’in 1980 darbesi de, Amerika’nın, Avrupa’ya attığı başka bir kazık mı?
 
-2. Abdülhamid’i tahtından indiren Jön Türkler –İttihatçılar- da Paris’ten gelmemiş midir?" (2)
 
 
Paris’in, “Devrimci hareketlerin esin ve kontrol kaynağı” olduğunun ilk farkına varanların başında, Rus Çar’ı I. Nikola (1795-1855) gelmektedir.
 
“…Çağdaşlarının çoğu gibi Çar da, Paris’te Avrupa’daki bütün devrimci hareketlere esin kaynağı olan ve devrimci hareketleri kontrol eden merkezî bir örgüt olduğuna inanıyordu…” (3)
 
Bu tespit;1979’da,‘İran Şii İslam Devrimi’ni gerçekleştiren Humeyni’den, yaklaşık 150 yıl evvel yapılmıştır.
 
*
 
İran, 1908'de petrolün bulunması ile birlikte, önce gelişmiş Batı'nın sonra hem Batı, hem Doğu'nun satranç tahtası olacaktır.
 
Paris’i nasıl bilirsiniz? “Paris, Bilim, Sanat ve Aşk yuvasıdır?” Devriminin lideri Humeyni, sayılanlardan hangisine girmektedir ki, Paris kendisine kuluçkalık, yataklık yapmıştır?
 
Bilgiler, meraklısına bir kapı açmak içindir. Bilinmektedir ki, okunanlar bilgi, deneyim ve özümsemeye bağlı olarak, Su misali, –bilgi- döküldüğü kabın rengini ve şeklini almaktadır.
 
 
 
Bakalım Devrime giden taşlar nasıl döşenmektedir?
 
İran’ın kuruluşundan başlarına sorun olacak petrolün bulunuşa; 1501 den 1908’e
 
İran, Şii İslam devleti , –Safevi Hanedanlığı– Şah İsmail tarafından – (1501 ile 1736 arası) kurulmuş; Safevi Hanedanlığını da, 1921 yılına kadar sırası ile; (1736’da Afşar; 1750’de Zend ;  1794’de Kaçar Hanedanlıkları takip etmiştir. Son Hanedanlık, 1921’e kadar devam edecektir.
 
Oyun başlıyor…
 
1908 Yılında İran’da petrol bulunur ve  Batılı Gelişmişler İran’da oyun için bir  satranç tahtası kurarlar…
 
 
1921- 1979 yıllarında arasında İran…
 
“İngiliz ajanı Sir Ardeşir J. Reporter aracılığıyla İngilizlere tanıtılan Rıza Pehlevi, 1921 darbesiyle İngilizler için çalışmaya başlar, 1923’de başbakan; 1925 yılında İran şahı olur.
 
Rıza Şah, Rusya ve İngiltere’nin arasında bir denge politikası yürütmüş olsa da,  II. Dünya Savaşı’nda Almanya ile yakınlaşması İngiltere ve Rusya’yı alarma geçirir ve 1941’de İran, İngiltere ve SSCB tarafından işgal edilir.
 
İşgalin ardından Şah, oğlu Muhammed Rıza Pehlevi lehine tahtından feragat etmeye zorlanır ve (denetimli olmak üzere) Muhammed Rıza Pehlevi iktidarı başlar…
 
İlerleyen dönemde oyuna ABD’de katılır.  İngiltere, SSCB ve ABD’nin çıkar mücadelesine sahne olan İran’ın, 1942’de imzalanan anlaşmanın ve 1943’te yapılan Tahran Konferansı’nın ardından, bu üç devlet tarafından yeniden inşa edilmesine karar verilir…
 
Petrol Millileştirmeleri ve 1953 Darbesi
 
İran’ın, II. Dünya Savaşı sonrasında petrol yataklarını yabancı şirketlere açma politikası, Muhammed Musaddık önderliğinde güçlü bir milliyetçi hareketin doğmasına yol açtı. Musaddık hızla güçlenince, Muhammed Rıza Şah, Musaddık’ı başbakanlığa atamak zorunda kalır ve Ağustos 1953’te Musaddık’ı başbakanlıktan uzaklaştırma girişimi boşa çıkınca şah İran’dan kaçmak zorunda kalır.
 
Ancak Şah, kısa bir süre sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğiyle İran’a geri dönecek ve yeniden iktidarı devralacak, Petrolü millileştiren Musaddık tutuklanacaktır.
 
 
Musaddık kimdir? (1882-1967)
 
“İran’daki İngiliz petrol tesislerinin millileştiren ve başbakanlığı sırasında (1951-1953) Şah Muhammed Rıza Pehlevi’yle büyük bir iktidar çekişmesi içine giren İranlı siyasi önderdir.  1953 yılında darbe ile görevden uzaklaştırılmıştır.
 
