BİLMİYORUM

 Negatif yönlerini kapatmak için saldırgan bir tavırla sürekli konuşan, bilgisi olsun veya olmasın her konu hakkında fikir beyan eden ve her şeyden anladığını iddia edenlerden uzaklaşmak çok faydalı bir eylem.

    İletişimi kendi konuşmasından ibaret gören, diyalog kavramını idrak edebilecek kadar izanı olmayanların beş cümlelik bir konuyu beş yüze yakın cümleyle anlatıp atmosfere gereksiz kelime göndermesi ve bununla birlikte insanların sabrının sınırını zorlaması dayanılması zor bir durum.

     Benzer biçimde konuşan, üzerine vazife olmayan işlere karışıp popüler olma kaygısıyla baskın çıkan tiplerin bir diğer özelliği de başka insanları aşağılayarak prim yapma çabasıdır. Muhabbeti iyi olduğu bir konuya getirerek gereksiz yere uzun uzadıya konuşanların daha sonra malum mevzuya vâkıf olmayanlar üzerinden ego tatmin etmek için lafı ‘sen ne bilirsin ki zaten’’ cümlesine bağlaması ahlak zafiyetinin bir diğer sürümü olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Toplumumuzda  çok konuşanın çok şey bildiğine dair genel bir kanı olsa da yerinde ve zamanında konuşmanın daha erdemli bir davranış olduğu aşikâr. Hemen her konuyu bilmek mecburiyetindeymiş gibi atıp tutanlar takdir görürken bilmediğini çekinmeden söylemenin özgüveniyle ‘bilmiyorum’ diyenlere haksızlık edildiği bir coğrafyada bulunmaktayız. Hatta her şeyi bildiğini iddia edenlerin yüksek mevkilere geldiğini, itibar kazandığını söylemek de mümkün.

     2000’li yılların başında yayınlanan Beşik Kertmesi dizisinde Meltem Cumbul’un canlandırdığı Elmas Mağden karakterinin mesleği ‘şarkıcı, türkücü, ressam, heykeltıraş, kültür elçisi, tenisçi‘ olarak belirtilmiş; herkesin her konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikir belirterek unvan sahibi olması başarılı bir biçimde eleştirilmiştir. Herkesin her konuyu bildiğini iddia ederek çeşitli payeler ve rütbeler elde ettiği bir dünyada ‘Bilmiyorum’ demenin daha değerli olduğunu düşünüyorum.