Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '08

 
Kategori
Ankara
 

Başkent Ankara'nın adı ve Ata'nın ayak izleri

Başkent Ankara'nın adı ve Ata'nın ayak izleri
 

Fotoğraf:www.mehmetakifio.net


Bugün Ankara'nın güzel ülkemizin başkenti oluşunun 85. yıldönümü!

Kuruluş tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte ilk yerleşimlerin insanlık tarihi kadar eski olduğu tahmin edilen, bilinen 3200 yıllık tarihi, Hitit devrine kadar uzanan bir kenttir başkentimiz Ankara. Sonraları sırasıyla Frigya, Kimmer, Pers, Lidya, Makedonya, Galat, Roma ve Selçuklu hâkimiyetlerinde kalan, 1354 yilinda Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılan Ankara, bin yıllar boyunca -hep benzer bir fonetik çerçeve içinde- değişik isimlerle anılmıştır. Ankuwa, Ankira, Ankagra, Angori, Engüri ve Angora olarak!

Sonunda, Frigya Kralı Gordios 'un oğlu ünlü Kral Midas 'ın, denizden 960 metre yükseklikteki Ankara platosunda -nasıl oluyorsa?- kocaman bir gemi çapası (Ankor) bulup çevreye bu ismi verdiği efsanesi ile isim konusu genel geçer bir sonuca bağlanmıştır!

Ankara adı gerçekten bir gemi çapasından mı gelmiştir? Oysa büyük önder M.Kemal Atatürk hiç de böyle düşünmüyordu...

Bu konuda anlamlı ve bilgilendirici bir anektod için, Yunanistan Başbakanı Venizelos 'un Atatürk'ü resmen 'Nobel Barış Ödülü' ne aday gösterdiği yıllara dönersek... Türkiye'yi ziyaret etmekte olan Yunanistan Başbakanı General J. Metaksas ve beraberindeki heyet, 17 Ekim 1937 Salı günü Atatürk tarafından Çankaya'da kabul edilirler. Görevlilerin tuttuğu görüşme notları dönemin Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras tarafından bizzat imzalanmıştır. Yunanistan Başbakanı'nın 'Yunan milleti Atatürk'e derin bir bağlılık içindedir...' biçimindeki sözlerini Atatürk:

"- ... Ben Makedonyalıyım! Selanik'teki çocukluk yaşlarımdan itibaren milletinize muhabbetim vardır..." diye karşıladıktan sonra:

"- Ekselans, 'Ankara' adının nereden geldiğini bilir misiniz..' diye sorar. Büyük önder aldığı olumsuz yanıt üzerine getirilen 'Dünya Atlası' nın bir sayfasını açıp Doğu Sibirya'da, Baykal Gölü yakınındaki 'Angarsk' kentini gösterir ve " İşte buradan geliyor, Ekselans!.." der ve ekler:

"-... Orta Asya'daki Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin isimleri nasıl Adana çevresindeki nehirlere Seyhan ve Ceyhan olarak verilmişse, Ankara adı da çok eski tarihlerde (Türklerce) Orta Asya'dan getirilmiş olamaz mı?" (1)

Baykal gölü, 1620 metre ile dünyanın en derin tatlı su rezervini oluşturan (23.000 km kare) göldür. Gölün bir tek boşaltma kolu vardır. O da Angara'dır! (2) Güvenilir kaynaklara göre "...Türkçe sayılan Baykal sözcüğü 'zengin göl ' anlamına gelmektedir...Gölün kıyıları çok eskiden beri Türkler tarafından iskân edilmiştir... Gölün en büyük adası olan 'Orhon Adası'nda Türkçe yazıtlar, göl kıyısındaki sahalarda ise Türklere ait birçok kalıntı bulunmuştur..." (3)

Büyük önderin, o derin ve işlek zekâsının illiyet bağlarını ilmik gibi dokuyan bu düşündürücü yaklaşımının ardısıra ben de eklemek isterim ki, Ankara'yı çevreleyen civar köyleri ; Çubuk ilçesi'ne bağlı Kınık, Kargın, Çavundur, Elmadağ eteğinde Bayındır, Ayaş'ta Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Eymir Gölü, Bökdüz köyleri Oğuz (toplam sayısı 24 olan) boylarından 11'inin adlarını taşımaktadır.

Bilindiği gibi; Lozan Barış Antlaşması'nın 24 Ağustos 1923 tarihinde TBMM tarafından onaylanmasından sonra, İstanbul 23 Eylül 1923'ten itibaren tahliye edilmeye başlanmış ve 6 Ekim 1923'de tamamen boşaltılmıştır. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul'dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirmiştir. Bu çerçevede, zaten 23 Nisan 1920'de kurulan TBMM Hükümeti'nin idare merkezi olan Ankara, 13 Ekim 1923'de -Cumhuriyetin ilânından sadece 16 gün önce- İsmet Paşa ve 14 arkadaşınin verdikleri yasa önerisinin kabul edilmesiyle, 85 yıl önce bugün ülkemizin başkenti olarak ilân edilmiştir.

Bugün ben de tüm hemşehrilerim gibi, Ankara'nın Türkiye'nin başkenti oluşunun o heyecanlı ve gökyüzünü pespembe bulutlarla bezeyen atmosferini yakalıyorum zihnimde...ve o gökyüzü altında seğmenlerimizin o kendinden emin, asil ve mağrur figürlerini alkışlıyorum...

Başkent olduktan sonra sosyal, ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel alanlarda hızlı bir gelişime sahne olan Ankara’dan yakın zamana kadar tüm yurda yayılan o mucizevî umut yayılıyor zihnimin bir yanına...(4) Diğer yandan, egemen bir seçkin zümre tarafından devlet ile resmiyeti temsil eden -adeta onu tarihsizleştiren- 'gri bir şehir' tanımlaması düşüyor zihnimin diğer yanına... ılımlı bir isyan duygusu kaplıyor yüreğimi bu tür tanımlamalar karşısında ve çocukluk yıllarımın o ünlü marşı yetişiyor yardımıma;

" Ankara güzel Ankara! - Seni görmek ister her bahtı kara - Senden yardım umar her düşen dara - Yetersin onlara güzel Ankara! - Burcuna göz diken dik başlar insin - Türk gücü orada her zoru yensin - Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin - Varolsun toprağın taşın Ankara! "

Tüylerim diken, diken oluyor ve yeniden umutlanıyorum birden...

Asker, devrimci, diplomat, devlet kurucu, barışçı Atatürk!.. Bütün çağların gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden biri olan sevgili Mustafa Kemal! 85 yıl önce, bugün, yine o büyük öngörülerinden birisine daha uygun olarak başkent kabul edilen ve ebedi istirahatgâhın olan Ankara, önünde yeniden saygıyla eğiliyor...Bilesin!

İ.Ersin Kaboğlu

13 - Ekim -2008, Ankara

Kaynakça:

(1) Atatürk'ün Milli Dış Politikası, Kültür Bakanlığı Atatürk Dizisi, Cilt: 2, Sayfa: 371-373.

(2) Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Cilt:3, Sayfa1417. Milliyet.

(3) Meydan Larousse, Cilt: 2, Sayfa: 220.

(4) İ.Ersin Kaboğlu, " Akara'da Yürüyorum İnsan Yüzlerine Bakarak! ", Milliyet Blog, 9 / Nisan / 2008

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=103129
 

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..