Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '20

 
Kategori
Anılar
 

Benim hayatım - (1)

Bugün 09-04-2008, bu tarihten itibaren kendi hayat hikayemi yazmaya çalışacağım. Aradan 54 sene geçmiş, bir hayatı o insanın çocukluğunu, okula başlamasını, bitirmesini, okumaya devam edecekse ilk okuldan sonra, onun ortaokul, lise ve üniversite ye gitmesi, meslek seçmesi ve hayata atılması...

Burada keserek çocukluk günlerime gideyim. Hatırladıklarımı sırasıyla yazmaya başlasamda, ilerleyen yazılarımda biliyorum ki, zaman karışımı olacak ve bir de bunu düşünüyorum, yaşadığımız hayatta acaba kaç kişi yaşadığı anılarını yazmıştır. Gerek gazeteci-yazar-şair ve bilim insanlarımız.. Genellikle nedense o insan öldükten sonra yazılır bu anılar. Yaşadığında anılarını yazanlar var ama anlar de bir elin parmak sayısı kadar azlar...

Aslında günlük adı altında, çocukluğumda günlüklerimi yazıyordum. Baktım ki o günlüklerim büyüklerim tarafından okunuyor, bende günlüklerimi "mors" alfabesi ile yazmaya başladım, ne kadar devam ettim hatırlayamıyorum. Sonradan sıkıldım ve bırakmış olacağım ki devam etmemişim...

Bir Eylül günü dünyaya gözlerimi açmışım. "09-07-1953" yazmış, rahmetli babacığım. Bu tarihi yazdıktan sonrada, evlenme cüzdanının arka sayfasına, sonradan başka bir kalemle ismimi eklemiş, "oğlumuz oldu Ohannes" diye yazmış. O yazıyı her zaman hatırlarım.. [Ama sonradan nufus kâğıdımı çıkartmaya gittiğinde ise, 00-00-1954 diye yazdırmış. Düşünmüş ki oğullarından biri askere giderse biri gelsin diye 2 sene fark bırakmış].

Çocukluğum koskoca bir ev, bahçeli [hayat derdik] girişten sonra sağda tek katlı iki ev, biri büyük halamın, biride küçük halam otururdu.. Evlerin altında da "zerzembi" [Bodrum] dediğimiz, erzakları ve ıvır zıvır konacak yer.

Bahçeyi geçtikten sonra karşıda da bir ev. Ve eve girmeden önce hemen sağda mutfak olarak kullanılan ve çamaşırda yıkanılan bir oda. Tandırı da olan yer. Karşısında yine bir "zerzembi" burası diğer "zerzembilerden" daha büyüktü. Ve erzek deposu olarak kullanılırdı. koskoca bir kazan ve haftada iki-üç kere hamuru yapılarak fırına götürülen ekmekler konurdu. Ve sırıkların üzerinde de mevsimine göre, üzümler asılır, sucuk-pastırma yapılır asılırdı. Kış yaz her zaman soğuk olurdu. Tabi ki o tarihlerde buzdolabı, çamaşır makinası, kurutma makinası ve şimdi 4-5 yaşında çocuğun bile elinde olan cep telefonları icat edilmemişti. Çuvallarla un, pirinç, bulgur, meyvalar eksik olmazdı. Kavunlar asılırdı, karpuzlar, elmalar, armutlar, erikler, dutlar, cevizler, kirazlar hep bağdan gelirdi.
İki tane bağımız vardı... "Erkilet"te...

Mutfağın hemen yanından da merdivenler başlar ve bizim eve girerdik, bu odada çok büyüktü, diğer iki eve bakarak. Ortadan ikiye ayrılmıştı. Girişte, annem, babaannem ve iki halam terzilik yapardı. İçeri bölmede bizim odamızdı, sağda kapısı olmadan içeri bölmeye girilirdi. Evet annemler terzilik yapardı. Eve girmeden önce de, sokağa bakan kısmında, sokak üzerinde eve bağlı bir dükkanımız vardı, orada da rahmetli babam erkek terziliği yapardı. Adı Bedros du ama herkes Yakup ağa derdi...

Annemler bizim giriş odasında kadın terziliği yaparlardı. Kış-Yaz terzilik öğrenmeye kızlar gelirdi. O zamanlar en az 15-20 kız gelirdi. Şeert kızları derdik, öğrenmek için geldikleri içinde annemlerin onlara para verdiğini hatırlamıyorum. İçlerinde elbise diktirmek isteyen olursa, rahatça elbiselerini dikerler, ve halam veya annem provalarını yapardı. Ayrıca içlerinde gelinlik kızlar da vardı. Onların da tüm elbiseleri para alınmadan dikilirdi, hatırladığım kadarı ile...

Ve derslerimizi çoğu zaman bu ablalara yaptırır ve biz çantayı atıp sokağa düşerdik, oyun oynamaya.

Kumaşların kesimi iki halama ama en çok da küçük horakurum ilgilenirdi. Onun için o semtte bizlere, terzi Nevrik [Babaannem] veya terzi Annik derlerdi. [Küçük halam]. Kayserili olup da bizi tanımayan yoktu diyebilirim. Terzi Nevrik veya terzi Annik derseniz, mutlaka tanınırdık. Dedeme de Apkar ağa derlerdi...

Biz beş kardeş ve halamların çocukları ile birlikte 14 çocuk birlikte büyüdük. Biz beş erkek kardeş, bir halamın 1 oğlu 3 kızı ve bir halamında 1 oğlu ve 3 kızı. Yani biz 5 kardeş olmayıp 14 kardeşiz... Gerek Kayseri de "Seten Önünde". [Eski un pazarının karşısında]. Ve İstanbul da, yine üç katlı ahşap bir evde, bir katında biz, diğer katlarında da iki halam otururdu.

Burada da çok az olmakla birlikte, yine terzilik ve kolama yaparlardı. Bu ev eski bir paşanın sayfiye eviymiş. Buraya yazlığa gelirlermiş, öğrendiğimiz kadarı ile.

Çocukluk ve gençlik günlerimiz hep birlikte geçti. Büyüyen evlilik çağı gelen her kız-erkek Gedikpaşa dan gelin veya damat çıkmıştır. İki küçük kardeşim Paris te evlenmiştir. Bende ikinci evliliğimi burada yaptım. Ve küçük halamın, küçük kızı ve oğlu, [Sarkis C.] ve bende ilk evliliğimi Bakırköy de yaptık.. [Artık Gedikpaşa oturacak yer olmaktan çıkmıştı].

Evet başta da yazdığım gibi sırasıyla yazabilmek oldukça zor. Bu yazıylada bizim aile hayatımızı da hiç olmazsa yazılı bir belge olarak kalır.

Evet yalnız benim hayatımla birlikte, ailemizi de içine alan bir yazı serisi olacak.

Gerek ailemizden kimsenin gücenmesini, kırılmasını istemem. Ben hatırladıklarımı ve anılarımı yazıyorum. Ve biliyorum ki! Bu yazı serisi ile bir kaçı bana küsecek veya alınacak. Kimse gücenmesin ve alınmasın, ben anılarımı yazıyorum ve hatırladıklarımı!

Devam edecek...

Açıklama - Zerzembi, Bodrum \ Horakur, Hala / Dayday, Dayı / Hopar, Amca /

Paris, 17 Nisan 2008

 
Toplam blog
: 161
: 379
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Matbaacıyım, şu anda malülen emekliyim. Askerden önce şiir denemelerim oldu. Bazı dergi ve gençlik ..