Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Başını Eğmeyen Kadın: Suat Derviş

Başını Eğmeyen Kadın: Suat Derviş
 

Bizim bir Madame Bovary'miz ya da bir Anna Karenina'mız olmayabilir... Bu kadar güçlü kadın karakterlerin Türk romanında neden olmadığı ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, biz de bir "Fosforlu Cevriye" vardır ki, yaşı 40'ın üzerinde olanların hemen gözünde canlanıverir beyaz perdedeki görüntüsü. Bu görüntü Neriman Köksal'a aittir. "Fosforlu" lakabı ömrü boyunca hep adının önünde yer alan ve filmiyle bu kadar özdeşleşen bir başka Yeşilçam oyuncusu sanırım yoktur.

Türk sinemasının unutulmaz bir karakteri olarak belleklerde yer eden Fosforlu Cevriye, sadece bir film değil elbet. Adı yazarının önüne geçen nadir romanlardan biri olarak sürdürür ününü. Yazarını şu an kaç kişi anımsayabiliyor, bilemiyorum. Ama iki elin parmaklarını geçeceğini de sanmıyorum.
Hayır, yazarı bunu asla hak etmiyor!
Çünkü o, Osmanlı aristokrasisine bağlı bir ailenin çok iyi eğitim görmüş kızı olarak işçi sınıfının yanında yer almış, Marksizmi sorgulayıp, feminizmi savunmuş, Cumhuriyet Türkiye'sinde başlattığı ilklerle öncü bir gazeteci -yazar kimliğiyle öne çıkmıştır. Kendisine yakıştırılan "Kominist" sıfatı nedeniyle yapıtları görmezden gelinen,dönemin siyasi erki tarafından sürekli izlenen yazarımız, Suat Derviş'tir.

Bundan tam 36 yıl önce bugün(24 Temmuz 1972) kaybettiğimiz Derviş'in hem anısına saygı, hem de edebi kişiliğini anımsamak açısından-galiba biraz da gençlere adını duyurmak amacıyla- hakkında bildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Suat Derviş,Avrupa'ya muhabir olarak giden ilk kadın gazetecimizdir. Yabancı dil bilen bir gazeteci olarak Boğazlar Sorunu'nun tartışıldığı Uluslararası Montrö Konferansında ve 1923 Lozan Konferansında bulunur.Ankara Hükümeti'nin temsilcisi olarak İstanbul'a gelen Refet Paşa ile röportaj yapar. İkdam gazetesinde kadın sayfası düzenleyerek bir ilke daha imza atar. Türkiye'deki feminist hareketin öncüsü,Devrimci Kadınlar Birliğinin kurucusu, ilk basın sendikasının beş kurucusundan biri ve ilk başkanıdır.

Edebi yönüne gelindiğinde, tam sayısına ulaşılamayan romanlarını yalın bir anlatımla yazar. Sözcük oyunlarına ve duygusallığa yer vermez. On beş yaşında yazdığı ilk yapıtı "Kara Kitap" psikolojik bir romandır. Ardından, "Ne Bir Ses,Ne Bir Nefes", "Hiçbiri" , "Behire'nin Talipleri", "Fatma'nın Günahı","Ben mi", "Buhran Gecesi", "Gönül Gibi" ve
"Emine" gelir. Suat Derviş, 1920/30 yılları arasında yazdığı bu romanlarda İstanbul'un üst düzey yaşamından kesitler sunmuş, buradaki ilişkileri anlatmış, kadının toplumsal konumunu,cinsiyete bağlı eşitlik ve özgürlük istemini irdelemiştir.

Derviş, 1930/32 yıllarında Almanya'da Berlin Konservatuarına ve Edebiyat Fakültesine devam etmiş,Nazi baskılarına dayanamayıp tekrar yurda döndüğünde, "Onu Bekliyorum", "Onları Ben Öldürdüm", "Baba Oğul", Bu Roman Olan Şeylerin Romanı" ve "Bir İstanbul Gecesi" adlı romanları tefrika halinde muhtelif gazetelerde yayınlanmıştır.

