Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '21

 
Kategori
Güncel
 

ABD Anıtkabirde Ne Mesaj Verdi

ABD Dışişleri Bakan Yard. Wendy Sherman (28.5.2021 tarihinde) :

“Anıtkabir ziyaretiyle ilgili fotoğraf paylaşımında... Atatürk'ün ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesine bağlılığını anımsattı.” (1)

...

Dünya genelinde, "yayılmacı sömürgeciliğini" kalıcı hale getirmek için 800 civarında askeri üs kuran ve bu üslerde 180.000 asker (2) bulunduran Amerika’nın Dışişleri Bakan Yardımcısı bize neden,

Mustafa Kemal Paşa’nın, 1931 yılındaki genel seçimlerden birkaç gün önce (Cumhurbaşkanı olarak  değil) Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi) Genel Başkanı olarak söylediği “Memlekette Sulh, Cihanda Sulh” sonradan değişen hali ile “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ifadesini (3), özellikle Biden ile Erdoğan’ın (anlaşmazlıkların gölgesinde yapacakları) haziran ayındaki toplantı öncesindeki ziyaretinde hatırlattı ?

a) Bu, ülkemize “Aba altından sopa göstermek” midir ?

b) Lozan Antlaşması kapsamında, o dönemde (eğer varsa) verilen sözlerin hatırlatılması mıdır ?

* * *

Peki, “Memlekette / Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ne demektir ?

Ve Cumhuriyet Halk Fırkası Başkanı Mustafa Kemal, bunu neden 1931 yılında söylemiş veya söyleme ihtiyacı duymuştur ?

Konuyu biraz açalım :

...

“Yurtta ve Cihanda Sulh” un önemini bize hatırlatan Amerikalılar, bakalım bu konuda ne düşünüyorlar ? Örneğin, ABD (eski) Başkanı Nixon’ın, Ortadoğu işgali hakkındaki görüşü nedir ?

Oraya demokrasiyi savunmaya gitmiyoruz, çünkü Kuveyt demokratik bir ülke değildir, o bölgede de zaten öyle bir ülke yoktur. Oraya bir dikta rejimini yok etmeye de gitmiyoruz. Oraya uluslararası hukuku da savunmaya gitmiyoruz. Oraya gidiyoruz ve oraya gitmeliyiz, çünkü bizim hayati menfaatlerimize dokunulmasına izin vermeyeceğiz.” (4)

Başkan Nixon mealen : "Çıkarlarımız gerektirdiğinde, istediğimiz yere gider, örtülü-açık savaşır, bunun için yüzlerce askerî üs kurar, 'YPG' gibi (belkemiği PKK olan terör) örgütlere binlerce TIR silah veririz" demektedir.

...

Şimdi de 1931 yılında söylenen “Memlekette Sulh, Cihanda Sulh” ifadesinden İngilizler'in ne anladığına bakalım.

Bunu bize İngiliz istihbaratçı H.C. Armstrong, 1932 yılında yayınladığı “Bozkurt” kitabında çok açık olarak anlatıyor (Mustafa Kemal Paşa da bu kitabı okumuş ve görüşlerini belirtmiştir). Armstrong yazıyor :

(Türkiye’ye) “...Moskova’dan, Ukraynalı General Frunze’nin başkanlığında bir heyet gelmişti. Azerbaycan Elçisi, heyet onuruna bir akşam yemeği verdi. Yemekten sonra General, Bolşevizm’in Batı’nın baskıcı milletleri ve ezilmiş bağımlı milletler temasını işleyen ve Türkiye’yi kurtuluş mücadelesine katılmaya çağıran uzun bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal ayağa kalktı. Sözleri kısa, hatta sertti.

Ne Türkiye’yi bu saçmalıklara sürükleyecek, ne de kendisinin Batı'nın karşında Doğu’nun, Hıristiyanlık karşısında Müslümanlığın, efendilerin karşısında ezilen milletlerin şampiyonu yapılmasına izin verecekti :

'Bizim bir tek ilkemiz var: Tüm sorunları Türkiye’nin bakış açısından değerlendirmek ve Türk çıkarlarını korumak.'

Türkiye’yi kendi milli sınırları içinde, küçük, kaynaşmış bir millete ve müreffeh bir devlete kavuşturacaktı...

Türklerin neler yapabileceğini tam olarak biliyordu. İmparatorluk ya da yeni topraklar fethetmek rüyalarını gerçekleştirmek gibi bir serüvene girmeyecekti.

Osmanlı İmparatorluğu ölmüş ve gömülmüştü. İyi ki de ondan kurtulmuşlardı, çünkü gerçek Türklerin kemiğindeki iliği emiyordu. Beş yüz yıldır Türkler Irak’ta, Arabistan’da ve Afrika’da dövüşmüşler ve ölmüşlerdi; hiçbir kazançları olmaksızın Padişah tarafından arsızca sömürülmüşlerdi. Artık yetmişti ! Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltmeye filan kalkışmayacaktı.

