Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ankara diyorum heeey!

Ankara diyorum heeey!
 

kupkuğulu park


Finalleri biten Erdoşşş ne yapar? Tabi ki Ankara’ya kaçamak yapar. Büyümenin en güzel yanı, kafana göre hareket edebilmektir. Hareket ederken aile yok sayılmaz, en azından bir haber edilir. Sağ olsun onlar da her zaman olduğu gibi yine destekçi oldular. Pedere söyledim tabi tabi git dedi. Adam hiç mi özlemez oğlunu yahu… Ben de kaptırdım gittim Ankaralaraaaa! Gezi yazısı mı desem anı mı desem yazıyorum izlenimlerimi. Pek de hoş olacak. 

 

 

 

Ankara'dayım çok belli?
 
Ben Ankara'ya gitmeden Ankara havasına girmiştim. "Naber gardaş nabiyoon" ve özellikle laaaa kullanımı artmıştı bünyemde. Özellikle içinde “k” olan her kelimeyi “g” ile yuvarlıyorum. Tipik Angaralı diyebilirim.
Bu arada Ankara denilince aklıma ilk önce Cem Yılmaz'ın Vizontele'deki tiplemesi gelir;
“Angara'yı diyorum avucumun içi gibi biliyorum. Aşağı Ayrancı?”-merak edenler bi izlesin beni anlar,bire tık. 1-  Aklımda ve dilimde hep bu var. Daha önce Ankara'ya gitmediğimden içimde heves vardı doğal olarak; “Ankara iyidir, güzeldir, fenadır.” gibi. Fakat arkadaşlar beklenti içine girmemem için olacak ki hep “apaçi” var deyip üzdüler beni. Varsa sadece bana mı var? Her yerde var bu apaçiler. Nasıl bir akımsa bunlar bi bitmediler!..
 
Şimdiiii başlayalım ufaktan...
 
Ankara'ya gidince ilk ne yaptın diye soracak olursanız işedim derim. Evet bunu söylerim! E napiiim yoldan geldik, AŞTİ’de indik ama AŞTİ dev büyük olduğundan çiş yapmalık yer çok uzakmış. Evde yaparsın hadi dedi arkadaş. Ben de bilemedim. Kendimi eve atar atmaz bıraktım içimdekileri. Çok iğrencim farkındayım fakat Ankara’yla ilk buluşmamız aynen böyle oldu. O değil de AŞTİ çok dev büyüktü, korktum.
Ankara ile ikinci ilişkim ise bir diğer gün dışarıda oldu.
 
Otobüslerde kart okutucular var ya evet işte onlar çok ilkel la Ankara’da. Hatta kartlar bile ilkel. Kartlar ultra eski ve kartı kutuya atıyorsun kutunun içinde dönüp tekrar çıkıyor. Zaman kaybının fazla olduğunu ve kuyrukların oluşmasına neden olduğunu düşünüyorum. Metrolar da dahil buna, aynı sistemde çalışıyor. Hani bizim “İstanbul Kart” gibi okut geç değil. Ne biliyim komiğime gitti. Koca Ankara’da, başkent Ankara’da, medeniyetin beşiği Ankara’da(!) daha kaliteli bir sistem olmalıydı bana göre. Fakat bir iyi yanı var bu kartların; 45 dakika içerisinde ‘aktarma’ ücretsiz. Gayet güzel ama bir İstanbul Kart değil.

 

kıytırık kart bu kart.

Daha yeni çıktık dışarıya ama hava sağlam sıcak. Ayıptır söylemesi popom terledi. Kızılay’a gittik. Orada Karanfil Sokak ilk gördüğüm sokak oldu. Sakin gibi bir yerdi. Daha sonra Sakarya Caddesine geçtik. Sakarya Caddesiyle ilgili ilginç bir anım var. Daha önce Ankara’ya gitmediğimden  Ankara’da okuyan arkadaşlarım “Sakarya’ya gidiyoruz” dediklerinde ben de hep il olan Sakarya’ya gittiklerini düşünürdüm. Caddeyi gördükten sonra defalarca özür diledim beynimden.

 

Sakarya Caddesinden
 
Ankara'da sokaklarda dolaşırken kendimi GTA oynuyormuşum gibi hissettim. Sokakların çoğu geniş ve güzel. Nasıl anlatsam bilemedim ama binalar karanlık olsa da etraf güzel. Ve şöyle bir şey var İstanbul’la bağdaştıramadım Ankara’yı. Diyeceğim şu, bir yere gittiğim heh burası aynı İstanbul’da şuraya benziyor. Ama yoktu veya ben karşılaşmadım.

