Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '16

 
Kategori
Dünya
 

Amerika ve Rusya, Silah ticareti üzerinden diktatörlerle birlikte dünyayı nasıl sömürmektedir (2)

Amerika ve Rusya, Silah ticareti üzerinden diktatörlerle birlikte dünyayı nasıl sömürmektedir (2)
 

Soru: Diktatörler ne işe yarar? Örneğin; Hitler, Saddam, Şah ve Suudi ve Körfez Kralları? Ve neden bunlar en iyi silah alıcısıdır?


Amerikan başkanlarını, Amerikan halkı mı, Silah-Petrol Endüstrileri mi seçmektedir? Sanatçı Reagan (a) hangi şartlarda ve nasıl başkan olabilmiştir?

Ronald Reagan’in 1984’te şaşırtıcı bir farkla yeniden seçilmesi üst düzey şirket yöneticilerinden sendikalara kadar başkanı desteklemiş olan savunma endüstrisini sevindirdi. Sonuçlar, ulusun, yüksek teknolojiye dayalı askeri donanıma çılgınca para harcanmasını desteklediğini açıkça teyit ediyordu.

Reagan’in yürüttüğü kampanya çerçevesinde televizyonda yayınlanan ve bir efsaneye dönüşen Rus ayısı reklamı ulusal ruh halini yansıtıyordu: Sovyet tehdidinin ne kadar tehlikeli olduğunu kesin olarak bilmiyoruz, ama böyle bir tehdit kesinlikle var (“Ormanda bir ayı var”) ve güvenli tarafta olsak bizim için iyi olur. Ve elbette yolun güvenli tarafı silahların yığılı olduğu taraftı. (1)

...

II. Dünya Savaşı ve sonrasında Soğuk Savaş’ın başlaması, Sikorsky (Helikopter üreticisi) kadar United’a (Endüstriyel Firma) da yaradı: motor yapımı, Pratt & Whitney’den  (Havacılık Uzay şirketi) soruluyordu ve Vought ile Hamilton Standard firmaları da bu ana firmaya iş yapıyordu.

..Vietnam Savaşı sonrasında askeri harcamalardaki yavaşlama savunma dışı iş sahalarına yatırımı arttırdı. Bu trende ayak uyduran United, Otis Elavator gibi başka şirketleri satın aldı. 1980 itibariyle ABD ordusuna olan bağımlılığı yüzde 22’ye düştü, fakat askeri işlerinin neredeyse tamamı Connecticut’ta yapılıyordu. Ve Reagan’ın yeniden silahlanmasının yaydığı cazibe karşı konulamaz cinsten’ti: UTC’nin Pentagon’a satışlarının toplam payı yine arttı, 1980’lerin ortalarında yüzde 35’e çıktı.

Bağımlılık ABD hükümetinin alımlarıyla sınırlı değildi; United’ın agresif ihracatı 1970’lerde yine yükseliş gösterdi. Bu ihracatın çoğu ABD hükümetinin emri ve parasıyla gerçekleştiriliyordu.

İran Şah’ı hevesle 240’ın üzerinde savaş jeti ve 200 Bell Kobra helikopteri satın aldı; hepsi Pratt & Whitney motorlarıyla çalışıyordu. Şah ayrıca yaklaşık 30 Sikorsky helikopteri de satın aldı. İsrail de aynı veya benzeri malların düzenli bir alıcısıydı.

Suudi Arabistan, Pratt’ın ürettiği motorlarla donatılmış 200 adet savaş jeti ve 400 adet Kobra’yı kapsayan çılgınca bir alışveriş yaptı. Bu ihracatın çoğu ABD Savunma Bakanlığı’nın Dış Askeri Satışlar (FMS) programı tarafından finanse ediliyordu.