Ona gelenlerden bazılarına :

'Hepimiz, bütün Müslüman kardeşlerimizin özgür olmasını dileriz. Ancak, dileklerimizin ötesinde onlara hiçbir şekilde yardım edemeyiz' cevabını verdi. Meclis’te de şunları söyledi : 'Ben ne bütün İslam milletlerinin birliğine, hatta ne de Türk halklarının birliğine inanıyorum...' " (5)

* * *

Amerikalılar o günlerde, ileri dönük olarak bakalım bizlerden neler bekliyorlarmış ?

Bunu, Amerikalı gazetecinin yazısından öğreniyoruz.

25 Ocak 1925 tarihli The New York Times Gazetesinin haberi :

“...Aslında İslâm, kâfirlerden nefret ettiklerinden çok, birbirlerinden nefret eden farklı mezheplere bölünmüştür. Türkler Halife’yi göndererek; ya yabancı güçlerin –ki çoğunluğu İngiltere’nin- hakimiyeti altında olan ya da siyasi olarak müttefik kabul edilemeyecek kadar önemsiz olan diğer Sünni Müslüman ülkelerin sempatisinden kesin olarak ferâgat ettiler / uzaklaştılar.

Buna ilaveten, toplumsal ya da siyasi olarak, Türkiye’nin yakın gelecekte bakacak olduğu yer Doğu değildir. Ankara Hükümeti’nin amacı; Osmanlı İmparatorluğu’nun bitmiş olan rüyasındaki gibi Batı’daki Asyalı bir güç olmak değil, Asya’da Batılı bir güç olmaktır...” (6)   

Amerikalılar açıkça, "Artık Türkler, Batı'nın Doğu'daki Gücüdür" demektedirler.

* * *

Bu bilgiden sonra, bir açıklama da ülkemizde çok ünlü (!) olan Michael Rubin’den.

Önce Rubin’ı tanıyalım.

Michael Rubin (D.1971) : Amerikalı tarihçi. Amerikan Donanması Askeri Akademisinde öğretmenlik ve Amerika'da yayınlanan Ortadoğu bülteni dergisinin editörlüğünü yapmaktadır.

...

“Pentagon yetkilisi Rubin ''ABD ile Türkiye savaşa tutuşabilir' başlıklı makalesinde, Rusya-İran cephesine kayan Türkiye'nin tecrit edilmesi için İncirlik'ten tümüyle çekilmeyi ve istihbarat ile askeri teknoloji paylaşımının kesilmesini savundu. Neo-con yazar, 'Türkiye artık dost ve müttefik değil, rakip ve potansiyel düşman' dedi...

'GEÇMİŞTE EKSENİ KAYANLAR CEZALANDIRILIRDI'

Soğuk Savaş döneminde Mısır ve Libya'nın yaptığı gibi, bugün (de) Türkiye'nin 'Rusya cephesine kaydığını' yazan Rubin, geçmişte Batı'nın bu tarz gelişmeleri kontrol altına almak için çeşitli adımlar attığı, müttefikliği sürdürmeyi bıraktığı ve düşmanıyla savunma sırlarını paylaşmaya son verdiğini hatırlattı.

Rubin'den Erdoğan'a yeni tehdit : ABD'nin işgaliyle koltuğundan olan Başkan'a benzetti

Bu bağlamda İncirlik Hava Üssü'nden tüm Amerikan personelinin ve kalan nükleer savaş başlıklarının çıkarılması ve üslenmek için yeni bir yerin bulunması önerisini getiren Rubin, Türkiye ile istihbarat paylaşımı ve F-35 savaş uçakları dahil olmak üzere askeri teknolojilerin paylaşımının kesilmesinin, ABD’nin ulusal güvenliği için zaruri olduğunu iddia etti. Bölgedeki müttefik ülkelerin ve Irak ile Kürtlerin de Türkiye'ye meydan okumak için hazırlıklı hale getirilmesi gerektiğini savundu. " (7)

Kendisi, PKK / YPG'ye uzun süredir verilen Amerikan silahlarının veriliş amacını da açıkça anlatılmış değil mi ? 

...

Rubin’in tehditlerinden hareket ederek ileriye (ABD cephesine) bakarsak :

ABD Başkanı Trump (7 Ekim 2019) : “Türkiye belirlediğim sınırların dışına çıkarsa, ekonomisini mahvederim” tehdidinde bulundu. (8)

ABD Başkanı Seçilen Biden (Aralık 2020) : "Biden'ın, geçtiğimiz yıl aralık ayında 'Erdoğan'ı darbeyle değil, seçimle değiştireceğiz' ifadesi oldu. Biden bu noktada 'Erdoğan'ı devirmek için muhalefeti desteklemek gerektiğini' söyledi." (9)

* * *

Peki, ne oldu da oklar Türkiye’ye çevrildi ?

1) Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye ziyareti (25.02.2011)

Türkiye Büyük Bir Tarım Ülkesi”

Sarkozy: “...Büyük bir tarım ülkesi olan Türkiye için hammadde fiyatlarının düzenlenmesinin önemli olduğuna işaret eden Sarkozy, bu yüzden Tarım, Gıda, Balıkçılık, Kırsal Kesim ve Bölgesel İdare Bakanı Bruno Le Maire ile Türkiye'ye geldiğini ifade ederek...”

