Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

07 Aralık '13

 
Kategori
Yöresel Yemekler
 

Acılı Adana kebabı

Eminim çoğunuz da benim gibi düşünüyordur. İnanın bendeniz “Salaş” mekanlarda yediğim Adana kebabının” tadını hiçbir yerde bulamam, oldum olası kebabı lüks lokantalarda yemekten ziyada böyle yerlerde yemeyi tercih ediyorum…
Daha samimi daha içten geliyor bana.
Nedendir bilinmez ama kendimi oralara yakın sayıyorum; lütfen yanlış anlaşılmasın, galiba nereden geldiğimi kim olduğumu hatırlattığı için…
Şu sıralar “Cino” nun yeri benim ve dostlarımın favorisi…
Karşıya semtinin nehir kıyısında gerçekten eti, mezeleri muhteşem güzellikte küçük ama samimi dediğimi gibi “salaş” bir lokanta…
“Ailece” hizmet veriyorlar ve yılların eskitemediği bir usta “Selahattin usta” tezgahta…
“Cino” Selahattin ustanın lakabıdır, onu “Genç Tesislerinden” tanıyanlar bilirler; çok titizdir eli ve kalbi tertemizdir…
Ne anlatırsam anlatayım görmedikten tatmadıktan sonra yalandır hikayedir; Acizane tavsiye ederim efendim…
Kaldı ki Adanalı “kebabın hasını” iyi bilir tufa’ya getiremezsiniz yani haddimi de bilirim…
***
Akşamüzeri oğlum aradı; babacığım canımız kebap istiyor, ne dersin diye sordu…
Ve apar topar döndüm eve, anında karar verdik “Adana Kebabı” yemeye; öyle anlı şanlı bir yerde değil önümüze gelen ilk yerde yemek için yola düştük…
Turgut Özal’da bir “kebapçıya” girdik adını şimdilik yazmayacağım…
Oturduk, garsonlar geldi; buyur abi…
Üç tane bir buçuk Adana, yanında iki şalgam bir ayran…
Oğlum ve ben oldum olası “acılı şalgam” içeriz kebabın yanında hanım ise “ayran”
Ve daha lafımız bitmeden çekti gitti “garson” (!)
Bir başka garson yanaştı elinde etrafı marul döşeli tabaklar;
(son yılların modası oldu;) çiğköfte ister misiniz? Diye sorunca hayır kardeşim, kebapçı da “çiğköftenin” ne işi var, dedim bozuldu çocukcağız…
O gider gitmez Adananın muhteşem mezeleri geldi masaya “yemyeşil” ve tablo gibi…
Yumulduk tabi “karnım deli gibi gurulduyor” önüme ne getirseler “hominide gırtlak” hiç affetmem.
Oğlum da babasına çekmiş; koyun kuzu gibi tere turp maydanoz yiyoruz ikimiz de…
Yazarken ağzım sulanıyor; yeşilliklerin üzerine tuz serpiyor limon sıkıyor öyle yiyoruz harika oluyor…
***
Aklıma takıldı ve bekledim…
Garson bize Adana Kebabı “acılı mı” acısız mı diye hiç sormadı…
Oysa Adana kebabının hası “acılı” olandır benim için, üzüldüm, öyle sonradan pul biberi dökmekten zerre kadar hoşlanmam “etin içinde” olmalı “baharatlar” dışında ise damak tadıma uymaz…
Ve kebaplar geldi; kıpkırmızı ama “acı” değil…
Hanım zaten Antakyalı normal acı değil anormal acı yiyenlerden…
Garsona neden acılı olup olmadığını sormadınız bize, diye sitem ettim. Unuttum abi, kalabalıktan dedi,
Gerçekten çok kalabalıktı, özür diledi hemen yenisini yaptırayım dedi ama benim içime sinmedi ve ailece yedik;
“acısız Adana Kebabını”
Ama böyle olacağını bilseydim” bir buçuk” değil “ bir Adana” derdim…
Tadına gelince “fena değildi” ama bir daha gitmeyi düşünür müyüm; hayır…
***
Oysa Cino’nun Adana Kebabı geldiğinde kebabın görüntüsü beni tahrik etmişti, hiç kimseyi beklemeden çatalımın ucuyla “pide” ekmeğin arasına küçücük bir parça alıp, soğan salatasıyla sarıp yediğimde “zırhla” kıyılmış etin içindeki “acı” genzimi yakmıştı…
Adana Kebabının içindeki acı, acı gibi olmalı ki “yüreğinizi” delip geçsin, gırtlağınıza takılıp kalmasın…
Acının tarifi “Acılı Adana Kebabının” içindedir.
Acı göz gözü görmeyen karanlık bir kuyu gibidir, yedikçe inersin derinliklerine…
Acılı Adana kebap ise akrebi yelkovanı düşmüş saat gibi zamanı durdurur ve seher vakti öten horozlar gibi uyandırır gecenin bir saatinde yeni “bir buçuk” acılı Adana için adamı…
Dostlarım hatırlayacaklardır hiç üşenmeden sıkılmadan; kaç gece sabahın dördünde toplandığımız evlerde bilmem kaç kişilik dürüm yaptırmak için Dörtyol ağzındaki “kebapçının” önünde kuyruğa girdiğimizi…
Nasıl lezzetli nasıl doyurucu gelirdi o “dürümler” anlatamam…
Sevgili TC İnci Türeli Öğretmenimin evi çok yakındı oraya, dostlarla genelde de onlarda toplanırdık; eşi Hasan Fehmi Hasan Türeli de benim kan kardeşimdir…
***
Boğazına çok düşkün biri değilim, yaşantımın çoğu “karpuz peynir ekmek” ya da “gazen gevreği gravyer peyniri” yemekle geçti…
Ama “acılı Adana kebabı” mide serüvenimin başındadır, acı ise gözyaşlarımın elmasa dönüştüğü anın mimarıdır…
Neyse daha fazla uzatmadan hem şu anda ekranda bülbül gibi şakıyan Emel Sayın hanımefendiyi dinlemek ve izleyebilmek için; hem de siyasetten bir nebze de olsa uzaklaşmak için…
Bir minicik dizeyle veda edelim dostlara…
***
Gün ağarırken utanmaz suratların
Makyajı başlar güneşi aldatmak için…
***
Yüreğin atışı duyulmaz avuç içi kaşınınca,
Altından çakmaklarla onurunu yakarlar insanın…
***
Sonra da utanmadan sıkılmadan
Dumanını savururlar havaya…
“İncecik bir kar olur umutlarım…”
E.Ö.
***
Acılı Adana Kebabınız bol olsun ama hayatınız boyunca hiç ”acınız” olmasın…
Ve şimdiden “iyi tatiller…”

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..