Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '15

 
Kategori
Öykü
 

Bayan Daniven

Bayan Daniven
 

     https://www.youtube.com/watch?v=f_SlQkMRymI

Bayan Daniven sarı tereyağı kalıbına bıçağını daldırıp ekmeğin üzerine yağı sürdü. Koca lokmayı tek hamlede ağzına tıktı. Taze ekmek, çay, tereyağı ve marmelattan oluşan atıştırmalık öğünü dizlerinin üzerindeki tepsiye koymuş, ilkinin saniyeler içinde ağzında nasıl kaybolduğu anlaşılmazken büyük bir iştahla ikinci dilimi tereyağına bulamak üzereydi.

Acaba bunu da az önceki gibi sade mi yemeli yoksa bir parça marmelatla tatlandırarak mı midesine indirmeliydi, bunun hesabını yapıyordu. Aklından bu düşünceler geçerken küçük gri gözleri parladı. Tereyağlı ekmeğin üzerine bir kaşık buruk portakal marmeladı döküp tam ağzına atmak üzereyken kapının zili çaldı. Hoşnutsuzlukla dilimi tabağa geri koydu. Saatine baktı. 16:50’yi gösteriyordu. Bay Daniven’nın gelmesine bir saatten fazla bir zaman vardı. Dizlerindeki tepsiyi mutfak masasına bıraktı. Kapının üstündeki dürbünden dışarı baktı. Gelen Bay Daniven’dı. Bir koşu mutfağa gidip tepsiyi boşalttı. Dudaklarını bir peçete yardımıyla hızlıca sildi. Ağzındaki son sarhoş edici tadı da yutkunup, kapıyı açtı.

Beklemekten sıkılmış olan Bay Daniven sırtını kapıya dönmüştü. Kapının açıldığını duyunca dönüp kesik kesik konuşmaya başladı.

-Çok beklettin tatlım. Tam da gidip arabadan anahtarlarımı almaya karar vermiştim.

-Ah sevgilim! diye söze girdi, Bayan Daniven. Mutfakta akşam yemeği için patates püresi hazırlıyordum.

Neyse ki patatesleri haşlamıştı. Hatta 2-3 tanesini çoktan öğütmüş olmalıydı midesi.

Bayan Daniven son derece sıska, uzun boylu ama güçlü bir kadındı. Bay Daniven gider gitmez mutfağa geçer haşlar, kızartır, pişirir ne bulursa yerdi. Öğleden sonra mutfağa güneşin dik ışınları- bir coğrafya dersinden hatırladığı kadarıyla- vurmaya başladığında yiyecek dolu bir tepsiyle oturma odasına geçer, dizlerinde tepsi yemeğe devam ederdi. En önemsediği uzuvları dişleri ve midesiydi. Ona bu hazzı yaşattıkları için bunlara sonsuz minnet duyardı. Dişlerini saatlerce temizlemek, midesini ılık içeceklerle yumuşatmak bu minnetin göstergesi olarak düzenli yaptığı işlerdendi.

Bay Daniven neden erken geldiğini açıklamadan içeri geçip, üzerindekileri çıkarmış çoktan sıcak duşun altına girmişti. Bayan Daniven’ da bunu ona sormayı unutmuştu.

Çok yemekten esnemeye başlayan Bayan Daniven fırındaki morina balığına baktı. Pişmek için 15 dakikası kalmıştı. Elini çabuk tutsa iyi olurdu. Aynı anda pürede hazır olmalıydı. Önünden artan tereyağını ocaktaki kızgın tavaya koydu. Yağ olanca süratiyle erimeye başlarken patatesleri ilave edip karıştırdı.

Soğuk sütü eklediği püre; tüm süt buhar olup uçana kadar kıvama gelmiş olacaktı. Ocağı kapattı. Aynı anda fırının ayarlanan sürenin sonuna geldiğinin sesi duyuldu. Bundan sonrası Bay Daniven’ın işiydi. Pürenin sütünün kaybolan buharı sanki duştan yeni çıkmış Bay Daniven’ın başında birikmişti. Etrafa sıcaklık yayarak mutfağa girdi. Bayan Daniven yemek için üzerini değiştiriyordu. Somon renkli tüvit eteğiyle aynı renkte kaşmir hırkasını askıdan çıkardı. Yıllar önce aldığı bu kıyafetler ilk gün ki yeniliğini koruyordu. Ah biz İngilizler! Kumaş konusunda gerçekten çok iyiyiz, diye geçirdi aklından. Dalgalı beyaz saçlarını geriye doğru fırçaladı. Kulaklarının arkasına biraz Burberry püskürttü.