Bunlar içerisinde hakkında en çok tartışılan ve UTC’nin ne kadar iddialı oynadığını gözler önüne seren AWACS’ti. Bu oldukça geliştirilmiş Havada Uyarı ve Kontrol Sistemleri Boeing tarafından üretiliyor ve Pratt & Whitney (Havacılık Uzay şirketi)  motorlarını kullanıyordu.

..Suudilerin 8 milyarlık alışverişi esnasında, Boeing ve UTC İsrail’in dostlarının Kongre’deki güçlü ittifakını alt etmek zorundaydı. Bu yüzden UTC başkanı Harry Cray, Kongre Binası’ndaki gelmiş geçmiş en şiddetli lobi faaliyetlerinden birini başlattı.

AWACS üretimine dahil olan binlerce taşeron üreticinin lobi desteği konusunda araştırma yaptı ve Boeing ile birlikte, eğer Kongre satışa onay vermezse ‘ - kaybedilecek olan ihracat ve istidamdan’ dem vurdu – bir taşeron buna ‘açık ekonomik şantaj’ demişti.

Tehlikede olan sırf AWACS satışları değil, bütün Suudi silah pazarıydı. Senato dört oy farkla satışı onayladı.(2)

Az sayıda sosyal aktivist ve akademisyen ekonomist ile sayıca onlardan da az politikacı ve sendikacı – yaygın olarak ekonomik dönüşüm diye adlandırılan – askeri üsleri ve üretimi sivil kullanıma açma hedefiyle, mütevazı fakat kararlı bir çaba başlattılar.

Kampanyanın, ekonomiyi ülke çapında barışçıl hale getirmek için yaptığı ilk hareketlerden biri, 1980’de bir Quaker örgütlenmesi olan American Friends Service Committee (b) tarafından basılan Connecticut’ta İşler, Güvenlik Silahlar adlı, tezlerin iyi işlendiği bir kitaptı.

Kitabın yazan Marta Daniels idi; Daniels, otuzlu yaşlarının başında, tadı dilli. New London’da yaşayan ve Trident Dönüşüm Kampanyası da dahil, barışla ilgili pek çok meselede aktif olarak çalışan bir kadındı.

Çoğu aktivistin kaygısı, Amerikan askeri-endüstriyel kompleksinin yeni silah yarışının motor gücü olduğuna dair inançtan kaynaklanıyordu.

Daniels kitabında,

-“Savunma endüstrisi ve Pentagon, yeni silahlara ihtiyaç duyulduğunu kanıtlamak için komünizm ve Sovyetler Birliği tehdidini kullandı”, diye yazıyordu.

Bu korkunun başlıca mimarlarının, bir grup yeni-muhafazakâr entelektüelin oluşturduğu Mevcut Tehlikeye Karşı Komite (c) ve bir grup emekli subayın kurduğu Güç Yoluyla Barış Koalisyonu (d) olduğunu söylüyordu. “Şirket kaynaklarına ulaşma imkanları olan bu gibi gruplar, ancak daha fazla silah harcamasının, nükleer bombanın ve çatışmacı dış politikanın ‘Sovyetler’i durduracağı’ ve güvenliği sağlayacağı yönünde bir inanç yarattılar” diyordu.” (3)

..Daniels, buna karşı, silahların kontrolünü ve askeri harcamalarda kesintiler yapılmasını öneriyordu; bu, hem ekonomik güvenlik toplumun gerçekten ihtiyaç duyduğu ürünler üretip hizmetler verecek istikrarlı sivil işleri – hem de daha düşük seviyelerde silahlanma ve çatışmayı vaaz eden “gerçek güvenlik” açısından daha emin bir yoldu.

1980’lerdeki bütün dönüşüm aktivizmlerinde geçerli olan bu tema yeni değildi.

Ekonominin savaş üretimi yoluyla 1929 Bunalımı’ndan çıkartıldığı II. Dünya Savaşı dönemi ve savaşı izleyen durgunluk ile seferberliğin sona ermesinden bu yana, politik solda yer alan analistler ekonomi ve ordu arasında güçlü bir bağın olduğunu ileri sürdüler.

