Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Adalet yolculuğumuzda devlet zor durumda. Çünkü AİHM var artık.

Adalet yolculuğumuzda devlet zor durumda. Çünkü AİHM var artık.
 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ(AİHM) simgesi


ADALET kavramı en sorunlu kavramlardan biri olsa gerek. Tutarlı bir tanımını da bulamadım. Tutarlı bir ugulamasını da görmedim bu yaşıma kadar. Herkes şikâyetçi adalet'ten! Gözlemlerime ve duyumlarıma göre ''ADALET mağduru'' onbinlerce değil yüzbinlerce yurttaşımızın var olduğunu öne sürebilirim. Kısaca: Adalet yerini bulmuyor, bu ülkede.

Mağara, yol kesme, orman kanunlarından sonra ortaya çıkan Hammurabi Kanunları ile Solon Kanunları da insanlığa pek birşeyler veremediği için, insanlık her yerde ADALET arıyor. Emek sömürüsü yanında paylaşımdaki adaletsizlik günden güne yaygınlaşıyor. ''Şeriat'ın Kestiği parmak acımaz'' hükmünün ise ne kadar bulandırıldığı ortada.

Zembilli Ali Efendi ile Ebussud Efendi artık çok eskilerde kaldı. Onlar ne geri gelebilirler ne de onların boşluğunu doldurabilecek bir kaç yiğit gelebilir bu ülkeye artık. Bilindiği gibi geriye kala kala içi bir türlü doldurulamayan: Adalet mülkün temelidir, sözü kaldı. Buradaki ''adalet'' de ne yazık ki ya Devlet'in ya da zenginin haklılığını sağlıyor, anlamında çok yaygın bir düşünce doğurmuş bulunuyor. Biliyoruz ki ''geciken adalet'' o beklemekte olduğumuz İLÂHÎ ADALET değil. Bu gidişle sonsuza kadar beklenileceği çok açık!

Adalet'in tesisi için gerekli olan soruşturma, kovuşturma ile hak arama konularındaki her iş paraya ve çevreye dayalı kılınmış olduğu (!) için; sade vatandaşın Hak Arama yolculuğu ya kursağında kalmakta ya da ''itle köpekle boğuşarak'', karşı tarafı tuttuğundan kuşkumuz olmayan ''adaletin pençesine'' düşmektedir. ''Bir (kaç) çiçek ile bahar gelmez'' denildiğini de bildiğimizden, kimi örnekler de yürekleri soğutmamaktadır. Bu yüzden İç Hukuk adı verilen Türkiye İçi Hukuku ne yazık ki toplumun beklentileri ile değer yargılarından olduğu kadar, ortadaki örnekleri bakımından da pek iç açıcı değildir. Yine de kapıldık gidiyoruz ADALET'in peşine : Hiç yoktan iyidir, diyerek.

Oysa her ne hikmet ise içinde bizden de kimi yargıçların görev almakta olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bizdeki anlı şanlı İç Hukuk'a rağmen çok çarpıcı kararlar verebilmektedir. Bu da uygulanagelen nice yanlışların Kanun Koyucu için çok utanç verici olduğu anlamına gelse de mer'i kanunlar, değiştirilmiyor.Verilen kimi kararlara göre anlaşılıyor ki Devlet görevlileri, her türlü işi de belgeyi de kendilerini korumak adına düzenliyorlar. Yer yer de eğitimsizlik yüzünden yaşanan nice savrukluklar yüzünden en olmadık biçimde can ve mal kayıpları almış başını gidiyor. Dayanılan kaynak ise içinde bin bir zorluklar ile çelişkiler barındıran nice kanunlar ile tüzüklerdir, bence. Uygulamada ise doğruluk, dürüstlük, vicdan, merhamet gibi kavramlar unutulmuş.

Kuruluş kanunu bile ancak 1984'te çıkartılabilen Adalet Bakanlığı da ''ismi ile müsemma'' olmadığı için ''adalet dağıtmak'' yerine, Türkiye çapında noterlik, avukatlık ve adli sicil tutulması gibi bürokratik işler ile kimi atamalar yanında Adalet Sarayları ve tutukevleri türünden bazı bina ihaleleri ile uğraşmaktadır, kısaca. Bize ''adalet dağıtmak mevkiinde bulunan savcılar ile yargıçlar'' da bilindiği gibi Adalet Bakanlığı'nın atama işlemlerinden sonra, göreve başlayan ve başvurularımızı kimi kara kaplı kitaplara göre inceleyerek karar veren kişilerdir.