Sovyetler Birliği’ne İran’ın kuzeyinde petrol çıkarma ve arama hakkı tanınmasına karşı başarılı bir muhalefet hareketi yürüttü. Ardından İngilizlere ait Anglo-Iranian Oil Company Ltd.’nin İran’daki tesislerinin millileştirilmesi çağrısında bulunarak, milliyetçi çevrelerde büyük saygınlık kazandı. Musaddık’ın hazırladığı İran petrollerinin millileştirilmesini öngören yasa tasarısı 1951’de meclisten geçti ve şah, meclisin bu kararıyla daha da güçlenen Musaddık’ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı.
 
Millileştirme kararı İran’da giderek derinleşen bir siyasi ve ekonomik bunalıma yol açtı. Musaddık ve önderlik ettiği Ulusal Cephe Partisi, halk arasında güçlenmeye devam ettiyse de, yönetimde güçlü bir konumu olan elitlerin ve Batılı güçlerin Musaddık yönetimine tepkileri yoğunlaştı. İngilizler çok geçmeden İran petrol pazarından çekildiler.
 
Musaddık’ın İran petrolü için yeni pazarlar bulmada karşılaştığı güçlükler ekonomik sorunları derinleştirdi.
 
(Meraklıları bilecektir, Batı’da Petrolü millîleştiren hükümetleri sıkıştırmak için kullanılan yaygın bir usul vardır. İlgili ülkenin ekonomisi, ithalat ve ihracat kanalları daraltılarak halk yokluklar içerisinde, darbeye-isyana hazır kıvama getirilmektedir. 1979 Şii İslam devriminin altında da ekonomik bunalım vardır.
 
Bizdeki 1980 darbesinin şartlarını da değerlendirebilirsiniz.)
 
Musaddık’la ciddi bir iktidar mücadelesi içine giren şah, Ağustos 1953’te başbakanı görevden alma girişiminde bulundu. Ama Musaddık yanlılarının başlattığı kitlesel sokak gösterileri karşısında İran’dan kaçmak zorunda kaldı. Musaddık’ın muhalifleri olaydan birkaç gün sonra ABD’nin de desteğinin alındığı iddia edilen bir darbe düzenleyerek Musaddık’ı yönetimden uzaklaştırdılar ve şahın ülkeye dönmesini sağladılar…”
 
 
Yukarıda çok kısa özetten anlaşılan, İran’da (başlangıçta) İngiltere ve Rusya vardır.  İkinci Dünya Savaşından sonra ABD, açık olarak İran’ın petrolünün paylaşımında demeyelim de diğerlerinin yanında masada yerini almıştır.
 
Bu noktada konunun meraklıları bizim NATO’ya neden gereksinim duyduğumuzu ve girilmesinin aşamalarını değerlendirebilirler.
 
Bunlarla birlikte, Muhammed Rıza Şah iktidarı sırasında İran, Türkiye ile beraber İsrail’i tanıyan iki Müslüman ülkeden biri olduğunu da belirtelim.
 
İran Şahı Rıza Pehlevi 1934 yılında ülkemizi ziyaret etmiştir.
 
Ve İran İslam Devrimi
 
İran’daki baskıcı yönetim biçiminin yanında, yolsuzluklar, petrol ihracından sağlanan gelirlerin dengesiz dağılımı ve bir korku figürü sayılan siyasi polis örgütü SAVAK’ın uygulamaları, doğrudan Muhammed Rıza Pehlevi’yi hedef alan bir muhalefet anlayışını geliştirmiştir.
 
Gelişen muhalefet anlayışını Dini Çevreler iyi değerlendirmiş ve  halkı, toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başarmışlardır.
 
Şii din adamları arasında on binlerce molla, dini muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturmuş, Bu arada, Devrimci İslamiyet anlayışını yaymaya çalışan Halkın Mücahitleri Örgütü yönetiminde gerilla hareketi gelişmiştir.
 
Ocak 1978’de, on beş yıl önce İran’dan sürülen Şii topluluğun ruhani önderi Ruhullah Humeyni’ye karşı hakaret dolu bir makalenin yayımlanması, Kum kentinde bir protesto yürüyüşüne yol açmış ve hareketlenmeyi hızlandırmıştır…
 
Büyük kitle gösterilerinin ülke ekonomisini felç etmesiyle yeniden sertleşen yönetim 8 eylül 1978’de büyük kentlerde sıkıyönetim ilan etti. Kanlı bir şekilde bastırılmasına karşın gösteriler durmadı.
 