Paul Baran ve Paul Sweezy 1966’da çıkan Tekel ve Sermaye isimli kitapçıkla bu görüşü popülerleştirdi.

Bu kitapçıkta, kapitalizmin yaşayabilmek için artık geniş çaplı askeri üretime gereksinim duyduğunu savundular.

Bu tema daha ana-akım bir yazar olan John Kenneth Galbraith tarafından Yeni Endüstriyel Devlet (1967) ve diğer çalışmalarda irdelendi.

Ve birkaç yıl sonra Kolombiya Üniversitesi ekonomi profesörü Seymour Melman’in 1974’te, yani Vietnam sonrası savunma harcamalarının azaltıldığı bir konjonktürde yazdığı etkili kitabı sürekli Savaş Ekonomisi’nde güçlü bir biçimde ayrıntılandırıldı ve savunuldu.

..Bu durum Connecticut’ta, (e) tam da Marta Daniels’in kitabının yayınlandığı sıralarda açık bir biçimde gözler önüne serilmişti: kısa süre öncesine kadar NATO müttefik başkomutanı olan General Alexander j. Haig, UTC başkanlığı görevine getirilmişti.

Haig çok geçmeden Reagan’ın Dışişleri Bakanı olarak kısa bir süre kabinede yer alacak, sonra yeniden UTC yönetim kuruluna dönecekti.

Aslında ABD’deki en güçlü o ekonomik aktör Pentagon’du: araştırma geliştirme bütçesi özel Ar-Ge’lerden daha büyüktü, tedarik politikaları füzelerden çoraba her şeyi etkiliyordu ve çok geniş bir istihdam vardı.

Fikirler kağıt üzerinde güzel görünüyordu, fakat politik ve ekonomik gerçeklikler pek uygulama imkanı sunmuyordu. Ronald Reagan’ı iktidara getiren bütün sebepler geçerliliğini koruyordu ve görünüşte dönüşümün doğal müttefikleri olan sendikalar, onun mantığına hep bir ağızdan karşı çıkıyordu. Çok az istisnayla birlikte. Amerikan işçi sınıfı da dönüşüme sahte bir bağlılık göstermekten öteye gitmedi. AFL-CIO’nun (*) uzatmalı komünizm karşıtlığı sahnedeydi: 1980 itibariyle liderlik Lane Kirkland’in elindeydi ve yeniden silahlanmayı hem bir dış politika zorunluluğu hem de yüksek ücretli işler için bir kaynak olarak destekliyordu; yani savunma endüstrisi büyük ölçüde sendikalaşmıştı. (4)

Amerikan işçi sınıfı, yeniden silahlanmanın sunduğu İşleri bütün kalbiyle kucaklarken, solun toplumsal gündemini ve ABD dış politikasına dair hararetli eleştirisini reddederek kendisini “Reagan Demokratları”na dönüştürüyordu. Sendika liderliği barış hareketinin görünüşteki Amerikan karşıtlığını reddet. Sıradan işçiler ise işlerine yapılan bu ahlaki kötüleme dolayısıyla kırılmıştı.

İşte silahlanma yarışının ardındaki meselenin özü de bu – ahlaki sorumluluğun birey, şirket ve ulusal düzeyde uygulanmasına duyulan ihtiyaç” diye yazıyordu. Freeze ve diğer nükleer-karşıtı gruplar, zaman zaman Groton’daki Electric Boat tesisinin civarında protestolar düzenliyor, üreticilerin faaliyetlerini Auschwitz (f) ile mukayese ediyorlardı.

Aktivistler ahlaki bir üstünlük kazanmıştı, çünkü devlet ve endüstri yetkililerinin kör iyimserliği, savunma tedarikindeki ekonomik patlamalar ve ardından gelen çöküşlerin oluşturduğu döngüye dair rasyonel bir diyaloga izin vermiyordu. Dönüşüm savunucuları ancak sonraki yıllarda daha az suçlayıcı bir pozisyon alabilecekti. Muhterem Peder Bean 1988’de, Dönüşüm’ün önündeki “ilk engel, yine barış aktivistlerinin kendisi olmuştur” demişti.

