Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '16

 
Kategori
Komşuluk
 

Bir komşu hikayesi

Bir komşu hikayesi
 

Akşam vaktiydi. Çocuklarla salonda oturuyordum. Üst kattan ağlama sesleri gelmeye başlamıştı birden. Üst katta oturan komşuların  6-7 yaşlarındaki çocukları çok acılı şekilde ağlıyordu. Annesinin de ara ara bağırma sesleri geliyordu. Çok üzülüyordum. Çünkü yaklaşık bir hafta önce de küçük çocuk annesinin bitmek bilmeyen azarları karşısında çok uzun süre ağlamıştı.

Çocukları çok seven bir insanım. Bu çocuğu da asansörde ve girip çıkarken görmüştüm. Hareketli sevimli bir afacandı. Gerçekten de yerinde duramıyordu. Annesiyle de birkaç merhabamız olmuştu. Çocuğun ilkokul birinci sınıfta okuduğunu tahmin ediyordum çünkü, annesi akşamları matematik çalıştırırken sesi bize kadar ulaşıyordu  Genç anne tek çocuğu olan afacanı epey azarlıyordu. Sadece ders için değil çocuğun evi dağıtması, söylediğini anlamaması, ders çalışırken birkaç kez hatalı cevap vermesi hep azar sebebiydi sanırım. Geçen sefer abartısız yarım saate kadar adeta bir yetişkinle tartışırcasına gidip gelip azarlamayı, en üst perdeden bağırmayı sürdürmüştü. Sevgi bir dolu anneydi kuşkusuz ancak, bu azarlamaları çocuğu ezdikçe eziyordu çünkü çocuğun ağlaması çok içli ve uzun süreliydi.

Genç annedeki biricik evladına karşı olan bu şiddetli ve hoşgörüsüz katı tavrın sebebini anlıyordum aslında: eşiyle hiç mutlu değillerdi. Apartmanımızda rastladığım tek şiddet vakası onlara aitti. Kafa göz yarma şeklinde olmasa da, şiddetli tartışmalardan sonra vurma gürültüleri koşuşmalar kapıların ani çarpılması ve yeniden kadının gözyaşları bağırmalar. Maalesef ki bir aile içi, kadına dayak olayı söz konusuydu. Bu şiddetli kavga ve atışmalar dışında birbirlerine aslında çok ta yakışan genç çift herşeye rağmen evliliklerini sürdürüyorlardı. Tabii ki bu onların meselesiydi. Kadın ve adam böyle sürdürüyorlarsa anne babaları dışında kimse bir şey diyemezdi. Ancak ya o küçük çocuk?

En son yine bu ağlamaları duyunca saatin 23.00 e yaklaşmasına rağmen duramadım artık. "Ben üst kata gidiyorum konuşacağım. Nedir bu böyle ufacık çocuğa yapılan zulüm  oğlum" dedim.

Oğlum "anne boşver karışma" dedi.

"haklısın ama çocuğa çok üzülüyorum dayanamıyorum oğlum" dedim. "Ben sözünü bilen bir insanım merak etmeyin bağıracak ya da tartışacak değilim"  diye ilave ettim ve üst kata çıktım. Bu zaman da hem de insani bir konuşma için akşamın 23.00 ünde bir komşu kapısına gitmek hiç akıllıca değildir ve en azından kibarca ya da kabaca "size ne!" diye cevap alabilirsiniz ama sakinliğime ve haklılığıma güveniyordum.

Kapıyı genç baba açınca şaşırdım. Adamın hiç sesi duyulmadığından, kadının evde çocuğuyla yalnız olduğunu sanıyordum oysa. "Sonra gelseydim keşke" diye düşünmedim de değil ancak bu düşünce için artık geçti.

Güzelce kendimi tanıtıp "iyi akşamlar" diledikten sonra, "çocuğunuzun bir rahatsızlığı mı var acaba? Çok ağlıyor da merak ettim. Ben çocukları çok seviyorum da yapabileceğim bir şey var mı diye geldim kusura bakmayın rahatsız ettim geç saatte dedim.

