Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '07

 
Kategori
Müzik
 

Anne, Barış Manço' yu kaybetmişler!

Anne, Barış Manço' yu kaybetmişler!
 

Biraz daha farklı bir anlatım olacak bu... Demeyeceğim şu gün şurada doğdu, şu günlerde şunları yaptı diye... Daha sade olacak bu yazı ve daha dolu.

Ben bu yazıda O'nun sesi olmaya çalışacağım her ne kadar imkansız olsa da.

O hayatını ismi gibi yaşadı. Barış dolu. Bulunduğu konumdan fazlasını hak ediyordu.

Çocukluğumda televizyon karşısında programı izlediğimde hep benim O'nu gördüğüm gibi, O'nun beni görüp tanıdığını zanneder, oda boş kalınca, beni duyduğunu sanıp O'nunla konuşurdum. Kollarımı iki yana açıp "Seni işte bu kadaaaaar çooooooook seviyorummm" derdim. Emin olun. O beni hep duydu...

İlk O'nun şarkılarını ezberledim ben. Müziği bana O sevdirdi. Sırf O istiyor diye ıspanak yedim bir sürü çocuk gibi.. Ve daha nicesi..

Hep bir gün yeniden doğup O'nun kızı olacağımı zannederdim. Ben yeniden doğamadan, O gitti.

Ülkesini çok severdi. Ülkesi de O'nu çok sevdiğini iddia etti hep. Cenazesine binlerce insan gitti... Binlerce insan o gitmemişken neredeydi? Vefatından sonra arkasından atılan iğrenç iftiraları neden bu kadar dikkatle dinledi binlerce insan? Neden geride kalan çocuklarına sahip çıkılmadı? Koskoca bir kültür hazinesinin o kadar ucuza "satılması"na neden izin verildi? Eşini suçlamak neden bu kadar kolay geldi?

Arkasından bunları yapmak Barış Abi'ye saygısızlık değil miydi? Kemiklerini sızlatmadık mı uğruna canını vereceği halkı olarak? Belçika O'na bizden daha çok sahip çıkmışken biz hala O'nu ne kadar çok sevdiğimizi söylüyoruz. İşte laf, biz ancak söylemesini biliyoruz.

Bir John Lennon değildi, olamazdı da deniyor arkasından. Olmayı ister miydi ki acaba? John Lennon'ı hangi çocuk Barış Manço'yu sevdiği kadar sevdi ki? Biri büyük bir müzik adamıydı. Bir diğeri büyük bir müzik adamı olmasının yanında büyük bir halk ozanı, yediden yetmiş yediye sevgiliydi... Kıyaslanması bile yanlış aslında.

En büyük hayali 2023 yılında sahnede "2023"ü söylemekti... Cumhuriyetin yüzüncü yılını temsilen olacaktı bu. Kolunda Doğukan; Mehmet Barış Manço tam seksen yaşında.

Cem Karaca'yla ne de çok severlerdi birbirlerini, hatırlayın. Cem Baba, arkadaşının yanına gideceği güne kadar hep geldi O'nu anmaya Şubatlarda... Bir deri, bir de kemik..

Sonra yağmurlu bir şubat günü öldüğünü öğrenip gözümde düşmeye korkan damlalarımla anneme "Cem Karaca da gitmiş..." dediğimde "Arkadaşının yalnız kalmasına gönlü el vermemiştir"demişti... Ağlaya ağlaya ablamı arayıp söylemiştim.. "Üzülme Barış Abi'n iyi bakar O'na, mutludurlar, sen de mutlu ol" sözleriyle sakinleştirmişti beni...

Barış Manço vefat ettiğinde ben on yaşlarındaydım. Bir pazartesi sabahıydı, yağmur yağıyordu... Çok iyi hatırlıyorum, programı veriliyordu tv'de; şaşırmıştım. Pazar sabahı verilirdi çünkü... Sevinç ve şaşkınlık içerisinde izledim... Herzamanki gibi programın sonunda Barış Manço, ellerini birbirne kavuşturarak mektuplarımız için bize adres verdi:

"Barış Manço

81300

Moda

İstanbul"

Beş yaşındayken ablama yazdırdığım mektup geldi aklıma. Benim ağzımdan yazılmıştı.

"Barış Abiiiiii, eğer beni programına çıkartırsan sana tam beeeeeeeeeeş tane sakız alıcam!"