1944'de daha sonra Fransa'da "Ankara Mahpusu" adıyla yayınlanacak ilk Türk romanı olan "Zeynep İçin" i yazar.
Bu roman Fransa'da o kadar tutulur ki,eleştirmenler tarafından İvo Andriç'in "Drina Köprüsü'nden daha iyi bulunur. Aynı yıl "Biz Üç Kız Kerdeşiz", Fosforlu Cevriye" ve "Çılgın Gibi" gazetelerde tefrika edilir."Fosforlu Cevriye", yazarın en bilinen ve en sevilen romanı özelliğini taşır. Yazar bu romanda Cevriye'nin yaşadığı dünyaya ait dili kullanmış, kahramanın dibe vuran iç dünyasını abartısız,duygusallığa hiç yer vermeden anlatmış, onun gibilerinde sevdiği uğruna ölebileceğinin altını çizmiştir.

Suat Derviş, "Büyük Ateş", "Yaprak Kıpırdamasın" ve "Aksaray'dan Bir Perihan"la noktalamıştır romanlarını. "Aksaray'dan Bir Perihan" bugün hala Türk romanında toplumsal eleştiri türünün en güzel yapıtı olarak kabul görür. Burada anlatılan 1850/1950 arası yüz yıllık dönemde Türkiye'nin değişen toplumsal yapısıdır.

Derviş, 1940/41 yıllarında yirmi altı sayı çıkartabildiği,"Yeni Edebiyat" isimli fikir,sanat ve edebiyat dergisinde dönemin genç kalemlerine yer verir. Orhan Kemal, A. Kadir, Mehmet Seyda,İlhan Tarus,Hasan İzzettin Dinamo gibi genç yazar ve şairlerin tanınmasına yardımcı olur. 1944 de "Neden Sovyetler Birliği Dostuyum?" adlı incelemesinin yayınlanmasından sonra gazeteci kimliğiyle iş bulamaz. On yıl boyunca hiç bir yayınevi kitaplarını basmaz. Gerçek adı Hatice Saadet Baraner'ken takma isimlerle yazmaya başlar.Aynı yıl TKP genel sekreteri olan eşi Reşat Fuat Baraner ile birlikte tutuklanır. Kendisi hiç sözünü etmese de; Rasih Nuri İleri anılarında, sorgular sırasında Derviş'in bebeğini kaybettiğini anlatır.
Sekiz aylık bir tutuklanma sürecinden sonra serbest bırakılır ama ardından zorunlu sürgün yılları başlar. Bu on yıllık dönemde Avrupa'da yazı yazmayı sürdürür.

Yurda döndükten sonra ölümüne kadar sürekli gözetim altında tutulur. Fosforlu Cevriye'yi senaryolaştırdıktan bir süre sonra 24 Temmuz 1972 de aramızdan ayrılır. Bugün eserlerinin tam sayısına ulaşamıyoruz. Edebiyat kaynaklarında hakkında detaylı bilgilere rastlamamız, toplu eserlerinin eleştirilerine ulaşmamız mümkün değil. Ama bazı yayınevlerinin eserlerini yeniden basma girişimleri çok sevindirici. Bu sayede umarım yazarımız günümüz okuru tarafından hak ettiği yere getirilir.Nazım Hikmet'in deyimiyle "Başını eğmeyen Kadın" a sanırım bunu borçluyuz...


Kaynakça:
Atilla Özkırımlı Türk Ed.Tarihi Cilt 1 İnkılap Yay.2004
Zeynep Aliye Yüz Yüze Edebiyat Bilgi Yay.2001
Çimen Günay Bilkent Üniv.Türk Ed. Bl. "Toplumcu Gerçekçi Türk Ed. Suat Derviş'in Yeri" adlı tezi
Müjgan Halis "Bir Öncü Kadın:Suat Derviş Sabah Gazetesi 11,02,2007





 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..