İçerde çocuk annesinin yanındaydı. Genç anne de beni izliyordu merakla. Çocuğun ağlaması mızıldanma şeklindeydi o an ve annesinin kucağındaydı. "Yoksa bu çocuğun bir rahatsızlığı mı var" diye aklıma takıldı bu kez her neyse. İçimdekileri söylemeden gitmeyecektim.

"Dünyada çocuk sahibi olmak isteyip te olamayan ne kadar çok insan var çok şanslısınız maaşallah çok tatlı bir çocuğunuz var. Bazen asansörde de görüyorum kendisini. Çocuklarımız ne kadar büyük bir nimet. Allahın bize hediyeleri. Onların bir serçe parmağına bir şey olsa ne kadar çok üzülürüz değil mi? dedim sakince genç babanın gözlerine bakarak. "doğru doğru haklısınız sağolun" dedi.

"Tabii çocuklarımız da bazen hatalar yapabiliyorlar bizim gibiler ve mükemmel değiller sonuçta. Ama tabii ki onları hoş görmeliyiz anne baba olmak ta kolay bir görev değil zaten. Bakın benim de iki oğlum var ve onları tek başına  büyüttüm. Şimdi delikanlı olsalar da ben de tek ebeveyn olarak çocuk yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum" diye devam ettim. Çocuğun babası hiç olumsuz ya da gergin bir tavır almadan, hatta biraz mütebessim ve mahcup şekilde " haklısınız " diye kafasını sallıyordu. İnce mesajımı çok iyi anlamıştı. "İyi akşamlar"  dileyip evime geçtim. Çok rahatlamıştım. "Belki bu insanlar, harala gürele günlük hayat içinde yanlarında yaşayan kanlarından canlarından bu sevimli afacanın varlığının kıymetini farkedemez olmuştu. Bunu onlara bunu farkettirmiş olmayı diliyordum.

Çocuklarıma da konuştuğum konuyu ve komşunun beni olumlu karşıladığını söyledim.

Aradan geçen günlerde, açıkça yazmalıyım ki annenin bağırmaları, çocuğu bir köşeye sıkıştırıp uzun uzun adeta sesiyle dövercesine azarlamaları, yerini anne tavrına yakışır uyarılara, konuşmalara ve uzun sürmeyen azarlara bıraktı ve bu kez baba ile çocuğun seslerini daha çok duymaya başladım ama, neşeli sesler. Baba küçük oğluyla oyunlar oynuyor şakalaşıyordu.

Bazen akşamları üst kattan gürültü geliyordu. Çocuğun kahkahalarını duyuyordum. Çok sık gelmiyordu kahkaha sesleri ancak, sürekli ve gecenin çok geç saatlerinde olmayan üstelik te neşe ve mutluluk yansıması gürültüler için asla ve asla bir komşumu uyarmayı düşünmezdim zaten. "İyi ki bu konuya kendimce müdahale etmişim" diye düşündüm.

Ha bu davranış tarzımı başkasına tavsiye eder miyim? Hayır. Günümüz Türkiye' sinde böyle bir vebal alamam. Ben eğitimli, kişilikleri az çok tanınan insanların oturduğu bir binada yaşadığımdan ve aileyi de biraz tanıdığımdan böyle bir uyarıyı yaptım ancak; çok fazla psikolojik rahatsızlığı olan ya da şiddete meyilli insan var. Silah taşıyanlar var. Yazık ki kimin ne tepki vereceği belli olmaz ve büyük sorunlar yaşanabilir.

Yani diyebileceğim o ki;  herkes böyle bir tavsiye ya da uyarıya olaylara ve şartlara göre mantık-vicdan muhasebesi sonucunda ancak kendisi karar verebilir.

 
Toplam blog
: 148
: 384
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

Merhaba...  Üniversite mezunu Kamu İdaresinde  çalışan bir bayanım. Ankara'da iki oğlumla yaşıyorum..