Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '09

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaş'ın 13.Şampiyonluk Hikayesi

Beşiktaş'ın 13.Şampiyonluk Hikayesi
 

BJK Amblemi


Nereden başlasam bilmiyorum... 100. yılın final maçında Tümer'in taşıdığı topla Sergen'e attırdığı gol, Ercan Taner'in 'Sergen attı, şampiyonluk geldi!' sözü ve ardından gelen şampiyonluk turu... Daha sonra kabus gibi geçen, tüm Beşiktaşlı taraftarların sinir katsayısını arttıran sezonlar... Son iki sezonda ise İnönü'de Fenerbahçe maçlarıyla kaçan şampiyonluklar. Tüm bunlardan sonra Beşiktaşımız nihayet bizleri sevindirdi ve unutmak üzere olduğumuz heyecanları bize tekrar yaşattı. Hemde ne yaşatmak ama.....
Oysa sezon başında yine karabulutlar takımın üstündeydi. Çok iyi geçtiği söylenen kamp döneminde Beşiktaş'ta hiç alışkın olmadığımız olaylar yaşanıyordu. Takımın iki kaptanı yumruk yumruğa kavga etmiş, ortalık karışmış ve sezon öncesi takımın içinde resmen bir bomba patlamıştı. İbrahim Üzülmez ve Toraman kavga sonucunda kadro dışı bırakılmış, Ertuğrul Sağlam&Sinan Engin ikilisi takımı sezon boyunca taşıyamayacaklarının sinyallerini vermişlerdi. Bir taraftan da takımın iki Çek stoperi Sivok ve Zapo'ya verilen astronomik bonservis ücreti medyada günlerce manşetlerden düşmemişti. Tüm bu sıkıntılı durum için başladı Beşiktaş, Uefa Kupası yolculuğa...Hedef her zamanki gibi büyüktü ama bu hedefe ulaşacak kadro yine elde yoktu. İlk elemeyi rahat geçti Kartalım.. Bosna'nın Siroki Brijeg takımını 2-1 ve 4-0 ile eledi ama hesapların değişeceği ve bir avrupa faciasının daha yaşanacağı eşleşme bizlere çok uzak değildi.
Metalist Kharkiv..... Kimsenin adını bile duymadığı, Lucescu'dan gelen uyarılara rağmen basınımızın ve teknik ekibimizin bir köy takımı olarak algıladığı Ukrayna ekibi. 'Çerez kura' havasına sokulan eşleşmede ilk maçta işlerde bir gariplik olduğu belliydi. Kazanan Beşiktaş'tı ama atılan golün açık bir ofsayt olduğu ve maç boyunca Metalist'in Beşiktaş'ı sürklase ettiği gerçeği bile bizi kendimize getiremedi. Deplasmanda 4-1 gibi bir utanç verici skorla mağlup olan ekibimiz avrupa hüsranlarına bir yenisini daha ekliyor ve sezonun en hayırlı kararı alınarak Ertuğrul Sağlam ile yollar ayrılıyordu. Ardından göreve gelen Mustafa Denizli, Sinan Engin ile de yollarına ayrılmasını istiyor ve en sonunda takımda bir disiplin sağlanıyordu ama buna rağmen işler düzelmeye niyetli değildi.
7. haftada görevi devralan Denizli takıma bir türlü istediği futbolu oynatamamış; 3 lü defans, yanlış sistam eleştirileri içinde istikrarsız sonuçlar alınmaya devam edilmişti. Bu sürede Kayserispor, Ankaraspor, Fenerbahçe ve Galatasaray olmak üzere 4 yenilgi alan Beşiktaş'ta takım resmen dibe vurmuş durumdaydı. İlk yarıyı 6. sırada kapatan takıma artık bir mucize lazımdı.