 

Diş fırçasıyla çektim. Nedjima'dan
Hava güzel derken ne olduysa Miko çıldırdı ve dev yağmur başladı. Kendimizi bara zor attık. Saat 3-4 gibiydi erken başlamış olduk içmeye ama güzeldi. Ayrıca bar on numara beş yıldızdı. Adı “Nedjima”idi. Selanik Caddesinde kendileri. Fiyatlar uygun ama beni en çok çeken müzikleri ve dart oyunu oldu. Cuma ve Cumartesi günleri turnuva oluyormuş. Ve Pazartesi-Salı halk günü 50likler 4tl! Bence bedava. He bi de biz bara oturduk ya nasıl güneş açtı ama deli bi güneş. Hobbaley çok ilginç bi hava var Ankara'da. Ankara’nın en sevmediğim yanı kesinlikle değişken havası. 2 saatte bir hava değişir mi bir yerde! Ankara’da öyleydi. Sabah deli sıcak, öğlen yağmur, ikindi sıcak, akşam yağmur. Sinir etti, üzdü beni.
 
Kuğulu Parkı gördüm Sanırım Tunalı’daydı. Bu Kuğulu Parkta dev bi kuğu vardı. İlk elektronik ya da feyk sandım onu o kadar büyüktü. Bembeyazdı sevimli şey. Aklıma tabi Gökhan Zan geldi. Kuğuya pide uzatan tek davar o çünkü. 

 

kulağın çınlasın Gökhan Zan
 
O değil de Ankara'da hiç olmayacak bir olay oldu. Sakarya'da hafta en az 1 kez gittiğimiz barda sevdiğimiz barmen abimiz Recep Abi'yi gördük! Gerçekten mümkânsızdı. Adam bize barda, “pazar günü Ankara'dayım bilardo turnuvam var ona gidicem gelin destek olun” demişti. Biz de o kafayla “ayıpsın abi geliriz tabi o kadar biranı içtik” dedik. Her neyse adam gelmiş oynamış oyununu, pat diye Sakarya Caddesinde karşımıza çıkmasın mı? Sarıldık, ağlaştık! Sanki kırk yıllık ahbap gibi. Te allahım olaya bak. 

Ya bir de ben Inn diye bir barda bir kıza aşık oldum hafiften. Allahım o ne sevimli bir şeydi. Tam size layık bir yengeydi. Kumral, kıpkıvırcık ve bir de siyah çerçeveli gözlük takmış kiiii tadından yenmez. En önemlisi kıvırcıktı. Hiç huyum değildir birine bakmak ama çok dev güzeldi. Ahhh ahhh Ankara!
 
Leman Kültür Kızılay’da gidilebilecek enfes yerlerden birisi. Yemekleri ve içkileri çok lezzetli.  Pesto Soslu Tavuk ve Tavuk Şnitzel yedim. Mmm diyorum siz anlayın gerisini! Çok sevdim. Bir Ankara’ya yolunuz düşerse uğrayın.
 
Ve o gün geldi! 19 Mayıs! Anıtkabir’in dört bir yanı yemyeşil… Anıtkabir Ankara’nın Tandoğan bölgesinde bulunuyor, bilmeyenler için. Harika bir yer olduğunu söylemeliyim. Defalarca gelinmeli buraya. Hani İstanbul'a gelip boğazı defalarca görmek istersiniz ya onun gibi bu da. İnsanın ayrılası gelmiyor.

 

Aslanlı Yol
Aslanlı yoldan giriş yapılıyor Anıtkabir’e. Yer taşları tuhaf olsa da güzel bir yol. Geç gitmiş olmamıza rağmen güzel bir kalabalık vardı. Etrafta marş söyleyen güzel insanlar oldukça insan dev mutlu oluyor. Bizdeki bu Atatürk sevgisi yıllarca bitmez, kimse bitiremez bunu çok iyi anladım orada. Atanın huzuruna çıkmak için sıramızda bekledik ve huzuruna çıkınca duygu yoğunluğu arttı hemen. Keşke dedik ama maalesef.
Anıtın içerisinde birçok asker var. Ve hepsi doğal olarak saygı duruşunda duruyor. Ama biz bazen sapıtıyoruz orda işini yapan askerleri aşırı rahatsız ediyoruz. Adam zor durumda onunla fotoğraf çektirmeseniz de olur. Ama nerdeeee bizde o akıl…
 
Anıtkabir müzesi içerisinde görsel ve işitsel çok değerli çalışmalar, hatıralar ve tarihimiz var. İçerisinde olunca ülkemizin nerelerden nereye geldiğine tanık olduk. Çıkışta klasiktir atamıza notumuzu bıraktık. Sonra ufak rozet aldım kendime ama sonra evde babama hediye ettim ama dev mutlu oldu hehe. Harika bir duyguydu Anıtkabir’de olmak. Daha sonra kesinlikle tekrar gelirim Anıtkabir’e, gelmeliyim.