2) Cumhurbaşkanı Erdoğan dış politikada, Batı'nın çıkarlarının dışına çıkabileceğini gösterdi. Batı ile Akdeniz - Suriye - Irak'ta karşı karşıya geldi. Hatta S-400'ü aldığı Rusya ile bile. Türkiye artık NATO’nun egemenliğinde yürümüyor. (ABD) Biden ise Türkiye’nin eski rotasında olmasını istiyor. Bir de Çin ile (yakın) olan durumu var. Özetle, Erdoğan’ın siyaseti “Ver kurtul!” üzerinden yürümemektedir. (Hedef, Tam Bağımsızlıktır)

3) Son 100 yıldır Türkiye, önce Avrupalılar, sonra da Ruslar ve Amerikalılar tarafından kuşatılmıştı. Amerikalılar (şimdi görünüşte) köylerine dönüyorlar. Ruslar ve İngilizler de kendi (ekonomik-siyasal) dertleri ile uğraşıyor. Türkiye bu arada ne olduysa birdenbire kanatlarını açıyor, uçmaya başlıyor.

4) Türkiye, Ortadoğu'daki en iyi ekonomik duruma sahip ülke. İyi eğitimli, deneyimli ve yüksek donanımlı bir orduya sahip. Ciddi Turizm geliri ve ekonomik çeşitliliğe sahip. Ülkede Siyasi istikrarı var.

5) Batı, uzun süredir Türkiye’ye gerekli desteği vermemektedir. Gerçeğinde sizi “Büyük bir tarım ülkesi” olarak görmek isteyenler, yüksek teknoloji üretmeniz durumunda, sizi kendisine rakip olmanız nedeniyle değil desteklemek, her fırsatta engelleyecektir. Yapılan da budur. (Aşı konusunda yaşanan zorlukları halk öğrenebilseydi !)

6) Türkiye, bugün yüksek teknolojik ürünler üretmekte ve ihraç etmektedir. Yaklaşık 10 yıl içinde Türkiye’nin bu alanda yükseleceği yeri hiçbir Batılı ülke (Rusya dahil) hoş karşılamayacaktır. Tüm ayak oyunları, tehditlerinin arkasında olan budur. Ne S-400'dür, ne de diğer bahaneler.

...

Bu açıklamalardan sonra, neden dört tarafımızdan maddi-manevi saldırıya uğradığımızla ilgili herhalde bir karanlık bir nokta kalmamıştır.

...

Sonsöz :

Muhalefet etmek adına, Ülkesinin çıkarlarına sırtını dönenleri ve dışarısı ile işbirliği yapanları,

YÜCE MİLLETİMİZ ASLA  AFFETMEYECEKTİR. 

... 

KAYNAKLAR :

(1) amerikanınsesi.28.05.2021. "ABD dışişlerinden İstanbul Mesajı."

(2) ABD’nin halihazırda dünya genelinde 800 civarında üssü bulunuyor.ABD üsleri, düşman gözetleme noktalarından deniz kuvvetleri ikmal noktalarına, eğitim üslerinden radar üslerine kadar birçok askeri yapılanmayı içeriyor. Bu üslerde bulunan askeri personel sayısı ise, 60-70 bini Orta Doğu’da olmak üzere, 180 bin civarında. ABD’nin, Almanya’da 87 üssü daha bulunuyor... Almanya’yı 86 üs ile Japonya, 64 üs ile Güney Kore, 29 üs ile İtalya ve 16 üs ile İngiltere takip ediyor. Türkiye ise en çok ABD üssü olan ülkeler arasında 9 askeri yapılanma ile 9'uncu sırada yer alıyor.

(3) Meraklıları bu konuda daha fazlası için bakabilirler: Habertürk.Cumhurbaşkanının konuşması.

(4) ABD Başkanı, Richard Milhous Nixon (d. 9 Ocak 1913, ö. 22 Nisan 1994). Başkan Nixon da şunu tekrarlayacaktır : “Tanrı Amerikalılarla beraberdir ve Tanrı Amerikalıların yönettiği bir dünya istiyor.” Demeç, emekliliğe ayrıldıktan sonra Irak işgaliyle ilgili olarak, 7 Ocak’ta New York gazetesine verilmiştir. Kaynak : “BATI TERÖRÜ, Roger Garaudy" 

(5) BOZKURT. H.C. Armstrong (yazıdaki vurgulamalar tarafımızdan yapılmıştır)

(6) 25 Ocak 1925 tarihli “The New York Times” gazetesi haberi. “TÜRKİYE, BATI DÜNYASINA GÜVENMİYOR”. Yazar : Margeurite E. Harrison.

(7) 22:12, 12.04.2018.sputniknews."Michel Rubin,İncirlikten çekilmeliyiz."

(8)euronews.07.10.2019. "Trump,Türkiye çizmeyi aşarsa..."

(9)sözcü.gündem. "Joe Biden'ın Türkiye hakkında sözleri."16.08.2020

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..