Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '09

 
Kategori
Anılar
 

Bir okul anısı

Geç kalmıştım! Sınıfın kapısının önünde durmuş, içeriyi dinliyordum. Ders başlamıştı, hocanın sesi duyuluyordu. "Allah kahretmesin.. ben şimdi içeriye nasıl gireceğim!". Ama girmeliydim.

Hacettepe Ekonomi'deki ilk dönemimin başlarıydı. Bütün dersler bir bir başlıyor; ben de hem dersleri, hem de hocaları ilk kez tanıyordum. Bugün de Sosyoloji dersi vardı, hocası da Emre Kongar'dı.

"Kapıyı vurur, girerim yaa, servis geciktiyse benim suçum mu..?!" dedim.. ama çekinerek..öne doğru eğilip.."afedersiniz.. girebilir miyim?" demeye hazırlanarak kapıyı tıklattım. Kapıyı açmam ve özrümü dilemeye başlamamla; hoca, elini kaldırarak bağırdı: "TABU YOK!"..

" SINIFA ŞU SAATTE GİRECEKSİN, KAPIYI VURACAKSIN, ÖZÜR DİLEYECEKSİN DİYE BİR ŞEY YOK! DERSİ DİNLEMEK İSTİYORSAN GELİR DİNLERSİN, KİMSEYE HESAP VERMEK ZORUNDA DEĞİLSİN.. ANCAK DİĞERLERİNİN DİKKATİNİ DAĞITMAMANIZ İÇİN VAKTİNDE GELİR VE DERSİ KESMEZSENİZ İYİ OLUR..".

Derslerimiz kocaman bir sınıfta yapılıyordu. Sınıfın belli bir mevcudu vardı, 50 kişi kadardık. Hocalar ciddi ve mesafeli bir şekilde, mesleğe ve konulara ilişkin açıklamalar, tanıtımlar, yani 'giriş' yapıyorlardı. Bugün ise durum farklıydı, sınıf olağanın dışında olarak çok kalabalıktı. Öğrenciler sıkış tepiş oturuyorlardı. Üst sınıflardan bazı tipleri ve hiç tanımadığım yüzleri, yerime oturup heyecanım, şaşkınlığım biraz geçince farkettim. Hocayı 'izlemeye', dinlemeye gelmişlerdi, sorumluluktan değil, istedikleri için..

Ben detaycı terazi kızı, hemen hocanın fotoğrafını çektim: Kalınca gözlüklerin ardında parlak gözler, heybetli ve sportif bir görünüş, hafif kırlaşmış bıyık ve sakal; giyinişi bir motosiklet sürücüsü gibi- bir hocada yadırgadığım bir kıyafet-, deri bir mont, içinde dik yakalı kalın kazak, kot pantolon, elleri ceplerinde.. Kürsüde ya da masasında değil, hemen ilk sıranın önünde, sınıfın ortasında, en arka sırayı bile etkisi altında tutabileceği bir noktada, ayakta duruyor.

Anlatıyor.. yani tabii ders.. hemen kağıdı kalemi çıkarmaya davranıp not tutma telaşına düşüyorum. Fakat hoca, son derece ilginç konulardan, son derece ilginç örnekler vererek bahsediyor. Sanki bir beyin fırtınası yaratıyor anlattıkları.. Sürekli öğrencinin ilgisini canlı tutuyor. Bazen ortaya bir soru atıyor, cevap vermesi için öğrencileri kışkırtıyor, her cevaba ve fikre açık, yeter ki tartışmada ezilme, altta kalma..tabii ki O galip.. fakat öğrenci yenilgisinden öğrenerek çıkıyor. Bazen onurlandırdığı da oluyor öğrenciyi, fikrini kabul ederek.. Ve ne ben, ne yanımdaki, ne de başka bir arkadaşım, not tutamıyoruz. Tam "Hah işte bir konu başlığı, belki sosyolojik bir tanım, şunu tam bir yazayım..!" derken, hoca bir örneğe geçiyor, kendimizi merakla onu dinlerken buluyoruz.

Dönem böylece geçti. Dönemin sonlarına doğru, Emre bey derslere gelmemeye başladı. Bir söylenti yayıldı ki; YÖK, tüm öğretim görevlilerinin kılık-kıyafetine düzenlemeler getirmiş, bu arada erkeklere sakallarını kesme zorunluluğu getirilmiş, hoca da böyle bir emrivaki ve gereksiz uygulamayı kabul etmeyip üniversiteden ayrılmış. Üzüldük elbette ama bize olan dersi, zaten bir dönemlik giriş dersi olduğu için çok da üstünde durmadık.

Sınav günü, başka bir hoca geldi, soruların Emre hocaya ait olduğunu belirterek dağıttı. Elimde hiç denecek kadar yetersiz notlar vardı, anlattığı -bugün bile bazılarını hatırladığım- örneklerin ne işime yarayıp da bana ders geçme sağlayacağını da bilmiyordum, moralim sıfırdı. Soruları görünce ne kadar şaşırdığımı ve sevindiğimi anlatamam: Sorular, tanımları verilmiş sosyolojik olguların, derslerde anlattığı örnekleri hakkındaydı ve ben herşeyi tek tek hatırlıyordum; hem de hocanın el-kol hareketleri ve mimikleriyle beraber..

Tabii insanın öğrencilik hayatı boyunca, pek çok hocası oluyor.. pek çok değerli insan.. belki ayrı ayrı bahsedilebilecek hocalar.. Fakat Emre Kongar bende, enteresan bir kişilik olarak iz bıraktı. Son derece ileri görüşlü, demokrat, modern, saygın; özgürlüklere duyarlı, insan haklarına saygılı; bazen fikirleriyle saldırgan, bildiği gerçeği karşısındakini kırmak pahasına söyleyebilir, objektif; "Senin özgürlüğün, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter." kuralını ilk öğrendiğim insan..

Daha sonraları basında, çeşitli nedenlerle yeralmaya başladı. İlgiyle izledim onu..sonra kaybettim.. -belki O buralardaydı, ben yoktum-.. derken kitaplarını farkettim. Farkettiğim günden beri, her yeni çıkan kitabını takip ediyorum. Sade bir dille, herkesin anlayabileceği ifadelerle, bazen kendi hayatını, hayatındakileri, fikirlerini katarak, bilimsel yaklaşımdan uzaklaşmadan, toplumumuzun gerçeklerini anlatıyor; gelişmemizin yollarını arıyor.

Ne zaman yeni bir kitabını elime alsam, kulağımda şu ses çınlar: "TABU YOK!"

 
Toplam blog
: 33
: 3988
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

İyi bir okurum. ..