Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '20

 
Kategori
Sinema
 

ATİYE

Beren Saat ve Mehmet Günsur’un başrol aldığı  “ATİYE”  dizisi 27 Aralık’tan itibaren Netflix’te yayına girdi. Dizinin çekime başladığını duyurduklarından beri merakla yayına girmesini bekledim. Sonunda ilk sezonu yayınlanınca hemen izlemeye başladım.

Genç ve güzel bir ressam olan Atiye’nin geçmişten günümüze uzanan mistik yolculuğunu anlatan bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. Atiye İstanbul’da güzel bir evde kardeşiyle birlikte yaşamaktadır. Zengin ve yakışıklı sevgilisi ve ona destek veren bir ailesi vardır. Çocukluğundan beri takıntılı bir şekilde çizdiği bir sembol vardır. Bu sembolü çeşitli şekillerde resim haline getirmiştir. İlk kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturur. Serginin açılışı yapılır, sergi esnasında yaşlı ve yüzünde tuhaf semboller olan bir kadın görür. Peşinden gider ama kadın ortadan kaybolmuştur. Ertesi gün internet haberlerinden biri Atiye’nin telefonuna düşer. Haberde Göbeklitepe’de yeni keşfedilen bir sembolden bahsedildiğini okur. Önce çok şaşırır, çünkü Göbeklitepe’de bulunan işaret takıntı haline getirdiği sembolün birebir aynısıdır. Binlerce yıl önce yapıldığı öne sürülen Göbeklitepe’de ortaya çıkan bu sembolü Atiye’nin küçüklüğünden beri biliyor olması onu araştırmaya yönlendirir. Ani bir kararla hiç kimseye haber vermeden Göbeklitepe’ye gider. Yolda esrarengiz bir kızla karşılaşır ve bu küçük kız Atiye’nin antik harabelerle arasındaki bağı ortaya çıkarmak için ona yardım eder. Göbeklitepe’nin arkeolojik kazılarının başındaki Erhan, Atiye’nin kazı alanına gizlice girdiğini fark eder. Bundan sonra gelişen olaylarda Atiye’nin gizemli geçmişi, Erhan’la olan bağlantısı ve mistik gizemler bir bir ortaya çıkmaya başlar.

Dizinin Göbeklitepe’yi dünyaya tanıtma fikrine bayıldım. Göbeklitepe yüzyılın arkeolojik buluşudur. Bence dünya tarihini yeniden yazdıracak bir potansiyele de sahip. O yüzden çok güzel bir fikir, dizinin senaristi Nuran Evren Şit’i kutluyorum. Bunun yanında Nemrut gibi Sümer tabletlerinde adı geçen bir karakterin Tümülüs’ünün diziye eklenmesi, Göbeklitepe’yle bağlantı kurulması bence dâhiyane bir fikir. Çünkü Nemrut tarihte ölümsüzlüğü aramasıyla ünlenmiş bir kral. Ölümsüz olabilmek için Adıyaman’da bulunan dağın zirvesine bir mezar yaptırtmıştır. Bu göndermede dizinin konusuyla paralellik vardı, her iki arkeolojik alanı birbiriyle amaç olarak bağlamak oldukça akılcı olmuş.

Gelelim başka dizilerle olan benzerliklerine, ben şahsen devamlı Netflix izleyicisi ve ilgi alakası bu tarz konular olan biri olarak ilgimi çeken dizilerin neredeyse tamamını izledim. O yüzden Atiye dizisinin konusunu ve içinde geçen bir takım unsurları başka (yabancı) dizilerle karşılaştırabiliyorum.

Örneğin; Atiye’nin takıntılı olduğu ve sürekli çizimlerini yaptığı sembol göndermesi “12 MONKEY” dizisinde de vardı. 12 Monkey dizisinin tamamını izledim, izleyenler de bilir ki başkarakterlerden biri Jennifer Goines, şizofren teşhisi konulmuş, kendisine “ASAL” diyen bir karakterdi. Sürekli akıl hastalıkları hastanesinde tutuluyordu ve kapatıldığı odanın duvarlarına maymun sembolü çiziyordu.

Jennifer Goines nereye giderse bu sembolü çizer ve onunla ilgili gelecekte bir felaket yaşanacağını iddia ederdi. Atiye’de de aynı çağrışımları gördüm. Atiye sürekli bir şekil çiziyor ve bunun ne anlama geldiğini öğrenmek istiyor. 

