Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Arkadaş -2-

Arkadaş -2-
 

alıntı



(Arkadaş -1-'in devamı)
Derler ki aşkın gözü kördür; yani baştan ve yoldan çıkaran, telef edici bir mutluluk nedenimiz olabilir. Ama ben kefil olurum ki, arkadaş olabilmiş birinin dostluğu ve aşkı hayatın karanlık labirentlerinde yaşam boyu sönmeyen bir ışıktır. Bu yüzdendir ki âşık olmadan önce gerçekten arkadaş olabilmiş her kimse çok şanslıdır. Ancak buna rağmen, sanki arkadaşa âşık olmak ayıpmış gibi yaygın bir kanı yüzünden bizim toplumda bu şansı kullanma oranı oldukça düşüktür. Sanırım bundan dolayı, “aşkımız bitti ama arkadaşlığımız devam ediyor” gibi abuk subuk konuşabilmekteyiz. Önce aşk acısının yası tutulmuş olmalı ki sonra arkadaş olma ihtimali olsun. Dondurma mı bu? “dondurmam bitti, ama külahı hâlâ elimde” der gibi…

Aşkımıza ne kadar tutkuyla bağlı olsak da, onu pek ender olarak arkadaşımızı omuzlayıp götürebildiğimiz zaman mesafesine taşıyabiliriz. Demek isterim ki, ömür boyu süren aşklar ömür boyu arkadaşlıklardan daha azdır. Âşık olduğunuz kişinin bir gün felç olmaktan yatalak olduğunu düşünün; ona âşık olarak yanında ne kadar kalabilirsiniz? Ya felçli kişi arkadaşınız olsaydı, ona arkadaşlık duymaya ne kadar devam ederdiniz? Ayrıca aşk ateşi yaşlandıkça cılızlaşırken, arkadaşlık yaşlandıkça dinçleşip güçlenir.

Arkadaşın kötüsü olmaz. Çünkü kötüden arkadaş olmaz. Kötüye uymanın sorumluluğundan sıyrılmak için, “Arkadaş kurbanı” “arkadaşına uydu” kolaycılığına sığınırız. Kötülüğün yoldaşlığını, yani şeytanın arkadaşlığını yapmayan hiç kimse arkadaşına kötülük yapamaz; aksine doğru arkadaşlıklar insanı kötülüklerden korur. Birisinin kafasını ve kalbini açıp bakmanın en kestirme ve sağlam yolu onun kendi seçimi olan arkadaşlarıyla tanışmaktır.

Bu arada bilmeliyiz ki, birinin çok az veya hiç arkadaşı olmayışı o kişiyi ne kötü, ne çirkin, ne de geçimsiz bir mendebur yapar; belki henüz kendine zarar vermeyeceğine güven duyabildiği bir arkadaşa rastlamamıştır. Belki arkadaşlığın sorumluluğunu üstlenecek kadar olgunlaşmadığının bilincindedir. Belki gerçekten de arkadaşlığını kötü emellerine araç etmeye çalışan bir arkadaş kıyımcısından yeni kurtulmuştur...

Siz siz olun, arkadaşınızı tanımadan arkadaşlık kurmayın... Arkanızdaki sağlam taş sandığınız arkadaş, bazen sırtınıza çakılı bir hançer olabilir...


ARKADAŞ KALBİ
“Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır.
Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat aşk eder. Tokadı yiyenin canı yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar:

BUGÜN EN IYI ARKADAŞIM BANA BIR TOKAT ATTI.

Yıkanabilecekleri bir gölete rastlayana dek konuşmadan yürürler. Tokadı yiyen yıkanırken batağa saplanır, arkadaşı uzanıp onu kurtarır. Kurtulan adam gidip bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır:

BUNDAN SONRAKİ YAŞANTIMI ARKADAŞIMA BORÇLUYUM.

Tokat vurduğu arkadaşının hayatını kurtaran adam sorar:
Senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın, ama şimdi kayaya yazıyorsun; neden? ´
Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir.
İncindiğimi kuma yazdım ki, rüzgar alıp götürsün, çünkü sen benim arkadaşımsın.
Kurtarışını kayaya yazdım ki silinmesin ve düşmanlarım sana olan güvenimden korksun; çünkü sen benim arkadaşımsın….”

Arkadaş, bütün keyiflerimizi ya da korkularımızı paylaştığımız kişidir…
Arkadaş, işlediğimiz günahları ve sakladığımız hataları açık edebildiğimiz kişidir…
Arkadaş, umutlarımızın gerçekleşmesi için güvendiğimiz destektir…
Arkadaş, herkesin terk ettiği yerde yanınızda kalan kişidir…
Görmeseniz bile, arkadaş arkanızda hissettiğiniz güvendir…
"Arkadaş, seçebileceğimiz bir kardeşimizdir..." (Meltem Türkgenç yorumundan alıntı)

Birisini severiz.. Gerçekten severiz.. Ama nasıl severiz, niye severiz? Dostumuz mu, arkadaşımız mı, sevgilimiz mi?... Çoğu zaman kendimiz bile yanıt veremeyiz bu soruya.. Oysa hiç şaşmaz bir ölçü vardır.. Ona nasıl zaman ayırıyorsanız öyledir...

Yapacak bir şey bulamadınız.. Vaktiniz bomboş.. Telefon defterine bakıp birini arıyorsanız, bilin ki o bir arkadaştır.

Kendinizi yalnız, çaresiz hissediyorsunuz. Başınız dertte. Her neyse, dertleşecek bir kafa dengi veya hiç sıkılmadan yardım isteyebileceğiniz birini arıyorsanız, o bir arkadaştır.

Vaktiniz hem de nasıl dolu.. İşler, toplantılar, randevular, seyahatler, okul, berber, kuaför, terziler, daha aklınıza ne gelirse.. Kendinize bile yetmeyen zamandan ayırıp birini aramak için kullanmaya can atıyor ve öyle de yapıyorsanız, işte o aradığınız kişi arkadaşlarınızın en özeli olan sevgilinizdir.

Arkadaşlıktan üstün tutabileceğimiz tek kavram aşk ve aile kavramıdır. Ailemiz, aşk köleliği dışında her tür ilişki biçiminden daha özel bir değere sahiptir. Bazen insan ilişkileri arkadaşlıktan aşka, aşktan aile düzeyine çıkar ki, insan hiçbirini diğerinden üstün tutmaya kıyamaz. Bu da sanırım çok az insana nasip olan bir mutluluk hediyesidir.

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..