Bunlar yaşanırken Mustafa Denizli verdiği her röpörtajda şampiyon olacağımızı iddia ediyor, '26. haftayı bekleyin, o zaman ligde şampiyonluk için mücadele eden takım sayısı azalacak ve kalan takımlarda birisi biz olacağız.' diyordu. Transfer sezonu açılmışken bombaları Beşiktaş patlattı. Önce Schalke'den Fabian Ernst ön libero bölgesi için, daha sonrada Bursa'dan Yusuf Şimşek Delgado'nun yeri için alındı. Özellikle Yusuf transferinden taraftar çok memnun değildi ama daha sonra çok yanıldığımız ortaya çıkacaktı.
İkinci yarı başladığında ise işler Beşiktaş'ın istediği gibi gidiyordu. 3-4 haftalık bir seri yakalayan takımımız, Fenerbahçe'nin anormal puan kayıpları, Galatasaray'ın Uefa nedeniyle kayıpları ve Trabzonun istikrarsızlığı ile zirvede Sivasspor ile yalnız kalmaya başladı.Tam bu sırada istanbulda oynanan Trabzon maçında oynanan müthiş futbol herkesi tekrardan havaya sokmaya yetti de arttı bile. Belki maç 1-1 bitti ama futbol ümit verici idi.
Diğer takımlarında kayıpları sonucu ikinciliğini sağlama alan Beşiktaş eline geçen ilk liderlik fırsatı için Sivas deplasmanına gitti. İkinci yarı başından beri oynadığı futbolu sürdüren Beşiktaş, 1-1 biten bir başka maç sonucu fırsat tepmiş ama en azından direk rakibine deplasmanda yenilmemişti. Bu maçta attığımız golün asistini yapan Yusuf, takıma ne kadar yararlı olduğunu ispatlamaya başlamıştı bile.
Derken haftalar geçiyor, Denizli'nin dediği gibi diğer takımlar yarıştan koparken Beşiktaş ve Sivasspor ligin tepesinde yalnız kalıyordu. İnönüde Kayserispor'u Yusuf'un golüyle geçen Kartal, deplasmanda rakip tanımıyor ve önüne geleni deviriyordu. Karşılıklı ikramlar şeklinde geçen liderlik fırsatları Beşiktaş tarafından sürekli tepilmekte ve taraftarın heyecanı yerini gerginliğe bırakmaktaydı. Tüm bunların üstüne tarihin en kötü Fenerbahçe'si İnönü stadında maçın mutlak favorisi Beşiktaş'ı yine yeniyor ve 30. haftayı da ikinci olarak kapatmamıza sebep oluyordu. Bunun intikamıysa 10 gün sonra Kupa Finalinde alınacaktı. 31. haftada nihayet liderlik Beşiktaş'ın oldu. Sivasın İstanbul Belediyespor'a mağlup olması ve bizimde deplasmanda Ankaraspor'u 4-1 ile geçmemizin ardından ibre Beşiktaş'a döndü. Türkiye Kupası Finalinde de Fenerbahçeyi 4-2 ile geçen Beşiktaş hem sezonun ilk kupasını kazandı hemde şampiyonluk kutlamalarına erken başladı. Artık geriye 3 maç kalmıştı.
Küme düşme kabusu içindeki Ankaragücü'ne de acımayan Kartal 3-1 galip geliyor ve İnönü de Galatasaray önüne çıkıyordu. Oldukça stresli geçen maçta iyi oynamasa da yine Yusuf ile gülen Beşiktaş artık ŞAMPİ.... konumuna gelmişti. Tek engel deplasmanda Denizlispou geçmekti. Bundan önce Denizlinin yaptıkları bilinsede Beşiktaş yeni bir süprize izin vermedi ve maçı 2-1 alara sezonu çifte kupa ile kapadı. Tüm emeği geçenlere sonsuz teşekkürler....

 
Toplam blog
: 27
: 1790
Kayıt tarihi
: 10.02.09
 
 

1990 Kadıköy Doğumluyum. Hala İstanbul Üniversitesi Matematik Bölümü'nde öğrenciyim. Koyu bir Beşikt..