Sonunda Göbeklitepe’den çıkan bir taşta yaptığı sembolün aynısını görüyor. İncelemek için kazı alanına gidiyor ve arayış Atiye’yi şizofrenik bir sarmalın içine sürüklüyor. Doktor, Atiye’ye şizofren teşhisi koyuyor ve bir müddet hastanede kalıyor. Jennifer Goines de kimsenin göremediği insanları görüyordu, gelecekte neler olacağını görebiliyordu, hisleri çok kuvvetliydi, ailesi onu hastaneye kapatmıştı. Atiye’ye de aynı temaların işlendiğini gördüm. Bir anda ortaya çıkan anneanne, aniden kaybolmaları, tabutun içinde kendisini görmesi, tıpkı 12 Monkey dizisinde olduğu için tırnaklarıyla duvara çizim yapılması öğeleri bana direkt bu diziyi hatırlattı.

Ayrıca 12 Maymun dizisinde işlenen sonsuz zaman, döngüler, zamanlar arası geçişler, paradokslar, bir insanın başka bir zaman düzleminde ilerlerken ölen insanları canlı görmesi gibi konuların da Atiye’ye olduğunu gördüm. Atiye’de 8.bölümde ölen kız kardeşi Cansu’nun Elif olarak ortaya çıkması, Cansu’nun Atiye’yi hatırlamaması da zaman sıçraması ya da paralel evren fikrine göndermeydi.

Başka benzerliklerde var elbette, örneğin 8.bölümde Atiye Göbeklitepe’deki zamanlar arası geçişi sağlayan kapıyı bulduğunda dar bir tünelden geçiyor. Geçitten geçerken zamanda sıçrama yaşıyor. Zamanda sıçrama yaşandığında dizide grimsi bir ekranla karşılaşıyoruz, tam ne olduğunu anlamaya çalışırken, Atiye ölen kız kardeşiyle konuşurken buluyor kendisini. Bir evin önünde, kapısı açık, karşısında kız kardeşi duruyor. Kapı eşiğinde durmuş kardeşine “Cansu” diyor, Cansu da ona; “… Dediğim gibi benim adım Elif, sizi tanımıyorum,” deyip kapıyı kapatıyor. Demek ki zaman sıçraması olduğunda Atiye kardeşini buluyor, kapısını çalıyor ve onunla konuşmaya çalışıyor. Bize de sadece Cansu’nun gerçek ismini bildiği ve söylediği sahne gösteriliyor.

Bu sahneyi izlerken aklıma hemen “DARK” dizisi geldi. İzleyenler bilir, Dark dizisinde de ormanın içinde nükleer santralin yakınlarında bir mağara vardı. Mağaranın içinde de dar bir tünel bulunuyor, tünelin içinden geçenler ya 33 yıl geçmişe ya da 33 yıl geleceğe gidiyorlardı. Tünelden geçen kişiler büyük babalarını, komşularının annelerini, oturdukları kasabadaki yaşlıların gençliğini, hatta kendilerinin yaşlanmış hallerini görüyorlardı. Atiye’nin 8.bölümdeki bu tünel sahnesi bana hemen Dark’ı hatırlattı. Dark dizisiyle benzeşen yerleri bu kadarla kalmıyor elbette, aynı zamanda dizinin içinde kilit rol sahibi bir karakter benzerliğini de fark ettim. Claudia Tiedemann isimli zaman gezgini Atiye dizisindeki Zühre ile benzeşiyor. Claudia Tiedemann her şeyi çözmüş ve zaman sıçramalarını bitirmek için elindeki makineyle Jonas Kahwald karakterini öldürmeye çalışıyordu. Atiye dizisindeki Zühre karakteri de Göbeklitepe’nin gizemini biliyor. Göbeklitepe’nin altındaki tünelden geçtiğinde farklı bir zaman dilimine sıçrama olduğunu ve bu zamanda ileri ya da geri gidildiğini bilen tek kişi. Kısacası Zühre hem dış görünüş olarak hem de betimlediği karakter olarak Dark dizisindeki Claudio Tiedemann’a çok benziyor.

Bunları bir kenara koyduğumda Atiye dizisi Türkiye’deki diğer dizilerin içinden sıyrılıyor. Hatta “Hakan Muhafız” dizisinden de farklı diyebilirim. İki sezon yayınlanan Hakan Muhafız dizisi benim beklentimi karşılayamamıştı. İstenen etkiyi yaratmadı ama Atiye bir Netflix dizisi kalitesinde, senaryosunda ve karakterlerinde yabancı dizilerle bazı benzer taraflar olmasına rağmen ilk sezonu güzel bir etki yarattı. Görsel olarak, kullanılan renk ve tonlar sinema tadındaydı. Birkaç tane çocukça efekt haricinde yapılan iş iyiydi.

27 Aralık’tan beri sosyal medyada konuşulmaya devam ediyor, bu durum dizi için güzel bir gelişme. Hakan Muhafız’ın yarattığı hayal kırıklığını yaşamadım. Gördüğüm kadarıyla diğer insanlar da yaşamamış. İkinci sezonu merakla bekliyorum.

https://yozhal.blogspot.com/2020/01/atiye.html

 
Toplam blog
: 28
: 2562
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazar, çizer  ..