Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '14

 
Kategori
İnançlar
 

Araf'taki Korkut

Araf'taki Korkut
 

Gerçekten Tanrı din vs bağlantılar olmasaydı yahut da bilinmeseydi nasıl olurduk? İnsan yine de muhafazakâr olur muydu? Gökte Tanrı olmasaydı (misalen gökte diyoruz) hiçbir şey olmazdı. Gerçi biz onu yine de icat ederdik. Çünkü insanın çözemediği olayları ve karşı koyamadığı güçleri başka bir üstün güce (Tanrı) bağlayarak onun gücüyle mücadele etme eylemi var oluştan bu yana var.

Tanrının var olmasına insanların çoğu şükredebilir ama bu varlığın faturası insanlık için ağır olmuştur. Tanrı sadece bazı ibadetlerin yapılmasını isteseydi işimiz daha kolay olurdu. Böyle yaşayacaksın dediği için dünya karıştı. Çünkü dünyada insanın aklını çelen binlerce hoş şeyin çoğundan uzak durmamız isteniyordu. Madem öyle niye yarattın diye sorsak günaha giriyorduk. Günahı kale almasak öbür tarafta yanıyorduk. Tanrı’nın sevgilileri tarafından da aforoz ediliyorduk.

Dinler sadece ibadetlerden ibaret olsaydı ateistler bile dindar olurdu; dinin hiçbir sorunu olmazdı. “Böyle yaşayacaksın” Tanrı’nın insanlığa ölüm fermanıydı. Çünkü yeryüzü başka Tanrının istekleri başkaydı. Tanrı’nın istediği şekilde yaşanamaz gibi bir durum vardı. Düşünün yarattığı örneğin kadını içiniz çekiyordu ama ona bakmanızı yasaklamıştı. Size nefis vermiş, karşınıza dayanılmaz güzellikler koymuştu.

Tanrı biliyordu ki insanlar bunu yapamayacaklardı. Onun en safiyane kulu olduğum halde ben bile sayısız günah işledim. Belki de Tanrı’nın düzeni böyleydi. Bütün yollar Roma’ya çıkar gibi buraya çıkıyor. Evet, Tanrı’nın düzeni buydu. Yaratılan dünyada (belki bilmediğimiz dünyalarda da) her şey günah işlemek için uygundu ve sen kendini tutup günah işlemeyerek cenneti alacaktın. Bu durumda cennete gitmek zor olur, ihtimal ki yaratılanların çoğu cehenneme gidecek. Tanrı “Söylediğim ibadetleri yap seni cennetime alacağım” deseydi çok kişi bunu yapabilirdi.

Hep aynı yere geliyoruz; dinin ibadet yönü insanlar için sorun yaratmaz. Asıl sorun dünya hayatıyla ilgili ayetlere uymakta. Örneğin Müslümanlıkta Kuran’ın emirlerine harfiyen uyan insan var mıdır? Din terazisi o kadar hassas ki ben olduğunu düşünmüyorum. O halde günahsız kimse yok. Yani dinin kurallarına uyabildiğin kadar Müslümansın. Bunun belli bir ölçüsü de yok. “Günahım çoktur, affet Yarabbi” tesellisi. E canım yani bir af müessesesi varsa Tanrı’nın kimi hangi konuda ne kadar affedeceği belli değildir sanırım. Bu durumda her türlü suçu işleyen herkesin affı beklemesi normaldir. Samimi pişmanlığa gelince bu da yaratana malumdur.

Demek istediğimiz şey eğer günahsa senin lan demen kayda geçebilir de öbürünün adam kesmesi affedilebilinir. Yani bizler ilahi mahkemenin hükümlerini bilemeyiz. Ama biliyor gibi hareket ediyoruz ve kişileri Tanrı ile birlikte yargılıyoruz. Hüküm veren var, hüküm; bu budur diyor adam.

E onlar konuşuyorsa ben de konuşurum. Ayetleri yorumluyor ve Tanrı böyle demek istiyor diyorlar. E ben de yorumlarım. Ne yetkisi, onlara hüccet mi verildi? Hâşâ Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri mi onlar? Ayetler için apaçık uyarı deniliyor. Buradan “Örnek alın, hayatınızı düzeltin” anlamı çıkıyor. Uyamadığınız her ayette boynunuza halka takılır denmiyor. Ayetler Tanrı’nın öğüdü. Günah aşırıya kaçıldığında başlıyor. Aşırıyı belirleyen ölçü nedir?

Ayetlerin anlamını, Tanrı’nın o ayetlerle neyi murat ettiğini tam olarak biliyor muyuz? Salt yorumsuz, Arapça'dan Türkçe'ye tercüme olsun, ne anladıysak manası o olsun. Bu tercümeyi örneğin İslam aşığı birinin çevirmesi halinde ben bu mealin sağlıklı olamayacağını alenen söylüyorum. Dinsel etkiyle, belki Allah peygamber sevgisiyle, yüreğinde tutuşan Rahman duygularla o kişinin sağlıklı tefsir yapması mümkün olamayabilir. Sen annesini çok seven çocuğa anneni anlat diyorsun; doğru anlatabilir mi? Bu nedenle Kuran tefsirinin Müslüman olmayan ama Müslümanlığı bilen kimseler tarafından yapılması daha sağlıklı olacaktır.

Din konusunda üstelik bu yaşa gelmişken hala bir karar veremeyişim benim suçum değil. İkna edemiyorsan ikna olmam. Tanrı’nın olmasını senden daha çok istiyorum. Ama hâşâ Tanrı yoksa ve sağlam olmayan delillerle var olduğuna inandırılıyorsam, daha da kötüsü zorla (baban deden Müslüman’sa sen de otomatikman Müslüman oluyorsun gibi) inandırılıyorsam, inanmasam da Müslüman sayılıyorsam, inanayım ya da inanmayım, Müslüman olayım ya da olmayım bu ülkede dinin yasaklarına uymak zorundaysam (Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz) uymazsam birileri gereğini yaparsa bir din faşizmiyle karşı karşıyayız demektir. İnananların belki üçte biri Araf'ta. Ve bu onların suçu değil. Tanrı’yı göremiyoruz (varlığını değil kavramını) tekkenin etrafındaki taşları kaldırın.

  

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..