''Sen (eğer ömrün yeter ise) İç hukuk yollarını tüket önce. Sonra da nereden bir başka karar getirirsen getir, '' deniliyor hepimize. Çünkü bir yönü ile Devlet demek olan ADALET değişmemekte direniyor. Onun bu direnişi işleri zorlaştırmak bir yana, her işin başı ''paradır'' diyerek, hak aramak konusunda yola çıkmak zorunda kalan yurttaşlarımız için ''adaleti tevzi edebilmek'' anlamında ne yazık ki gerektiği gibi kadar kolaylıklar sunulmuyor. Kaldı ki tapu kadastro konuları ile bazı bakanlıkların da benzeri güçlük çıkartmak gibi direnişleri çıkıyor karşımıza. Biz de usul usul değişsek bile atı alanlar değil Üsküdar'ı geçmek Balkanları da geçerek İsviçre Bankaları'nda alıveriyorlar (mış!) soluğu.

Biliniyor ki nice hak yeme ve sömürü çarkı var bizde. Çünkü ''kanunlardaki boşluklar'' ile ''ince ayarlar'' çerçevesinde dönüyor düzen. Anlaşılan kanunlar da kimi fason mallar gibi kaliteli çıkmıyor (muş), ne yazık ki! Belki de bile bile tavşan kaç, tazı tut, demek istiyor Devlet kimilerine iş kapısı açılsın diye! Bu yüzden içinde nice sorunları taşıyan Adalet Yolculuklarımız; kanunların boşluklarından yararlanmasını bilenlerin direnmeleri durumunda onalrın çıkarına hizmet edildiğini görerek, hüsrana kapılmamıza yol açmaktadır.

Oysa AİHM kılı kırk yararak ve bin dereden su getirterek çoğu Avrupalı Devletler ile T.C. Devleti'ne de kök söktürmekte; kısaca kimi düşüncelerimiz yanında terör dahil canlarımız ile mallarımızın da güvencesi olmaktadır. AİHM Kararları'nı okuduğumda, peşinde koşmaktan yorulamamız gereken ADALET'in zaman zaman da olsa tecelli etmekte olduğuna inanmaya başlıyorum. Çünkü anlıyorum ki AİHM Yargıçları, kabaca daha çok maddi delillere ağırlık veren Roma Hukuku'nun peşinde geliştirmeye başladıkları yeni yeni yaklaşımlar ile çoğu zaman yüreklere su serpebiliyorlar.

Özellikle kendinden menkul Kanun Koyucu'nun günden güne kendince biçimlendirmeye çalıştığı Devlet'in ''kanun'' adı altında dayatmakta olduğu nice yazılı buyruklarının, gerçekte içinde nice hukuksuzluklar ve hatta zorbalıklar taşımakta olduğunu öğreniyoruz bazan.

Unutmayalım ki ülkemizde ADALET ''kara kaplı kitaplar'' ile Yargıçlar Heyeti'nin kafa kafaya vererek ulaşacakları kararlar yerine, ne yazık ki kimilerine göre ''Vicdan ile Cüzdan arasındaki uzlaşmaya göre'' (!) çözülegelmektedir! İşte bu çerçevede Düşünce Özgürlüğü yanında ''mal canın yongasıdır'' sözümüze de bağlı olarak AİHM'nin atalarımızdan kalan nice tarlalarımızı: Orman alanları açmak bahanesi ile elimizden alan Devlet'in yine haksızlık etmekte olduğunu öğrendim az önce.

Kısaca: Tapu belgelerinin ormanlık alan içerisinde kaldığı gerekçesi ile iptal edilmesi, bizdeki meş'um astığı astık, kestiği kestik İç Hukuk'a rağmen AİHM kararlarına göre aykırı imiş!

Benden duyurması!

Bu ve benzeri sorunlarınız için, aşağıdaki alanı tıklayınız.

http://www.aihm.info/

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..