 

Ata'mız...
 
 
Hı bu ara Mamak'a giderken Elmadağ'ı gördüm etkileyici bir güzelliği var. İlk defa bu kadar güzel bir dağ gördüm sanırım. Tertemiz, kel bir adamın başı gibiydi Elmadağ. O değil de benzetmeyi kessss...
 
Son günüm pazartesi gayet iyi geçti. O kadar çok uyumuşuz ki Canberk'in annesi teyze bizi bayıldı sanmış. İşin komik yanı bizi rahatsız etmemek için de odaya girmeyip cep telefonundan çaldırdı. Sonra haliyle uyandık. Komiksin teyzecim ya.
 
Güzel kahvaltı ve sonra yola düştük son günün planı Gençlik Parkı ve yine Nedjima oldu. Bir ara Melih Gökçek'i dinlemiştim “Ankara'ya tıpkı Londra'daki, Singapur'daki gibi dev dönme dolap yaptırcaz” diyordu. Adam yaptırmış. Şaşırttı beni. Çok merak ettiğimden Canberk götürdü beni sağ olsun. Ankara Gençlik Parkı görülesi yerlerden bir başkası. Pazartesi günü olduğundan sakindi. Park içerisinde güzel ve büyük bir lunapark vardı. Çok çok sevdim ve içerisinde aşağı yukarı iki saat kaldık ama dev eğlendik. Uzun yıllardır gitmediğimden olacak ki çok eğlendim. Çarpışan otoda güldüğüm kadar o gün hiçbir yerde gülmedim. Çok deliyiz yahu. Ama Canberk bana bir çarptı benim poponun bi yanağı dışarı çıktı, zıplattı beni dana! Haha süperdi yahu. 
 
 
Pazartesiye son vedam ufak tablolar alarak oldu. Kendime ve canım dostum Hande’ye çok tatlı iki tablo aldım.
 
Yola çıkmadan kendime Bim'den yolluk yaptım. Sadece 2 liraya 3 çeşit çikolata aldım! Evet bu oldu. Yola çıkarken de caillou gibi mutluydum! Çünkü evime, sevgilim Istanbul'a dönüyordum. Dönerken başıma bir şey geleceği çok belliydi. Caillou gibi gülersen kesin başına bir şey gelir! Otobüslerde klasik servis arabasında bulunan sıcak termos, muavinin beş saniyelik dalgınlığı benim popomun yanması ile sonuçlandı. Bu beş saniyelik dalgınlık popomda pişik oluşmasına neden oldu. Tabi ben hala polyannayım. Popomu silmeye çalışan muavine iyim diyorum. Ama çaktırmasam da içten içe bir sızı oldu normallikle birlikte. Aslında dava etsem manyaklik yapsam ne ala! Ama ben popomu bir kahveye sattım. Kusura bakma popişko...
 

 

missss!
He bu arada Anadolu ne müthiş bir yer Maradona! Her yer yemyeşil en kötüsünde bile ufaktan göl var dere var. Yolda dikkatimi çekti Anadolu çok güzelmiş, çok fenaymış Maradona. “Ormanlarımız yok olmasın” da hikaye! Her yer yemyeşil bi yüz yıl daha sırtımız yere gelmez gibi. 
 
Ve artık Ankara macerası benim için bitti. Ankara'yı kesinlikle çok sevdim. Ve Ankara ile ilgili bir hipotezim var. Ankara’nın küçük ve gezilecek yerlerin az olması arkadaşlığın, dostluğun pekişmesini perçinliyor. Ben bunu gördüm bunu hissettim Ankaralı dostlarımdan. Arkadaşlarım ve gerek aileleri olsun çok iyi misafir ettiler beni ve bu yüzden çok memnun döndüm İstanbul'a. Hepsine çok çok teşekkür ediyorum. Evimde gibiydim. Tekrar geldiğimde Ankara'da kalacak bir yerim olacağı kesin. 
 
 
 
 
Toplam blog
: 10
: 1347
Kayıt tarihi
: 16.05.12
 
 

Sosyologların en tatlısı, en meraklısı, en mutlusu, en hayalperesti, en güldüreni, en çılgını  ve..