Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aslında 1991' de yazılmış bizim kaderimiz, aralar da boşuna dolaşıp durmuşuz

Aslında 1991' de yazılmış bizim kaderimiz, aralar da boşuna dolaşıp durmuşuz
 

Aşkım ve oğluşum


18 sene önce başladı bizim hikayemiz. Lise 1.inci sınıf öğrencisiyim. Okul daha yeni başlamış. Çocukluktan iki arkadaşımla beraber aynı sınıftayız. Dersimiz bitmiş, servis bekliyoruz arkadaşlarım’dan Özlem ve Sevgi sürekli konuşup, etrafa laf yetiştiriyolar. O zamanlar öyle çok konuşan biri olmadığım için bende hiç ses yok. Servis de şöyle gözlerimi dolandırırken baktım ki sarışın, mavi (bazen yeşil ) gözlü bir çocuk öyle bana bakıp duruyor. Galiba utandım biraz o yüzden hiç ilgilenmedim. O tarihe kadar hiç erkek arkadaşım olmamıştı. Bahsettiğim çocuk, bizim sınıftan bir kız ile alt sınıftan tanışıyorlarmış. O kız’ın vasıtasıyla tanıştık. Belli bir zaman merhaba, nasılsın gibi sıradan şeyler konuştuk. Yan sınıfta olduğu için peşimi bırakmıyor, sürekli arkadaşımla haber yolluyordu. Neyse gel zaman, git zaman ısrarlara dayanamayıp, o dönemin tabiriyle çıkmaya bilmiyorum şimdi galiba adı flört etmeye başladık. Ben biraz ayran gönüllü olduğum için çok sürmedi beraberliğimiz. İlk dönem bitmeden ayrılmak istedim ve ayrıldık. O’nun bana hayranlığı lise bitene kadar devam etti.

Sonrası mı? Ben üniversiteye başladım. Hafta sonu izin için eve dönerken öylesine yol ortasında karşılaşıp, merhabalaştık ve hoşcakal o kadar .

YIL 1998 ben yine bir özel şirkette çalışıyorum. Senelik iznimi aldım. O dönem de Babam, yakın akrabalarımız’dan birinin oteline yardımcı olmak için Bodrum’a gitti. Annem ve ben, Pamukkale firmasından biletlerimizi aldık ve Aşti’ye geldik. Otobüs saat 22:00 da kalkacak. Otobüs’e bindik. Tam kalkacak yan tarafta Pamukkale’nin Didim otobüs'ünü gördüm. O otobüs’de 22:30 da kalkacak. Camdan bakınırken bir de ne göreyim? Benim yıllar önceki erkek arkadaşım, Didim otobüsüne binmek için bekliyor. Yanında iki arkadaşı var.

Ben birden bağırmaya başladım aaaaaaaa Anne arkadaşım lise’den. Öyle bir el sallıyorum ki!

Yok ama görmüyor beni. Hemen ineyim dedim ama otobüs hareket etti. Haydaaaaa yıllar sonra görmüşken onu yine kaybettim. Bir daha göremiyeceğim diye çok üzüldüm çünkü bende bir telefonu bile yoktu. Yol’a çıktım ama gel sen bana sor, o kadar mutsuzum ki onunla konuşamadım beni göremedi diye.Annem bile üzüldü. Tabi annem mazimizi bilmiyor, bilse...

Otobüs Afyon’da mola vermek için durdu. Ben o’nun bindiği otobüsün de geleceğini biliyordum. Beklemeye başladım. Mola da hemen apar topar wc’ye girdim.Tesis’in önünde beklemeye başladım ama yok yetişemiyecek bize diye hayıflandım.

Otobüs’ün rengine kadar bir anda herşeyi ezberlediğimi farkettim aman tanrım ne oluyor bana dedim.

Yok gelmeyecek galiba...

Otobüs’e geri bindim. Tabi yine beklemeye başladım. Sonra birden camdan bakarken o’nun arkadaşlarından birini gördüm.

Anneeeeeee ben iniyorum arkadaşımın otobüsü geldi dedim ve arabadan uçarak koşa koşa ve bağıra bağıra indim.

Kemal, Kemal, Kemaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaal

Kemal, büyük bir şaşkınlıkla baka kaldı.

Çok heycanlıydım. O’nu yıllardır görmüyordum. Klasik konuşmalar’dan sonra
Neyse ben gidiyorum, otobüsüm kalkacak. Bir daha görüşemeyiz galiba dedim.
Kemal: Dur bi telefon numarası ver. Kağıt yok, kalem dur bi..

Yoldan geçen birinden bir otobüs kartı aldı ve arkasına kendi telefonunu yazdı sonrada benim telefonumu aldı ve toplam 10 dak bile sürmeyen bu görüşmenin ardından ben bulutların üstünde o büyük bir şaşkınlıkla yolumuza devam ettik.

1 hafta sonra...

Ankara’ya döndüm ve iş başı yaptım. Aklım hep onda acaba arasam mı?
O’nun cep telefonu var ama benim yok. İş telefonumu verdim yok arayan. Bende arıyacağım ama yediremiyorum gururuma o erkek o arasın diye. Neyse bir akşam annemler yürüyüşe çıktı ve ben hemen telefona sarıldım. Önce ev telefonunu aradım yok. Hemen cep telefonunu çevirdim. Biraz konuştuk ve hafta sonu sinemaya gitmek için sözleştik.

Ankara’da yaşayanlar bilir Kızılay’da buluştuk. Meşhur arkadaş buluşma noktasıdır orası. Batı sinaması’na gittik. Karşısında bir park var ismini unuttum. Biletleri aldıktan sonra biraz vaktimiz olduğu için park’ta oturmaya gittik. O gün’e kadar konuşamadığımız ne varsa hepsini konuştuk sonra birden Kemal’in gözünün
parkta başka birine kaydığını gördüm.

Ne oluyor be ayıp değil mi? Yanında kız var utanmıyor musun başkasına bakmaya?

Diye çıkıştım ve bir anda aslında o’nu kıskandığımı düşündüm. Tabi bizim ki mutlu ne olcak benden bir ışık buldu ne de olsa. Ben ise çok aptalca davrandığım için içten içe hayıflanıp durdum.

Film saati geldi. Sinemaya girdik. Film o meşhur Titanik başlangıçta herşey normal film izliyoruz. Sonra film’in bir yeride çok romantik bir sahne...

Erkek, kız’ın elini öper...

Sonra bir baktım ki Kemal efendi elimi tutarak aynı filmdeki gibi öptü.

Sonrası mı ?

Her ikimiz de bulutların üstünde... 09/08/1998 o gün başladı aslında bizim aşkımız. 6 sene boyunca onunla evlenmek için bekledim. 2004 yılında nihayet evlendik ve yaklaşık 4 yıldır da evliyiz. Çınar isimli afacan mı afacan 21 aylık oğlumuz var.

Eşim, hep dalga geçer benimle sen, benim peşimden koştun diye. Varsın öyle olsun bakalım Kemal bey, ben senin peşinden koşmuş olayım. Kandırdın beni der hep, bende boşversene ben evlenmeseydim, kiminle evlenecektin? derim hep.

Sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 164
: 4548
Kayıt tarihi
: 26.03.08
 
 

Hayatı sevmek ve düzgün yaşamak isterken bulurum kendimi. Yaşamın bana verdikleriyle yetinmeye çalış..