Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '09

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Bin yıllık Türk tarihini görün: Harput ve Arap Baba!

Bin yıllık Türk tarihini görün: Harput ve Arap Baba!
 

Harput'un genel görünümü


Harput’un yokuşuna,

Fırat’ın akışına,

Dünya malını vermem,

Yarin bir bakışına…

Diyor bir Harput türküsü. Türklerin Anadolu’ya geldiği ilk yıllardan itibaren Türk yurdu olan Harput’u ilk kez gezdim.

Tüm haşmetiyle ortada duran kalesinin ta Urartular devrinde yapıldığını, kalenin inşası esnasında harcına su yerine süt katılmasından dolayı “Süt Kalesi” olarak da anıldığını duydum. Surlardan Elazığ ovasının görünümü muhteşemdi. Türklerin bölgedeki bin yıllık tarihinde sık sık el değiştirmiş Harput. Her gelen bir eser bırakmış.

Ne yazık ki, kentin aşağıya taşınıp Elazığ’laşmasından sonra, ihmal edilmiş Harput. Eserlerin önemli bir kısmı harap olmuş ve yok olmuş. Yalnızca cami ve türbeler, Kale, hamam ve benzeri kalıntılar ayakta kalabilmiş.

Günümüz Harput’u ise maalesef mezar kente dönüştürülmüş. Elazığ’ın diğer taraflarında bir çok boş tepeler ve alanlar dururken, Harput’u parselleyip mezarlığa çevirmişler. Üzüldüm.

Harput’ta ilginç öyküleri olan Hak dostlarının türbeleri var.

En çok bilineni Arap Baba… Veli kullardan olduğu, Türklerin Anadolu’ya girişiyle birlikte bu bölgeye İslam’ı yaymaya gelen öncülerden olduğu rivayet edilir. Türbe 1279 yılında yapılmış. En önemli özelliği bu Hak dostunun bedeninin bozulmadan yüzlerce yıldır durması. Sanki çok lazımmış gibi 2008 yılında türbesinden alınan naaş üniversitede dört gün incelenmiş. Bu naşın alımı esnasında türbenin içi de maalesef perişan edilmiş.

İnsanlar naaşı görmek isteyip rahatsız ediyor diye Vakıflar Bölge Müdürlüğü ahşap kapısını kilitleyip anahtarı alıp gitmiş. Eskiden gönüllü türbedarlık yapanların bakımında olan türbe böylece sahipsiz kalmış. Ben anahtarı ancak ikinci gün buldurup ziyaret edebildim.

Kapıyı açtığımızda keskin bir rutubet kokusu vardı. Maalesef hava alacağı tek bir pencere yada delik yoktu. Bu Hak dostunun bu şekilde kapalı bir mekana ve kapısı hiç açılmamacasına hapsedilmiş olmasına çok üzüldüm. Hiç değilse kapının mazgallı ve camsız bir penceresinin olması, böylece hem içerinin havalandırılması hem de ziyaretçilerin dışarıdan sandukayı görebilmesini sağlamak mümkün değil mi? Unutmayalım ki, Anadolu’nun manevi bekçiliğini yapan bu Hak dostlarına çok şey borçluyuz. Türkiye’nin her yerinde vakıf eserlerini ihya eden Vakıflar Genel Müdürümüzün bu konuya hemen el atacağından eminim.

Sevgili dostlar, Harput, mutlaka görülmesi gereken bir yer. Oradaki tarihi ve manevî hava insanı çok etkiliyor. Etkilendiğim adeta cennetin kokusunu duyduğum bir başka mekanı –Mansur Baba Türbesi- ayrı bir yazıda anlatacağım.

Tabi gitmişken Osmanlı mimarisinin ayakta kalan güzel bir örneği olan ve onaltıcı yüzyılın ilk yarısında Cemşit Bey tarafından inşa ettirilen Cimşit Hamamında faaliyet gösteren kebapçıda kuzu pirzola yemeden oradan dönülmezdi. Size de tavsiye ederim.

Bin yıllık Anadolu tarihini bir günde yaşamak, Alperenleriyle, ermişleriyle binalarıyla zamana meydan okuyan bir kent görmek istiyorsanız mutlaka Harput’a gidiniz. Artık gitmek de çok kolay. Günde dört uçak gidiyor Elazığ’a. Şehir Merkezinden Harput ise beş altı kilometre.

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..