Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '12

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Ah benim yaşlı kızım!

Ah benim yaşlı kızım!
 

Çiçek Hanım


Seninle ilk karşılaşmamızın üzerinden 15 koca sene geçmiş. Henüz yeni evliyken Tunalı Hilmi Caddesi'nde turlamaya çıkmıştık. O gün Aynalı Çarşı’ya sadece seni ve arkadaşlarını sevmek için uğramıştık aslında Kırpılmış gazetelerin üzerinde uyurken ilk ben seni fark ettim ve babaya gösterdim. O kadar küçüktün ki zor seçiliyordun kağıtların arasında. Elime aldım seni, gözlerime öyle bir baktın bir daha  bırakamadım. Hem sen hem malzemelerin derken bir avuç dolusu parayı bırakıp çıktık dükkandan. Gerçi şimdiki aklım olsa bu işin ticaretini yapan yerlerden asla evcil hayvan edinmezdim.

Dükkan sahibi 2,5 aylık olduğunu söylemişti ama bizce çok daha küçüktün. Evimizin kapısını açıp seni yere bıraktığımızda kalebodurların üzerinde adım atmakta bile zorlanacak kadar küçük. Pespembe patilerinle yamuk yumuk gidip minderine oturdun. “Tamam” dedik, “Bu kız bu evi sevdi:)“  Mamanı yemedin. Baktık ki olmayacak, evdeki tarhana çorbasından doldurduk mama kabına. Nefes almadan öyle bir içtin ki çorbayı, bir daha yıllarca mamaya ağzını sürmedin. Bizim menümüzde ne yemek varsa senin de menün o oldu. İlk gece yatak odasının kapısının önündeki viyak viyak ağlaman hala kulağımda. Anneni ve kardeşlerini özlüyordun sanırım. Ne zaman canı acıyan veya üzüldüğü için inleyen bir hayvan görsem içim cız eder.

Ankara’dan şehir dışına yaptığımız aile ziyaretlerinde kürk etol gibi yol boyunca boynumda gidip gelirdin bebekken. Arabanın motor gürültüsünden korktuğunu düşünürdük. Dişlerin değişirken kaşıntıdan yemek masasının ayakları, çizmeler, terlikler,paspas yani ne var ne yok dişine göre olan hepsini kemirdin. Eve gelen tüm erkek arkadaşlarımıza aşık oldun, kızların yüzüne bakmadın. Öyle sevimliydin ki köpekten korkan arkadaşlarımız sayende köpek sevmeye başladılar. Bize kızdığın veya bizi kızdırmak istediğin zaman ortalığa bir güzel çişini yaptın. Yorganlar, halılar atıldı senin yüzünden. Eş beğendiremedik sana, hiç anne olamadın bu yüzden. Köpeklere ilgisi olan herkes çok zeki ama bir o kadar da şımarık bir cins edindiğimizi söylediler. Çok çok kızdık ama o kadar da sevdik seni.

Dört sene sonra kızımız doğdu. Bir Türk klasiği olarak “bebekle köpek aynı evde olmaz “ diyerek seni evden uzaklaştırmamız gerektiğini söyledi çevremizdekiler. Veterinerle konuşmamız ve okuduklarımız sonucunda hep beraber yaşamaya devam ettik. Bebeği öyle sahiplendin ki eve hayırlı olsuna gelenler ayrılana kadar  beşiğin altından kalkmadın. Odasında uyuyan bebeğimizin uyandığını senin heyecanından anlardık. Aylarca geceleri uyanıp kızımı doyururken eşlik ettin bana. Hiç zarar vermedin bebişe, bizden çok sahiplendin. Bebek büyüdü, genç kız olma yolunda ilerliyor. Sense hiç büyümeyecek bir çocuksun.

Dile kolay,15 koca senedir bu hayattasın. İnsan yaşı ile hesaplarsak neredeyse bir asır olmuş. Son 6 ayın hastalık ve ameliyatlarla geçiyor. Bir yerin iyileşiyor diğer tarafın hastalanıyor. Hayatın acımasız akışının tüm canlılar için geçerli olduğunu izliyoruz seninle. Gençken hızını takip etmekte zorlanırdık. Hani derler ya kah burada kah kapı arkasında, aynen öyle bir hayatımız vardı seninle. Oyuncu, şımarık, sevimli, bembeyaz bir tüy yumağı!

Bu sabah ezan okunurken senin inlemelerinle kalktık yataktan. Yürürken düştüğünü ve yerinden kalkamadığın için ağladığını gördük. Kaldırıp minderine yatırdık. Uykuya tekrar dalacakken bu sefer canhıraş sesini duyduk. Yine kalkmışsın yerinden. Bu sefer de alaturka tuvaletin deliğindeki plastik kapağa ayakların sıkışmış halde bulduk seni. Çıkarmaya çalışırken önce beni ısırdın, sonra babanı. Kızamadık bile sana.

Hep derim; Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin, elden ayaktan düşürmesin. Bu bir insan da olsa, kedi, köpek başka bir canlı da olsa hayat herkes için zor. Kendimi son 6 aydır yatalak bir hastaya bakar gibi hissediyorum. Günde bilmem kaç kez çamaşır sularıyla ev paspaslıyorum. Kar kış demeden camlar açık yaşıyorum. Deterjan alerjim azdı, sürekli yıkamaktan ellerim işçi elinden beter. Kendimi bazen isyan ederken buluyorum. Sonra diyorum ki “ Yıllarca sana arkadaşlık yaparken, en stresli zamanlarında kahkahalar attırırken, evde tek başına kaldığın gecelerde arkadaşlık ederken iyiydi de elden ayaktan düşünce kötü mü oldu?”  Bazı arkadaşlarımız “Uyutsanız aslında….” diyorlar. Bunamış olsan da yine de aklın başında sayılır, en azından zaman zaman:). Olabildiğince kendi ihtiyacını görüyorsun, kendine zararın yok. Bunları bile bile seni kendi ellerimle ölümün kucağına nasıl bırakayım? Keşke herkes son nefesine kadar senin arkadaşlarına sahip çıksa ve sokaklarda, barınaklarda çok daha az hayvan acı çekse.

Kedi köpek edinmeyi planlayan herkese aynı öğüdü veriyorum. “Aman çocuğunuzun lafına kanıp evcil hayvan edinmeyin. Ortalama 15 yılınızı ipotek altına almayı, evde hiç büyümeyen ve dilsiz bir çocuğa son nefesini verene dek bakmayı göze alıyorsanız tabi ki edinin, yoksa durduk yere hayvanın günahına girmeyin! “ Bir köpeğe hem bebekken hem yaşlıyken bakmak gerçekten kolay değil.

Umarım çok çekmezsin benim yaşlı kızım, güzel dostum, Çiçeğim. Şimdiki halin bile zor ve içimizi acıtıyor, fazlası ağır gelir hepimize.

 

 

 
Toplam blog
: 47
: 607
Kayıt tarihi
: 11.01.12
 
 

Dünyayı güzellik kurtaracak... ..