Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '11

 
Kategori
Dostluk
 

Akadaşım Mösyö İmam

Akadaşım Mösyö İmam
 

Kitabın kapağı


Mehmet Oyan nam-ı diğer, "Mösyö İmam" okuldan arkadaşımdır. 

Geçen yıl, Doğan Kitabın yayınladığı romanı üzerine bir şeyler yazmayı aklımdan geçirdiğimde kendimi, arkadaşlıkla gelenek arasında bir tercih yapmak zorunda hissettim. Çünkü kitap, Fransa'da görev yapan evli bir imamın, gene evli bir kadınla olan aşkını konu ediyordu. Ben de tercihimi en azından bir süreliğine gelenekten yana koydum ve sustum. 

Mösyö İmam'ın muhtevası, kafamdaki şablona uymuyordu. İçimdeki ses, "Be insan, madem böyle bir şey oldu bari açıklamasaydın" diyordu. Zamanla, kendi çapımda gerçekleştirdiğim derin tefekkürden(!) sonra bu tabuyu yıktım. Eski dostumun (kimseye zarar vermeden) gönlünde büyüttüğü masum sevgiyi, içinde tutamayıp kitaba dökmesini bağışladım ve hakkında/hakkımızda yazmaya karar verdim... 

Öğrenci olduğumuz yıllarda, (1966/73) şişman insan ve tombul çocuk modası pek yaygın olmadığından ikimiz de çelimsiz ve zayıftık. Onun boyu, "Arkadaş, yukarıda havalar nasıl!" sorusuna uygun düşecek bir uzunluktaydı. Bu yüzden, benden çok daha zayıf görünürdü. 

İlk mektebi köyde bitirmiş biri olarak, imam-hatip (orta) ikinci sınıfa başladığımda henüz çikolotayla tanışmıyordum. Birgün Mehmet'in, içinde diş macunu veya yara merhemi dışında bir şey bulunamayacağını zannettiğim bir tüpü sıkıp sıkıp yaladığını görmüştüm. Merakımı gidermek için sorduğumda, yediğinin sıvı çikolata olduğunu söylemişti. İşte çikolatayla ilk tanışmam böyle oldu. 

Fakat o günden sonra, daha uzun yıllar bana çikolata yemek nasip olmadı. Yemek bir tarafa, "acaba nasıl bir tadı var" diye merak bile etmedim. Çünkü o sıkmalı tüpü her gördüğümde aklıma ya diş macunu, ya da yara yanık merhemi geldi. Bu da benim, o ürüne karşı olan iştahımı köreltti. 

Altı yıl, aynı sınıfı ve aynı sırayı paylaştık. Beraber birçok Amerikan ve İtalyan filmi seyrettik. Sanki çok matah bir şeymiş gibi, sigara içmeyi bile birlikte öğrendik. 

16 yaşıma kadar hızlı bir sigara karşıtıydım. Fakat, "tütün ve tütün mamülleri" düşmanı bir talebe olarak girdiğim İmam-Hatip Okulu'ndan, sigara sever bir imam olarak mezun oldum. Mehmet'le nasıl tanıştığımızı ise tam hatırlamıyorum. 

Bizler yatılı olarak okula başladığımızda yurt binasına henüz elektrik bağlanmamıştı. Yemek te çıkmıyordu. Leyli öğrencilere haftada 21er lira yemek parası dağıtılıyordu. Biz de bununla, karşımızdaki Eti Blokları'dan birinin altında faaliyet gösteren bakkaldan domates, peynir vs. alıp yiyorduk. Bir gün, her yerde Mehmet'le beraber olduğumuzu farkettim. Böylece arkadaş olduk. 

Yurttaki elektriksiz, yemeksiz hayat bir süre devam etti. İşte ne olduysa, o karanlık dönemde oldu. Ne zaman lavaboya veya tuvaletlere uğrasak bir kısım öğrenciyi, akşamın alaca karalığının emniyetinde, sırtlarını duvara yaslamış sigara içerken görüyorduk. İşin garibi bu arkadaşlar çok ta cömerttiler. Tanışmadıklarımız bile hemen ellerini ceplerine atıyor, bize sigara ikram ediyorlardı. 

