Bayrak savaşları

Son günlerde gündemi meşgul eden Fenerbahçe ve Galatasaray kulüpleri arasındaki "köprüye bayrak asma/indirme" tartışması, tarihleri artık asra varan iki kulübün dostluk içinde olması gereken ilişkilerinin bir anda gerilmesine yol açtı.

Kitlelerin sadece destekledikleri renklerin farklılığı birbirlerini rakip değil, düşman ilan ettiği bir ortamda kulüp yöneticilerinin basına yansıyan açıklamaları, liglerin başlamasına daha zaman olmasına karşın, daha şimdiden rekabetin tansiyonunu yükseltmeye yetti. Oysa, üstlendikleri misyonlar ve karakterleri gereği, yöneticilerin, taraftar topluluklarından daha farklı, daha ılımlı bir davranış biçimi sergilemeleri gerekirdi. Çünkü toplumumuzdaki farklı değerlere karşı oluşan husumet, yakın bir geçmişte de ülke olarak başımızı ağrıttı.

Sonuçta topluma sadece seyir zevki bakımından bir kazanımı olan, kişilere belli bir toplumda aidiyet hissi veren bir oyun olan futbolun bir spor değil, bir savaş gibi görülmesi, toplumların medeniyet seviyesini ve kişilerin eğitim düzeyini tartışmaya açması gereken sosyal bir sorun olmaktadır. Oysa futbol, tarihte savaş halindeki ülkeleri bile, barış masasına oturtan bir kavram olmuştur.