-İşte altın dokunuş, dedi.

Tıpkı tereyağının damağında erirken bıraktığı eşsiz tatta olduğu gibi, parfümünün ekşimsi vanilya kokusu tenine nüfus ederken de küçük gri gözleri parladı.

İçerden Mozart’ın Allegrolarından birinin güçlü sesi geliyordu. Bay Daniven morina balığını masaya yerleştirmiş olmalıydı. Müziği mırıldanarak yemek odasına doğru yürüdü. Balığın ve pürenin kokusu parfümünü bastırmıştı artık. Bay Daniven elinde iki tabak çikolatalı ve viskili cheescake dilimi ile odaya girdi.

-Her şey tamam tatlım!

-Ah Sevgilim! dedi Bayan Daniven. Bu sofrayı gören herkes İngiliz mutfağı için söylenen, ‘’ dünyanın en ince kitabı’’ sözünü kıskanç bir söylem olarak kabul ederdi.

Konuşmalarının arasına milliyetçi ifadeler sıkıştırmayı severdi. Bu sözler, Bay Daniven’nın pek hoşuna gitmemiş olacak ki;

-Bırak bunları tatlım, yemek vakti! dedi.

O saatler konusunda çok katıydı. Bir otomotiv fabrikasında mühendisti. Bugün işten eve erken gelişinin de kendiyle ilgisi yoktu. Fabrikadaki işçiler grev kararı almıştı. Bu gergin ortamdan kaçmak en iyisiydi.  Balığın büyük bir kısmını Bayan Daniven’nın tabağına servis ederken neden erken geldiğini anlatmaya başladı:

-İşçiler tamamen çıldırdı. Bizimle benzer haklara sahip olmak istiyorlar. Herkesin eşit olması ne komik!   Bugün greve başladılar. Bu saçmalık tadımı kaçırdı ve erken geldim.

Bayan Daniven balığın beyaz etini parçalara ayırırken, kocasının bunu sık yapması durumunda olacakları kestirmeye çalışıyordu. Bu, rol yapma süresinin uzaması demekti. Bayan Daniven’ı oynamak onu çok yoruyordu. O son derece sıkıcı, kuralcı, dakik, temiz görünmek zorunda olan, en kötüsü de az yiyen bir kadındı. Tam da kocasının istediği gibi…

-Oh! Bu gerçekten zor bir durum sevgilim, dedi. Yani senin gibi çalışmak için yaratılmış biri için.

Aslında kendini kastediyordu. Bu durum onun atıştırmalık öğünlerinin, hayattaki yegâne zevkinin sonu demekti. Uzun kemikli parmaklarının az önceki iştahlı hareketleri yerini kaygıya bıraktı.

Bay Daniven tereyağından parlayan dudaklarıyla püreyi ağzında çevirirken:

-Belki de yeterince çalıştım artık işi bırakmalıyım. Senin kitap çevirilerine yardımcı olabilirim, dedi.

Bayan Daniven elindeki çatalı sertçe tabağındaki püreye sapladı. Bay Daniven şaşkınlığa uğradığı bu ani hareket karşısında irkilerek önündeki peçeteyle dudaklarını sildi.

-Ne oldu tatlım?  Fikrimi beğenmedin mi? diye sordu.

Birden az önceki cesareti kendinde bulamayan Bayan Daniven, yaratılışından çokça uzaklaşmış muhlis bir kedi gibi sahibine itaat ettiğini gösterircesine çatalını yumuşakça sapladığı püreden çıkardı.

-Öyle sevindim ki; nasıl tepki vereceğimi bilemedim, demekle yetindi…

Olmadığı biri gibi görünmek zorunda kalışının gözyaşlarını göstermek istemediğinden eline aldığı tabağıyla mutfağa gidip, orada sessizce ağladı.

Bay Daniven ise çok iyi tanıdığını düşündüğü karısının arkasından;

-Beğenmedin mi tatlım? Bence çok iyi olmuş, diye seslendi

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..