Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '20

 
Kategori
Güncel
 

Ağrının Sığası ya da Eşiği

Tarihi insanlık tarihi ile eş giden ağrı, farklı coğrafyalarda yaşayan uygarlıklar tarafından her dönemde değişen algılamalarla karşılaştı. İlk çağlarda doğaüstü güçlere atfedilen inanışlar ve büyüyle beslenen bu algılama, yerini Antik Yunan ve Roma’da felsefeden yola çıkan açıklama çabalarına bıraktı. Kilisenin baskısı ve egemenliği altındaki Ortaçağ, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü ve Rönesans’ın doğuşu arasında sıkışmış bir dönemdi. Gelişmeden uzak olduğu, vebanın yaygın olduğu, savaşların ve sivil isyanların yaşandığı, bilimin geride kaldığı, Tanrı korkusunun insanları kontrol altına almak için kullanıldığı karanlık bir çağdı.

“Skolastik Tıp”ın egemen olduğu dönemde, Bebe kbekleyen annelerin acısını dindirmek için şekerli ve sirkeli karışımlarla kasıkların ovulması gibi tezekle ağrıları tedavietmek çok yaygındı. Kutsal sayılan insanların, hasta kişilerin yaralarını yalayarak iyileştirebileceğine inanılıyordu.

Hastanın beyninin bir kısmını kesip çıkarmayı içeren lobotomi yöntem, yıllarca şizofreni, klinik depresyon gibi birçok sinir hastalıklarında yanlış bir yöntem olarak kullanıldı. Vebanın koku yoluyla bulaştığına inanıldığı içi çiçeklerle dolu bir gagaya sahip maskeyi giyen doktorlar bu şekilde hastalarını tedavi ederken, diğer yandan da veba hastalığını Tanrının kuluna cezası olarak yorumladığı için bu hastaları kırbaçlardı.

Aslına bakılırsa Orta Çağ kavramı, başlı başına Batı dünyasının uzunca bir süre içinde bocaladığı bir döneme verilen addı. Rönesans’la bilime ve sanata verilen değerle dünyanın aydınlatılması zemini hazırlandı.

Tıp dünyası ise bütün bu gelişmeler ışığında rasyonel ve bilimsel temellere kavuşarak, edindiği birikimi hastalıklara ve ağrıya yönelik yaklaşımlarına taşıdı.

Hepimizin ağrı acı ile ilgili anlatacak hikayeleri vardır. Fiziksel anlamda deneyimlediğim en yoğun ağrım, ameliyat olduğumda sondaj, dren borusunun bir bıçak şeklinde bedenime saplanması, duygusal olarak ta ablamın ölümü idi. Ağrı, acı hikayeleri arşivleri, kütüphaneleri dolduracak kadar çoktur. Evrensel bir deneyim olan ağrı kavramı Uluslararası Ağrı Araştırmaları Örgütü (IASP) tarafından “doku hasarı veya potansiyel doku hasarı ile birlikte olan ya da böyle bir hasar süresince tanımlanan duyusal ve emosyonel (duygusal, dokunaklı)  deneyim” olarak tanımlanmıştır.

Yaşam süresince kazalar, hastalıklar gibi pek çok farklı nedenlerle ortaya çıkabilen ağrının, kişi tarafından ifade edilişi yaş, cinsiyet, altta yatan özürlülük ve ağrı davranışı ile ilgili sosyal ve kültürel özellikler gibi faktörlerden etkilenmektedir.

Depresyondan travma sonrası stres bozukluğuna her alanda yapılan çalışmalar gösteriyor ki, duygusal acılar da beyinde fiziksel acılarla aynı bölgeyi tetikliyor ve bazı vakalarda bu acı fiziksel acılardan daha dayanılmaz olabiliyor. Başta kulağa şaşırtıcı gelebiliyor ama psikolojik sorunlar insanların tecrübe edebileceği en zorlayıcı acılardır.

“Çoğunlukla, ağrıkişiye çözülmemiş duygusal sorunlar olduğunu hatırlatma görevindedir, bazen de sinir sisteminde çözülmemiş travmaların habercisi olabiliyor.”

Tıbbi yardım gerektiren en yaygın belirti ağrı ya da acıdır. Normal koşullarda ağrı bedendeki bir hasarın işareti, errorudur. Ancak insanlarda acıyı fark etme, acıya dayanma ve acı karşısında verdikleri tepkiler çok farklı olduğu bilinmektedir. Yapılan hesaplamalar ağrıdaki değişkenliğin % 60 kadarının kalıtımsal olduğuna, bir başka deyişle genetik unsurların sonucu olduğuna işaret ediyor. Kısacası, acıya duyarlılık da tıpkı boy, saç rengi ya da ten rengi gibi aileden geçiyor.

Kadınların ağrı eşiğinin erkeklerden daha yüksek olduğu bilinmekte, bilim adamları bunu kadınların doğurgan olma özellikleriyle bağdaştırmaktadır. Bedensel ağrı eşiğiniz ne kadar yüksekse, bedensel acıya o kadar dayanıklısınız demektir. Ağrı eşiği, bir çeşit fiziksel ve psikolojik tahammül sınırıdır aslında.

Ağrı için ne zaman haykırıyoruz? Bıçağın kemiğe dayandığı anda mı, o keskin uç deriyi zorladıkça canımızın çok yandığında mı?

Ağrı/acı eşiği denilen şey, genetik, fizyolojik olmaktan öte ; Politik mi?, Sınıfsal mı?, Kültürel mi?

Sahi çok zor zamanlar geçirdiğimiz bu günlerde acı sığanız, eşiğinize baktırdınız mı?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..