Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Barış Akarsu'nun düşündürdükleri!

Barış Akarsu'nun düşündürdükleri!
 

Sonunda Barış’ı kaybettik!.. Üzüntümüz sonsuz…
Ve… Tıpkı, Kerim , Ajlan , Vitamin Grubu’nun Gökhan’ı ve diğerlerinde olduğu gibi Barış’a da veda ederek hayatımıza devam edeceğiz. Unutacağız… Ta ki bir başka Barış, Kerim, Ajlan, Gökhan yine elim! bir trafik kazasında ölene kadar…

Nasılsa hemen hemen hergün trafik kazalarında ölenlerin haberlerine alıştık! Şehit haberlerine alıştığımız gibi…

Türkiye her gün ağlıyor…

Benim ulaşabildiğim bilgilere göre; 2 Temmuz-5 Temmuz arasında 44 adet trafik kazası meydana gelmiş. Bu kazalarda 46 kişi hayatını kaybetmiş, 98 kişide yaralanmış.

Ülkemizin, trafik kazaları ile dünyada ilk 10’un içinde yer aldığı söylenmekte. İnsana bağlı hata payı oranı ise % 90-95 ile birinci sırada.

Neden? Neden? Neden?

Şu sorulara kesin cevap verebiliyor muyuz?

Sürücü kurslarında verilen eğitimler yeterli mi? Buralarda verilen eğitim özellikle direksiyon eğitiminin süresi ve kalitesi nasıl?

İlk yardım eğitimi uygulamalı mı, uygulamalı ise yeterli mi, 15-20 saatlik eğitim sonucunda kurs bitirenlere hemen ehliyet veriliyor mu, ehliyetini alan soluğu özel direksiyon derslerinde alıyor mu?

Karayolları ve trafik polisleri görevlerinin gereğini lâyıkıyla yerine getiriyor mu, cezalar caydırıcı, alınan önlemler yeterli mi?

Ehliyet yaşının 18 olduğu ülkemizde, ebeveynler, 18-19 yaşındaki çocuklarına ödül olarak otomobil hediye ediyorlar mı?

21. Yüzyıl Türk insanında hâlâ “ bana bir şey olmaz!” zihniyeti mi hâkim?

Çağ atlayan! Türkiye’de “tevekkül” , “kadercilik” , “alnıma ne yazıldıysa o olur!” zihniyeti yerini, akılcılık, ilim ve bilime terketmiş mi?

Ağır araç, özellikle kamyon kullanan sürücülerin trafik eğitimleri yeterli mi? Eski ehliyet sahiplerinin tekrar eğitime ve psikolojik testlere tabi tutulmaları kazaların azalmasında ciddi bir etken olabilir mi?

Alkollü araç kullanımı önlenebilmiş mi?

Dikkatsizlik, trafik kurallarını ihlal, aşırı hız, hatalı sollama, cep telefonu ile konuşma, direksiyon başında oynaşma, bayan sürücüleri taciz etme , “tek rakibim THY” v.b. magandalıklar marifet olarak mı algılanıyor?

Bu soruları çoğaltabiliriz. Ancak verdiğimiz cevaplar bize, gerçek trafik canavarının yine kendi içimizde olduğunu ortaya çıkartacaktır.

Görünen o ki, Türkiye’de bir zihniyet devrimi olmadıkça bizler, ne yazık ki her gün ölülerimize ağlamaya devam edeceğiz.

***

Pop Star gençleri
Pop Star ile başlayan ve bugün de bazı TV kanallarında çeşitli isimlerle devam eden yarışmalarda gençlerin üzerinden kazanç sağlandığı artık bir gerçek. Onların çaresizliğini ve bazı jüri üyeleri tarafından düşürüldükleri durumları ve nasıl sömürüldüklerini üzülerek izledik, izliyoruz. Özellikle yarışmada birinci olan gençlerin daha sonra ne hikmetse aynı başarıyı piyasada elde edemedikleri de bir gerçek.

Yarışmalarda binlerce oy alan ve birinciliği elde eden bu gençlerin daha sonra ellerine birer albüm verilerek müzik piyasasına salınması ve burada elde ettikleri başarısızlık üzerine de bir daha aranıp sorulmaması…

Firdevs’in barlarda şarkı söyleyerek hayatını kazanması, adeta bir ilah havasına sokulan Bayhan’ın konserlerine kimsenin gelmemesi. Ya zavallı Ata … O gencecik fidanın Adana’da bir otel odasında ölü bulunması kimin ya da kimlerin suçu? Peki ya Ata’nın yarışmada tanışıp evlenmek istediği ancak annesinin izin vermediği Sinem? Sinem’in albümü tutmadığı için pavyonlarda şarkıcılık yaptığını, Abidin’in eski hayatına geri döndüğünü biliyor musunuz? (Gazeteler)

Bu bir çelişki değil mi? Binlerce oy alıp yarışma birincisi olmak bir başarı değil mi? Peki ne oldu da bu çocuklar daha sonraki hayatlarında bu kadar başarısız oldular? Halk mı yanıldı, yoksa jüri üyeleri mi?

Bu çocukların psikolojileri ne durumda, kim ilgileniyor onlarla? Ya onlardan bir kaçını daha otel odalarında veya pavyonlarda bulursak ne olacak?

***

Barış… Barış, yarışmada başarılı olan ve daha sonraki yaşamında da başarıyı yakalayan bir istisnaydı. Tıpkı Yabancı Damat’ın Özgür’ü gibi. Şans onların yüzüne gülmüştü.

Kalıcı olacaklardı. “Ben kalıcı olmak istiyorum, çocukların benim şarkılarımı söylemelerini istiyorum. Tıpkı Barış Manço ve Cem karaca gibi.” Böyle söylemişti Barış. Oldu da…

Ama ne yazık ki aramızdan erken ayrıldı. Hâlâ direksiyonu kimin kullandığı tartışılıyor, yol hatası olup olmadığı araştırılıyor. Ne fark eder? Barış gitti artık. Ve bir daha da gelmeyecek. Dileğimiz diğer Barışları koruyabilmek, onlara sahip çıkabilmek.

Güle güle Barış… Sen kalıcı oldun! Bu halk ve çocuklar seni unutmayacaklar…

 
Toplam blog
: 516
: 1080
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1955 Ankara doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da uzun yıllar..