Bir, iki, üç, beş falan derken işi ilerlettik. Bir süre sonra, her gün başkalarından otlanmak ayıp oluyor diye, Mehmet'le ortak bir paket aldık. Ben taşımaya korktuğum için sorumluluğu o aldı. Artık bizim de yeri geldiğinde arkadaşlarımıza ikram edebileceğimiz sigaramız vardı. İkimiz, daha sigarayı ciddiye alacak kadar tiryaki değildik. O yüzden pek içmiyorduk. 

Gün geldi okul bitti, her birimiz bir yerlere savrulduk. Yaklaşık yirmi yıl sonra kendisine bir ziyarette bulunduğumu iyi hatılıyorum. İkinci yirmi yılın dolmasına üç veya dört sene kaldı. Eğer bu süre içinde kapımı çalmazsa ve ben de hala yaşıyor olursam, bir ziyaret daha düşünüyorum. 

Mezuniyetten sonraki ilk ve son görüşmemizi takip eden yıllarda, görevli olarak Fransa'ya gitiğini duydum. Milliyet Blog'ta yazmaya başladığında Türkiye'ye döndüğünü ve emekli olduğunu öğrendim. Yazmaya ara verince merak edip sordum. Bana özel bir çalışma yaptığını söyledi. Derken bir gün, bir televizyon kanalında konuşurken gördüm. 

Allah Allah, "bizim Mehmet'in burada ne işi ola ki, " dedim ve merak edip kulak verdim. "Mösyö İmam" isimli bir kitabı anlatıyordu. Evli bir din adamının yaşadığı yasak aşktan falan bahsediyordu. 

Fransaya gittiğinde sık sık uğradığı bir kafede çalışan, evli bir kadına tutulmuş ama bunu ona bir türlü açamamış. Mecnunlukla imamlık arasında epey bir gidip gelmiş. Sonunda bunu anlatan bir roman yazmış ve adını da "Mösyö İmam" koymuş. Kitabında demiş ki, “Cübbeyi giyip cemaatin önünde, "Allah- u Ekber" diyerek ellerimi kaldırdığımda karşıma (kadının) hayali dikiliyor, ne okuyacağımı şaşırıyordum. Namazım da niyazım da o olmuştu... 

Dinledim, dinledim. Dinledikçe şaşırdım ve kendi kendime, "Acaba gerçekten bu, benim bildiğim Mehmet Oyan mı, yoksa onun dublörü mü" diye düşünmeye başladım. 

Çünkü benim bildiğim Mehmet'in ağzı sıkıdır, kolay sır vermez. Hatta ser verir, sır vermez. Hele böyle yasak bir aşk sözkonusuysa bırak açık etmeyi, şuuraltına öyle bir gizler ki, psikolog bile çıkaramaz. Şu kadar yıllık evli, bu kadar çocuk sahibi, üstelik din görevlisi bir adam milyonların seyrettiği bir tv. kanalına çıkmış, Fransa'da yaşadığı bir aşktan bahsediyor. Hadi gelde şaşırma, hadi gel de, "Acaba doğrumu görüyorum, doğru mu işitiyorum" diye parmaklarını dişleyip, başını duvarlara vurma bakalım. 

Dikkatle yüzüne baktım, duyan kulağımı televizyona yaklaştırarak sesini iyicene dinledim; evet, bu kişi okul arkadaşım Mehmet Oyan'dı. Artık, o olduğundan şüphem kalmamıştı. 

İlk şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra hayatı, (geleneksel kabulleri dışta bırakarak) gerçek şekliyle yorumlamayı denedim. Sonuçta, Mehmet'te ortaya çıkan duygunun, esasen insanlığın ortak malı olduğunu farkettim. 

Doğrusu her insan, kendi iç dünyasında nice aşklar yaşamış ve yaşamaktadır. Nice günahlara davetiye çıkarmış ve çıkarmaktadır. Mösyö İmam'ın bizden farkı, içindekini dışa vuracak cesareti gösterebilmesidir. 

Eğer bu kitabı okuduktan sonra kendinizi yoklarsanız sizin de içinizde, "bir Mösyö İmam"ın yaşamakta olduğunu hayretle göreceksiniz. 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..