Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Aşka dair konuşanlar

Aşka dair konuşanlar
 

"Yaz başıydı gittiğinde. (...) Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim, durdum. " *

"Aşk bazen hiç gelmeyecek birini beklemektir" derler ya, külliyen yalan! Onca acı, sıkıntı, üzüntü hiç gelmeyecek biri için çok fazla değil midir?  Yoksa acı çekmekten hoşlanan mazoşist bir yanımız var da biz mi bilmiyoruz?

Yazılanlara bakılırsa, "Mutlu aşk yoktur!" zaten. Aragon sevgili Elsa'sıyla pek de mutlu değilmiş anlaşılan. "Ya biri varken de, yokken de aynıdır aşk, kimsesizliktir." Ya da "Varlığı yokluğundan tenhadır!"

Tamamen mutsuzluksa, acı çekmekse nedendir bunca tutkuyla sarılışımız ? Acı duymaktan haz aldığımız için aşık olmayız elbet. Aslında "olmak" fiili burada anlamsız  gibi kalıyor. İnsan aşık olmak için bir çaba sarf etmez. Aşk gelir bulur sizi. Size düşen de onun kollarına düşmektir sadece...

"Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil, o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır" der Dostoyevski. Der de, kendi bulmuş mudur, bilinmez. İflah olmaz bir kumarbaz oluşu yaşamında bir şeylerin eksik oluşundan mıdır onu da bilemeyiz.

Zaten kim kesin olarak neyi biliyor ki?

Ve aşkın gerçekte ne olduğunu?

Herkes kendince bir şey yaşıyor, ama yaşadığının ne olduğunu kendi de bilmiyor...  Günübirlik, hatta gecelik ilişkileri, sanal birliktelikleri aşk sanıyoruz.  Olmadığını bilsek de inanmak istiyoruz. Bu belki de insanoğlunun içinde bulunduğu büyük yalnızlıktan kurtulmak için oynadığı bir oyun. Tanrıdan umudunu kesenlerin kendine sığınacak bir başka tanrı arayışı gibi...

Ahmet Altan, "Bir insana kendimizi, kendi karanlığımızdan bir başkası olarak doğurmamıza yardım etmesi için yalvarmaktır" der aşk için.  Evet, bir başkası olarak doğarız aşık olduğumuzda.  O insanın yardımıyla farklı bir "Ben"e dönüşürüz.

Ya sonra?

Aşk bittiğinde?

Gerçek kimliğimize geri döndüğümüz an sonun başlangıcıdır. Asliye Hukuk mahkemelerinde küçük dağlar oluşturan boşanma davası dosyalarına bir dosya daha ilave edilir...

"Aşık olmak" diyor Bruckner, "şeylerin değerini arttırmaktır. Dünyanın yoğunluğunda yeniden var olmaktır ve onu tahmin ettiğimizden daha zengin, daha yoğun bir biçimde keşfetmektir."  Kaç aşık bunu başarabilir ki? Aşkı böylesine güçlü duygularla yaşayabilen kaç dinozor kalmıştır günümüze?

Dinozorları bilmem ama Sokrates hala sözleriyle günümüzde yaşıyor. "Aşk eksikliktir!" demiş kısaca, İsa'dan dört yüz yıl önce. Ve yaklaşık iki bin üç yüz yıl sonra Lacan, "İnsan eksik, tamamlanmamış olarak doğar ve hayatı boyunca o eksikliği tamamlamaya çalışır" diye buyurur.

Eksik doğan insan ve kendini tamamlamayacak insan arayan aşk!

Sokrates'den bu yana insan ve aşk birbirini tamamlamaya devam ediyor. 

Aşk, "Tamamlanmaktır!" o halde.

Sizce?

 

* Murathan Mungan

 

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..