Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Sinema
 

Bir Tutku Filmi: Usta

Bir Tutku Filmi: Usta
 

Uçak yapma tutkusunu hayatının merkezinde gören bir erkekle, kendisini kocasının hayatının merkezinde görmek isteyen tutkulu bir kadının çekişmesini konu alan 'Usta' filmini izledim ve etkilendim.

Yönetmen Bahadır Karataş filmin geçtiği Eskişehir’den, Anadolu Üniversitesi Sinema-TV Bölümünden mezun. Birçok reklâm filminin yönetmenliğini üstlenmiş. Karataş, sinema filmi sektöründe yaklaşık bir yıl yönetmen yardımcısı olarak deneyim kazandıktan sonra, özel bir burs kazanarak gittiği Los Angelas’da ABD’nin en seçkin sinema okulu sayılan USC Sinema Sanatları Okulu’nda master yapmış. Türkiye'ye döndükten sonra eski işlerinin ardından ilk sinema filmi Usta'yı bizlerle buluşturan isim o.

Son romanı ‘Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi’ yle gündeme gelen Ayfer Tunç’ da senaryoya hâkim olan öykünün oluşmasında Karataş ile kalemdaşlık yapmış. Yönetmen özellikle kadın karakterler konusunda A. Tunç’un büyük katkısını kendisiyle yapılan söyleşilerde belirtmekte. Yetkin Dikinciler, Fadik Sevin Atasoy, Şevket Çoruh ve Hasibe Eren bu güzel filmde temel rolleri paylaşıyorlar. Hepsi de kanımca çok başarılı. Yaşamın içinden, son derece doğal ve etkileyici bir oyunculuk tarzı sergiliyorlar. Türk tiyatro ve sinema tarihinin efsanevi ismi Müşfik Kenter'in de filmin sonuna doğru yer alan kısa ama dramatik varlığı ise filme ayrı bir zenginlik katmış.

‘Usta’, öyküsüyle, hikâyenin anlatılış biçimiyle farklı bir film. Teknik anlamda çok sık görmeye alışık olmadığımız bir film. İzleyici filmde Türk sinemasında bir fark yaratmak isteyen bir tarzla karşılaşıyor. Film bir tutku öyküsü. Bize, bizim hayatımıza, Türk insanına içinden bakmayı amaçlayan bir aşk ve tutku filmi. Evet, aşk ve tutku; insanın var olmaya başladığından beri var bu hikâyeler. Nice aşk filmleri gördük, romanlar okuduk. Bu anlamda da anlatılmamış bir öykü, söylenmemiş söz yok artık belki de yeryüzünde. Ama Usta ile ilgili yeni olan şey, bana o hikâyenin anlatılış biçimi olarak göründü. Seyirci genelde bir filmi izlerken olaya tanık olur, izler durumdadır, olayların arkasından gider fakat bu filmde seyirciyi o öykünün içine sokan bir yan var gibi.

Devrim Arabaları’nda tutku duygusu temelinde toplumsal-siyasal olarak yakalanan gerçeklik burada hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıca kavranmış. Çünkü diyaloglar, ayrıntıda yakalanan bildik olay ve tavırlar güncelin çok içinden, kısa ve etkileyici! Bu çerçevede de anlayanlar için güçlü göndermeler içermekte.

Filmi izlerken havacılığa küçüklüğünden beri meraklı olan biri olarak, ideale konu olan uçak, 1930'ların değil de günümüz teknolojisine biraz daha yakın olabilse daha hoş olurdu diye düşünmeden edemedim. Çünkü Ulusal Cumhuriyetimizim havacılık-uçak üretim geçmişinde bu güçlü irade, eylem nüvesi var! (1) Senaryoda bu yaklaşımı sergilemek sanırım o denli zor olmazdı diye düşünmekteyim.

Son tahlilde film, bir uçak hikâyesi gibi görünse de aslında bir insan hikâyesi.

Bu tür filmlerinin sayısının ve izleyicilerinin artması dileğiyle…

İ.Ersin KABOĞLU,

27 Mayıs 2009, Ankara

Blognot:

(1) Bu konuda dramatik ve tarihsel bir yaklaşım için bkz. : "Tavana asılı ay yıldızlı çelik kanatlar" başlıklı

bloğum http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=86222

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..