Şiddet içermeyen sivil itaatsizlik taktikleri, bir nükleer savaşın tehlikeleri düşünüldüğünde “inançlı ve haklı” bulunabilir; ama “askeriyeye bağımlı iş gücü kadar bu firmaların yönetimleri de barış akrivistlerinde, yörenin ekonomisini dert edindiklerine dair hiçbir işaret görememişlerdir” demekteydi. Reagan’ın yeniden silahlanması sona erinceye, yani Soğuk Savaş bitinceye dek, işçiler dönüşüm fikirlerine kulak vermedi veya aktivistler ahlaki öfkelerini dindirip işçilerle, onların işleri hakkında, duydukları gerçek endişeler hakkında konuşmadılar. (5)

Yazılanlar özetle:

-Silah/Savunma Sanayii Vietnam savaşı sonrası boşta kalır ve bu boşluk, Reagan’ın başkan olması ile birlikte, devlet kredili ve ihraç ağırlıklı bir yapıya dönüşür.

-Artık Amerika kendi askerleri ile savaşmayacak, onun adına savaşacaklara silah-malzeme verecektir.

-Elbette silah satışı için bir “Düşman”a, ve bir “Öcü!” ye ihtiyaç vardır. Bu “Öcü”, Komünistler,  Sovyetler Birliği’dir.

-Birileri artık işsiz değildir. Nasılsa birileri onların refahı adına hem borçlanmakta hem de ölmektedir!

Devam edecek...

www.canmehmet.com

Resim: web ortamından alınmıştır.

(*) Amerikan işçi Federasyonu-Sanayi Örgütlenmeleri Kongresi; ABD’deki en büyük işçi sendikaları konfederasyonudur. (Eseri, yayına hazırlayanın notu

(a)Ronald Reagan ve Dış Politikası: “..Reagan başkanlığı sırasında ABD tarihinin savaş dönemleri dışındaki en büyük askeri girişimini başlattı. 1983'te ortaya attığı, pek çok kimse tarafından ütopya veya fantazi olarak nitelenen ve ana akım medya tarafından "Yıldız Savaşları" olarak adlandırılan Stratejik Savunma Girişimi (SDI) adıyla bilinen tartışmalı program çerçevesinde, ABD'de stratejik bir savunma sisteminin kurulmasını önerdi.

Dış ilişkilerde komünizm karşıtı katı bir tutum benimseyerek "Kötülükler İmparatorluğu" adını taktığı Sovyetler Birliği'yle yürütülen silah indirimi görüşmelerine büyük bir ihtiyat ve isteksizlikle yaklaştı. Buna rağmen, 1985'te iktidara gelen SSCB lideri Mihail Gorbaçov'la beklenmedik bir yakınlık kurdu, 1988'deki Reagan-Gorbaçov zirvesi orta menzilli nükleer füzelerin sınırlandırılmasını öngören Orta Menzilli Nükleer Füzeler Antlaşması'nın (INF Antlaşması(en:Intermediate-Range Nuclear Forces Treaty)) imzalanmasıyla sonuçlandı.

Lübnan İç Savaşına müdahale etmesinin karşılığını Ekim 1983'te 250 deniz piyadesinin öldürüldüğü bombalı saldırıyla aldı. Reagan döneminde dış politika alanında yaşanan başlıca olaylardan biri de Amerikan birliklerinin Marksist hükümeti devirmek amacıyla 1983'te Grenada'yı işgal etmesi oldu.

