Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adam olur muyuz? Hayır...

Benim üniversite yıllarım, Türkçe'ye kazandırılmaya çalışılan yeni kelimelerin ortalığı istila ettiği yıllara denk geliyor. Özellikle Sayın Ecevit'in her konuşmasında toplumla tanışan bu yeni sözcükler, bazı yazarlara yepyeni ufuklar açıp, yazılarında önemli bir yer tutarken, bazı yazarlar da "uydurukça" diye bunlara karşı savaş açıyordu.

Hocalarımızdan biri olan rahmetli Tarık Zafer Tunaya da herhalde bunları bize iyice öğretebilmek için hem kitaplarında yazarken hem de derste bize anlatırken eskisini ve yenisini bir arada kullanıyordu.

Bu yüzden dersin boşu boşuna uzadığını, kitapların boşu boşuna kalınlaştığını ve bütün bunlar bizim zamanımızı çaldığı için, öğrendiğimiz şeylerin yarı yarıya azaldığını düşünürdüm.

*****

Dün oğlum bir arkadaşının sünnet düğününe gitti. Gelen çocukları oyalamak için aile bir palyaço tutmuş. Çocuklar da bu eğlence sırasında palyaçoya yüzlerini boyatmışlar. Can Fenerbahçeli olduğu için yüzünün sarı lacivert renklerle boyanmasını istemiş. Sünnet olan çocuk da Can'ın sıra arkadaşı ve en iyi kankalarından biri. Fakat Galatasaraylı...

Neticede palyaço onun için getirilmiş. Küçük bir topille, Palyaçoya Can'ın yüzünü sarı kırmızı boyattırmış. Can boya sonrası yüzünün şeklini görmek için aynaya baktığında çok bozulmuş tabii...

Akşam eşimle bu konuda Can'a neleri, nasıl söylememiz gerektiği konusunu bir hayli düşündük. Biz ona bugüne kadar her şeyin doğrusunu öğretmeye ve anlatmaya çalıştık. İnsanlara yalan söylememisini öğütledik. Dolayısıyla başkalarının söylediklerine de inanması gerektiğini anlattık.

Bu güven duygusuyla arkadaşının palyaçosuna teslim olan Can, kendisine yapılan bu soğuk espriyle hayli sarsılmış. Artık birine güvenebilir mi? Hayır...

Şimdi onu karşıma alıp acaba şöyle mi demeliyim? Oğlum herkese güveniyormuş gibi yap, ama güvenme! İnanıyormuş gibi davran, ama inanma!

Yarın bir gün mesela bir arkadaşı, yaramazlık yaptığı halde, öğretmenden ceza almamak için, "ben yapmadım değil mi Can, sen de gördün" diye onu şahit gösterse, eminim ki Can, "evet ben gördüm, ama sen yapmıştın" diyecektir. O zaman da, "oğlum, doğru söylüyormuş gibi yap, ama yalan söyle!" demek zorunda kalacağım herhalde...

Ya da hocamın eski kelimeyle yeni kelimeyi bir arada kullanması gibi, her şeyin bir eğrisi, bir doğrusu, bir yalanı, bir gerçeği vardır deyip yeni baştan çocuğuma çarpık eğitim vereceğim.

*****

Her çocuğun bir annesi babası var. Onları yetiştiren insanlar eğer çocuklara doğru eğitim verirlerse, bambaşka bir nesil yetişir, bizim kızdığımız, beğenmediğimiz, tenkit ettiğimiz hareketleri yapan insanların yerine, iyiyi, doğruyu, güzeli uygulayan bir toplum meydana gelir zannediyordum.

Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Bu kadar emek verip onu iyi bir birey olarak yetiştirdikten sonra, şimdi ona bizim toplumun özelliklerini anlatıp, aslında doğrusu bu ama, içinde bulunduğun şartlarda yaşayabilmen, dönen çarka ayak uydurabilmen için doğruları değil, duruma göre gerekenleri yapman lazım diyeceğim.

Niye bu millet adam olmaz, anladınız mı? Çünkü biz onları öyle yetiştiriyoruz veya öyle yetiştirmek zorunda kalıyoruz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..