Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Aydınların özür kampanyasını doğru anlamak

Aydınların özür kampanyasını doğru anlamak
 

Özür dilemek!

Her zaman yüce bir erdem olarak nitelemişimdir özür dilemeyi.
Ve son günlerde de gündemimize bir “özür” kavramı geldi ve oturdu.
Ülke aydınları bir araya gelmiş, 1915 yılında yaşanan “Ermeni Tehciri”ne yönelik bir özür kampanyası başlatmışlar.
Kimlerden özür diliyor aydınlarımız?
Ermenilerden.
Neden özür diliyor aydınlarımız?
1915 olaylarının göz ardı edilmesinden dolayı.
Ve metnin içeriği ortada.
"1915'te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı 'Büyük Felaket'e duyarsız kalınmasını, bunun inkar edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum."

Bu metinden hareketle, İttihatçilerin yediği haltları sahiplenen birilerinin olduğunu ileri sürebilir miyiz?
Metnin içeriği son derece net.
Son derece açık.
İttihatçilerin yaptıklarını sahiplenmek gibisinden bir şey söz konusu değil.
Sadece bu durumun, Cumhuriyet tarihi boyunca gizlenmesi ve inkâr edilmesinden dolayı aydınların, bu gizleme ve inkâr durumuna kayıtsız kalmış olmalarından ötürü Ermenilerden özür dileme eylemine gidiyor olması işin aslı.
Yoksa İttihatçi paşaların, bu memleketin başına sardığı bir belanın sorumluluğunu neden biz taşıyalım.
Ne var ki bu sorumluluğu taşımaya hevesli olanlar, bu sorunu gizleme kaygısında olanlardır.
Ve bu durumu vatana ihanet olarak algılayabiliyorlar.
Ama aynı zihniyet, halen şunu düşünmemek gibi bir gafletten de kendisini kurtaramıyor.
Osmanlı neden birinci dünya savaşına girmişti?
Ve üç kıtaya yayılmış toprakları bir bir nasıl elden çıkmıştı?
Onca uyarılara rağmen, birinci dünya savaşına girilmemesi hususundaki telkinleri reddeden İttihatçi paşalar, Enver ve Talat koca bir imparatorluğun yok olmasından mesul değiller mi?
İttihatçiler bu mesuliyetin sahipleri değil mi?
Onca insanın cephelerde yok yere öldürülmesinin sorumlusu kim acaba?
Mesela Sarıkamış dramı kimin eseridir?
Tek kurşun dahi atmadan, Enver’in şahsi kaprisleri ve hırsı yüzünden, Sarıkamış’ta soğuktan donarak ölen 120 bin askerin sorumlusu kim?
Ya iki kez düzenlenen kanal seferleri için ne demeli?
Hiçbir başarı şansı olmayan kanal seferlerinde ölen 60 bin askerin sorumlusu kim?
Alman cephelerine gönderilen ve tek bir tanesi dahi geri dönmeyen 130 bin askerin sorumlusu kim?
Çanakkale savaşının kazanılacağını anlayan Enver’in, İstanbul’dan topladığı 10 bin kişilik kuvvetle Çanakkale’ye gidip, Mustafa Kemal’in işine karışarak ve yaptığı yanlışlarla 10 bin kişinin ölmesine neden olmasını hangi akıl ve izanla açıklayacağız.

Bırakalım Ermenileri, kendi askerlerini bu şekilde pervasızca ölüme götüren İttihatçi paşaların yediği haltların ve pisliklerin üzerine örtmek bize mi düşer?
Doğrusu anlayamadığım şey budur.

Mustafa Kemal birinci dünya savaşına girilmemesi için defalarca Enver ve Talat’ı uyarmıştır.
Uyarılarını dinletememiştir.
Sofya da ataşemiliter olduğu dönem de, defalarca Enver’e mektup göndermiştir.
“Aman ha çıkacak bir savaşa sakın ülkeyi sokmayın” diye.
Ama Enver, kendisini uyaran bu mektupları yırtıp atmıştır.
Ve bir süre sonra Mustafa Kemal’i ikna edebilmek için Talat Paşa’yı Sofya’ya göndermiştir.
Ne var ki Mustafa Kemal, Talat’ı da uyarmasına rağmen, bir sonuç alamamıştır.
En sonun da “Savaşa girecekseniz bile, Almanların yanında savaşa girmeyin” uyarısını yapmak zorunda kalmıştır.
Ama dinletememiştir.
Sonuç ortadadır.

Savaş koca bir imparatoruğu yok etmiştir.
1908’de iktidara oturan İttihatçiler, on yıl da arkalarında bir çok bela bırakarak ülkeyi terk etmişlerdir.
Bu belalardan birisi de 1915 yılındaki Ermeni Tehciridir.
Tehcir kararının altında ise Talat Paşa’nın imzası vardır.

Gelelim bu güne.
İttihatçi paşaların yediği bu haltlara sahip çıkmak bizim işimiz mi?
Yoksa İttihatçi Paşaların yediği haltları mahkum etmek mi olmalı bizim işimiz?
Ama resmi tarihimizin öğretilerinde, İttihatçilerin başımıza açtığı belalar hep gizlendi.
Bu gizleme sonrasında ilginç bir Kemalizm algısı da ortaya çıktı.
Kendilerini Kemalist olarak niteleyen bu günkü zümreler, attıkları her adım da ve her yaklaşım da Kemalizme vurgu yaparken “Enverist” olduklarının farkında bile olamadılar.
Ve aydınların özür kampanyasına en sert tepkiler bu çevrelerden geliyor.

Bu çevrelere tekrar soralım.
Sahi siz necisiniz?
Kemalist misiniz?
Enverist misiniz?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..