Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Aşkın elması

Aşkın elması
 

Aşkın elması domates…

Domates benim en sevdiğim sebzedir. Aslında patlıcangillerden olan bir meyvedir domates ama 1893 yılında mahkeme kararı ile sebzelerle saklanıp yenildiğinden sebze diye sınıflandırılmıştır. Araştırmalarıma göre Bolivya ve Peru’da yabani sarı renkli domates türü bulunmuş ve Meksika’da yetiştirilip Amerikanın keşfiyle Avrupa’ya gönderilmiştir. İtalyanlar sarı rengi dolayısıyla domatese altın elma adını takmışlar. Akabinde kırmızı türleri de ortaya çıkınca şekli, rengi ve lezzetiyle insanları romantik yaptığı düşünülerek ona aşk elması ismini vermişlerdir.

Ülkemizde de artık yaz kış yetiştirilip soframıza konuk olan domatesin 1–3 metre boyunda hafif odunsu bir gövdesi vardır. Yaprakları ise 10-25cm uzunluğunda olup üzerinde 5–9 adetlerde yaprakçık bulunur. Nerden mi biliyorum? Bahçemizde öyle çok yetişiyor ki araştırıp öğrenip botanik uzmanı olmamak mümkün değil doğrusu. Tüylüdür bu yaprakçıklar. İçinde bol cana vitamin, mineral ve faydalı organik asitler bulunan domates tıbbi olarak da çok değerli bir sebzedir. Kükürt, fosfor ve organik sodyum sağladığını vurgulayan uzmanlar C vitaminin tavsiye edilen günlük miktarının yüzde elli fazlasına sahip olduğunu söylüyorlar. Ayrıca damarları yumuşatan, kanı durultan ve üre miktarını düşüren domatesin aynı zamanda vücudu gençleştirdiğini; kalp, karaciğer ve böbrek bozukluklarını gidermekte, şeker hastalarına çok iyi gelmekte olduğunu ileri sürülüyor. En güzel haber ise domatesin kansere tutulmamak için tüketilmesi gerektiği bence. Domatese kırmızı rengini veren içindeki “likopen” bu koruma faktörü olmaktaki kaynak maddesidir. Likopen, prostat kanseri, sindirim sistemi, göğüs kanseri, akciğer kanseri ve yaşlılıktan dolayı oluşan kalp dejenerasyonunu aktif olarak engelleyebilmektedir. Görüldüğü üzere domatesin kesinlikle tüketilmesinde yüksek fayda var.

Son yıllarda İsrailli araştırmacılar da, domatesin genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiler. Lakin klasik alıştığımız lezzetten vazgeçmemek en iyisi diye düşünüyorum. Deneklerde aynı fikirde olacak ki %88 i bildiğimiz domatesi yemeyi tercih etmişler. Düşünün şöyle büyük parçalar halinde doğranmış tuzlayarak yiyeceğimiz domatesin kokusu burnunuza geldi mi her öğün onunla buluşmak için can atmaz mısınız? Tabi onu ağzına alamayanlar da var. Nasıl sevilmez ki domates, ayrı bir tartışma konusu tabi.

Sarışelale afiyetler ve domatesli sağlıklı günler diler.

 
Toplam blog
: 93
: 1475
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Elektrik mühendisiyim. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Kelimeler ve rakamlarla geçen serüven dolu b..