Toplumda geniş destek bulan muhalefet, 1964’te sürgün edildikten sonra önce Irak’ta, ardından Fransa’da İslamcı hareketi yöneten Ayetullah Ruhullah Humeyni çevresinde toplandı.
 
Durumunun ümitsizliğini gören Muhammed Rıza, 16 Ocak 1979’da kesin olarak ülkeyi terk etti; Humeyni’nin 1 Şubat 1979’da ülkeye dönüşüyle, son direnci de yıkılan şahlık rejimi çöktü…”
 
 
Konuyu toparlama adına yaşananlar tekrar hatırlanırsa;
 
–İran, 1941’de İngiltere ve Rusya tarafından işgal edilir…
 
-Petrol, 1951’de Başbakan Musaddık tarafından millileştirilir.
 
-İçerdeki baskı karşısında kaçan İran Şah’ı, ABD desteği ile, (1953) İran’a geri döner…
 
-Ekonomideki bozulmalar ve halkın üzerindeki baskı-terör çeşitli nedenlerle muhalif olanları birleştirir…
 
-Muhalefet belirli büyüklüğe ulaştığında da, sürgündeki Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a  geri döner.
 
-Devrimden sonra iranlı öğrenciler, 4 Kasım 1979’da, Tahran’da ABD Büyükelçiliği’ni işgal ederek 52 ABD’liyi rehin alır ve uzun pazarlıklar sonucunda elçilik çalışanları 444 gün sonra serbest bırakılır.
 
 
Bugüne gelir ve İran’ın iş yaptığı ülkelere bakarsak, önem sırasına göre ilk beş ülke görürüz
 
Çin, Almanya, Güney Kore, Rusya, İtalya,
 
Genel çerçevede, Çin, Alman ve Rus dayanışması görülmektedir.
 
Gerçeğinde, bugün bölgemizdeki ekonomik rekabet, kavga da, Almanya ve ABD (liderliğinde) sürdürülmektedir.
 
 
Tekrar Paris’e ve Rus Çar’ının öngörülerine dönersek;
 
Çar yaklaşık 150 yıl evvel ne demiştir?
 
“…Çağdaşlarının çoğu gibi Çar da, Paris’te Avrupa’daki bütün devrimci hareketlere esin kaynağı olan ve devrimci hareketleri kontrol eden merkezî bir örgüt olduğuna inanıyordu…” (4)
 
 
Sonlardırırken…
 
Fransa’ya turistik bir seyahat için gitmeyi düşündüğünüzde, sizden nerede ise, akciğer röntgen filmlerinizle birlikte banka cüzdanınız istenmektedir.
 
İstenenler ne işlerine yarayacaksa!
 
Eğer, Terör çetelerini arıyorlarsa;
 
PKK mensupları, Paris’in merkezi yerlerinde büro kiralamakta ve en yetkili siyasetçilerinin ifadeleri ile,
 
-“Onlarla sık sık görüşülmektedir!”
 
-Siyasetçilerinin görüştükleri kimlerdir?
 
-Türkiye ekonomisine 30 Yılda yaklaşık, 100 milyar dolar zarar vermelerinin yanında, on binlerce masum insanının kaybına ve ekonomik büyümesine engel olanlar…
 
Başka bir yoruma gerek kaldığını zannetmemekteyiz.
 
Paris’te pişen yemekler İran ve Türkiye’de Kemal-i afiyetle yenilmektedir.
 
Okuyanlar, bu yazıların, 2013 ve 2015 yılında yazıldığını dikkate almalıdır.
 
www.canmehmet.com
 
 
 
Resim: Web ortamından(Odatv'den) alınmış, alt yazı tarafımızdan yazılmıştır.
 
(*) http://www.hurriyet.com.tr/siyasi-plan-araniyor-40172915   28.07.2016 Saat:11.00
 
Kaynaklar:
 
(1) http://www.gazetevatan.com/feto-nun-kadin-imami-firarda-970911-gundem/  (27.07.2016. Saat: 11.21)
 
(2)Daha fazlası ve kaynaklar için bakınız; http://www.canmehmet.com/medya-kime-su-tasimaktadir-katolik-agnostik-paris-iran-devrimine-neden-yataklik-yapti-2.html
 
(3) Daha fazlası ve kaynaklar için bakınız; http://www.canmehmet.com/medya-kime-su-tasimaktadir-katolik-agnostik-paris-iran-devrimine-neden-yataklik-yapti-2.html
 
(4)Matthew Smith Anderson, “DOĞU SORUNU” 1774-1923, Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, sahife,80 (dip not;105)
 
 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..