Beş sakız, ne de büyük birşey o zamanlar benim için...

O mektubu yollamak kısmet olmamıştı... Kayboldu mektup.

O pazartesi sabahı, artık kendim mektup yazabilecek konumdaydım. Adres de hazırdı. Yazdım mektubumu. Öyle özendim, öyle özendim ki. Ne de olsa kahramanım okuyacaktı. Mektubu kapatıp adresi yazdım. Sonra Barış Manço'nun klibi çıktı tv'de. "Allah Allah" dedim içimden. "Bugün ne oluyor böyle?" Klibi izledim dikkatle .. Sonunda bir yazı çıktı: "SENİ HİÇ UNUTMAYACAĞIZ". Anlam veremedim... Küçüktüm, anlayamadım... Haberler başladı. "Yediden yetmişe herkesin sevgilisi olan başarılı sanatçı Barış Manço'yu dün gece kaybettik."

"Nasıl yani?" dedim kendi kendime. "Nasıl kaybolmuş? Yine bir ülkeye gidip mi kaybolmuş? Eee arasalardı ya? aAramadılar mı? Nereye gider ki başka?"

Anneme koştum... Uyuyordu. Uyandırmama kızardı ama umrumda değildi. Barış Manço kayıptı, daha önemli ne olabilirdi ki? "Anneeeeeeeeeee" dedim ağlayarak... "Barış Manço'yu kaybetmişler!"

Ölmüştü... Kabul edemedim. Hep biyerlerde saklanıyor sandım... Taa ki bunu bana kendisi söyleyene kadar.

Bizim O'nunla aramızdaki ilişki çok değişikti. Doğukan'ın Batıkan'ın babası olduğu gibi benim de babamdı. Çünkü ben O'nu öyle severdim... Severim de hala...

Ben O'nunla hep doğruyu seçtim. En kötü anımda O'nun şarkıları sakinleştirdi beni. Kimse olmasa da O hep benimle oldu... Bu yüzden, evet, her insan en özünde yalnızdı, ama ben değildim.

Oniki yaşımdan sonra bile arabanın ön koltuğuna oturma fantazim olmadı. Dişler hep fırçalandı, süt içildi.

"Domates, biber, Özgecan"şarkısının doğrusu öğrenildi; "Domates, biber, patlıcan"mış...

O'nunla ilgili yazmak için cesaret gerekiyordu bana. Çünkü basit olmamalıydı cümleler. Ama beklersem o cesaret belki hiç gelmeyecek.

Kurtalan Ekspres'tekilere dikkat edin fırsatınız olursa. O'ndan bahsederken buruk bir mutluluk içinde olurlar.. Gözleri dolar hep, ben çok şahit oldum. İnanın bana O'nlar, Manço'nun Barış'ını tamamlayan isimler. Belki de Manço'dan sonra, "Görünmez kahraman"lar olmayı seçmiş, "Barış" dolu kişiler...

Oğullarını, eşini suçlamayın medyanın yansıttıklarına kanarak.. Özel hayatıyla gündeme gelmek gibi bir çabası olmadı hiçbirinin hiçbir zaman.

Barış Manço'yu seviyorsak, O'nun sevdiklerini de sevip, bıraktıklarına sahip çıkmak zorundaydık. Keşke yapabilseydik...

O'nu çok özlüyorum. Büyükbabam, babaannem ve daha birçok akraba Kanlıca'da yatarken; Barış Manço için oraya gidiyor olmam bizimkilere çok dokunuyor. Ama beni bir tek O'nun yanı rahatlatabiliyor. Gece olsun, gündüz olsun...Yağmurunda çamurunda havanın.. yine de..

Gidiyorum, her zamanki gibi beni duyduğuna inanarak konuşuyorum O'nunla. Halini hatrını soruyorum, alışkınım cevap gelmemesine... Cümle biraz değişik, kollarımı açmıyorum bu sefer. "Seni çok seviyorum Baba" diyorum... Emin olun, O bunu da duyuyor.

Rahat uyu ilk sevgilim...

Gökyüzükızı'n.

 
Toplam blog
: 14
: 1130
Kayıt tarihi
: 07.05.07
 
 

17 yıldır bu dünyadayım ve hayatımın son birkaç yılında edebiyata yoğunlaştım. Bunun dışında müzik v..