Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Ayrılık ve yalnızlıklar

Ayrılık ve yalnızlıklar
 

Efendim, bu ara, neye baktım, ne okudum, ne dinledimse, âdeta, mevzuun teması, sanki hep ayrılık ve yalnızlıklardı, lâkin, mahiyet başka-başka:

Bir kısmında hasret, bir kısmında hüzün, bâzen, “özgürlük” dedikleri hürriyet ki, bende hep mahkûmiyet hissi uyandırır; enderâtdan da rahatlama v.s, v.s…

Bendeki tecellisiyle; bazen kalabalıklarda da öyle hissettiğim ve hüznünü de hemencecik yaşadığımdan, kendimi içinde bulduğum “ayrılıklar”, âdeta hayatımın safhaları içinde beni ben eden bir hayat tarzı gibi bir şey…

Bu defa, fizîken ve fiilî bir ayrılıktan epey sonra, şu anda bir şeyler yazabilme murâdıyla girmeye geldiğim aranıza, bu hislerimi tahlil gibi bir yazıyla dâhil olayım istedim…

Ben ayrılıklarda hep hüznü buldum ve bendeki tarzıyla hüzne vesile ayrılıkların hep ayrı bir güzellik taşıyan bu hüznî cephesi; kendime de izah edemediğim, adına “hüznün saadeti” dediğim tarzda içime yerleşen hislerin başında gelir… Neticesinde vuslatın tecelli ettiği ayrılıklarda olduğundan da öte, sanki bana, ‘ukbâ’dan bir davetiye muştusu çağrıştıran cinsten bir şey…

İnsanların ömür boyu yap, uğraş, çabala veya çabalama, amma, mutlaka elde etme arzusunun neticede hedefi, sadece bir saadete erişme… Bu da herkesin harcı ve nasibi olmuyor ve nice çabalar, gayretler, mücadeleler, hatta maceralar gerekiyor… Bundan nasip-dârlara âdeta gıpta edildiği oluyor; bunun tersi de hüzün ve nasipsizlik sayılabiliyorsa, acaba bu nevine nefsi tembellik veya miskinlik de diyebiliriz mi? Böyle bir psikozdan mıdır ki, ben her bir ayrılığın tabiatına has içimde hep var olan o hüznün sadece saadetini, daima, temiz bir hava solur gibi içime indirdim…

Her ne olursa olsun hedef olan saadetin en rahat ve huzurlu yolu; hiç bir çabaya ihtiyaç kalmadan, yeise kapılmadan, her bir vesileyle kendiliğinden gelen o hususî hüzne teslim olmaktan geçer gibi geliyor bana!...

Meselâ ayrılık hasreti çektiğiniz sevdiğiniz, eşiniz, dostunuz çocuklarınız ki, kendilerinin de sevdikleri, eşleri dostları çocukları var ve hayatlarını onlara, onların saadetleri yolunda vakfederlerken (siz de öyle yapmamış mıydınız veya yapmaz mısınız?), siz şimdi uzaklardaysanız, onların o haşir-neşir olduklarıyla tattıkları saadetlerini bir tahattur edin!

Hayat boyu emelimiz onların saadetleri değil midir? O zaman onların bu müşahede ettiğimiz saadetleri bizleri de mesut etmez mi? Aradığımız saadetin vesilesi değil mi; ayrılığın getirdiği hüzne rağmen?

Bunda tereddüde mahal yok! Yo! Eğer tereddüt içimizi kemiriyor ise, en kolayı; çabalama değil, bu halde ve halette teslim olmaktır! ...

Bu teslimiyetteki huzur ve sükûnun sihrî tılsımları:

Sevdiklerinizin sizsiz mekânlarda buldukları saadetlerini tahatturda saadet bulmak…

Sevgi öyle tükenmez bir sermaye ki, hiç kazanmaya ihtiyaç duymaksızın fisebilillâh dağıtabildiğin kadar dağıt, ucu bucağı olmayan bir derya-deniz… Beklentisiz verdikçe rahatlatan, hüznü hazza çeviren bir iç zenginliği…

Buna şükürle duada bulunmak ne ulvî haslet ve sevgi iksirinden doğan bir hüznün saadetini içinde taşıyan ne mutena bir hüsnü-hâl! Buradaki hüzün ayrılığın girdabında, insanı yalnız bırakmayan bir vefalı dost, terk etmeyen bir arkadaş...

Bu durumda, ayrılık ateşten bir gömlek de olsa, yalnızlık; davet ettiği hüznün vefa ikliminde gelişen ve insanı serinleten, teskin eden bir meltem ferahlığına dönüşür diye düşünüyorum…

Hayatınız sevgi ırmağınızın karıştığı ömür nehrinizle gürül-gürül akarak enginleşen bir saadet deryasına dönüşsün dilerim… Selâm, sevgi ve saygılarla…

 
Toplam blog
: 9
: 723
Kayıt tarihi
: 06.01.07
 
 

Zağgiliyim; Erzurum'un Kargapazarı dağları eteğindeki bu ücrâ, çiçek yurdu, şirin mekânda Dünyâ'ya g..