Vietnam Savaşı'ndan alınan dersle ABD liderleri doğrudan askeri müdahaleler yerine kontrgerilla doktrinlerini deneme çabalarını ve isyanları büyük Amerikan güçleri kullanmadan bastırmayı tercih ettiler. Reagan döneminde Latin Amerika ülkelerine karşı müdahaleler 300 bin kişinin hayatını kaybettiği çatışmaların yaşandığı Nikaragua ile sınırlı kalmadı. 1977'de ABD'nin sağcılara 3 milyar doları bulan yardım sağladığı El Salvador'daki iç savaşta 50.000 sivil öldü.

İran İslam Devrimi'nin ardından başlayan ve 1980-1988 arasında süren İran-Irak Savaşı, Reagan'ın dış politika gündemini uzun bir süre bu bölgeye endekslemesine neden oldu. ABD kanlı İran-Irak Savaşı sırasında iki tarafı da destekledi. Reagan 1983'te Irak lideri Saddam Hüseyin'e Amerikan desteği konusunda güvence vermek için Donald Rumsfeld'i özel bir heyetle Bağdat'a gönderdi. Ticaret Komitesi'nin izniyle Amerikan şirketleri Irak'a şarbon ve böcek ilaçları gönderdi. Irak hükümeti sonradan şarbonu biyolojik silah programında böcek ilaçlarını ise kimyasal silah yapımında kullandı.

1986 sonlarında Reagan yönetiminin, Kongre'nin kararlarına aykırı olarak İran yanlısı teröristlerce Beyrut'ta rehin tutulan Amerikalıların kurtulmasını sağlamak amacıyla İran'a silah gönderdiği ortaya çıktı. 'İran-gate' (İran-Kontra skandalı) diye tarihe geçen ve Reagan yönetimini sarsan bu uygulama ABD hükümetinin açıkça ilan ettiği teröristlerle pazarlık etmeme politikası ile çelişiyordu.

Bundan kısa süre sonra, Beyaz Saray'a danışmanlık yapan Ulusal Güvenlik Konseyi'nin bazı üst düzey görevlilerinin, İran'a gönderilen silahlardan elde edilen paranın bir bölümünün Nikaragua'daki Marksist Sandinista hükümetine karşı çarpışan ABD desteğindeki contra'lara aktardıkları anlaşıldı. Satışı düzenlediği gerekçesiyle Albay Oliver North görevden alındı, Amiral John Pointexter istifa etti. Reagan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane ise intihara kalkıştı. Komisyon raporu Reagan'ın bağlantısını asla kanıtlayamadı ancak 'Amerikan halkına yalan söylemekle' itham etti. Skandalın büyümesi üzerine Ronald Reagan bir televizyon konuşması yaparak olayın varlığını inkar etti. 13 Kasım 1987 tarihinde, Reagan tekrar bir televizyon konuşması yaparak İran'a silah satışı yapıldığını doğruladı fakat bunun rehinelerin kurtarılması amacına yönelik olarak yapılmadığını belirtti. Bu gelişmeler Kongre'de ciddi rahatsızlıklara yol açarken, emrindekilerin çevirdiklerini kavramakta yetersiz, kontrol etmekteyse daha da yetersiz olduğu ortaya çıkan Reagan'ın popülaritesi ve saygınlığı önemli ölçüde darbe aldı..”  Fazlası için bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/Ronald_Reagan

b)Amerikan Dostları Hizmet Komitesi

(c)Committee for Present Danger

(d)Coalition for Peace Through Strenght

(e) “Connecticut eyaleti, 12.997 km²'lik alanıyla ABD'ki 50 eyalet arasında büyüklük olarak 48. sırayı almaktadır.”

(f)Güney Polonya’da bulunan, Nazilerin en büyük toplama ve yok etme kampı. –yayına hazırlayanın notu

Kaynak:

(1)Savaş Ganimetleri, Sahife:134

(2)A.g.e. Sahife:135

(3)A.g.e. Sahife:139

(4)A.g.e. Sahife:141

(5)A.g.e. Sahife:143

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..