Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kolbastı, popüler kültür ve muhafazakârlık

Kolbastı, popüler kültür ve muhafazakârlık
 

Fotoğraf: www.ensonhaber.com


Bir yılı aşkın bir süredir bir ‘kolbastı’ fırtınasıdır esiyor yurt sathında. Özellikle de gençler arasında. Sokak, meydan, stadyum, dağ, tepe, ova demeden…780.576 km kare boyunca… Kolbastı, futbol sahalarında, temel rock-rap figürlerine aşina, futbol idman figürlerinde usta yerli ve yabancı futbolcuların ‘kutlama kültürü’nün de ateşlemesiyle bir kült olarak kısa sürede her yere yayıldı. Öyle ki, bu fırtına artık 23 Nisan’lara, 19 Mayıs’lara da damgasını vuran bir hal aldı.

Bu hareketli oyun 'Trabzon kolbastısı' ya da ‘Faroz kesmesi’ olarak da bilinir. Aslında oyun figürlerine ilişkin kesin kurallar da yoktur. Sadece yerinizde durmadan tempolu bir şekilde sürekli hareket etmek esasdır. Bunun nedeni de kolbastı'nın Osmanlı döneminde yasak olan kumar oynama esnasında, olası bir zaptiye baskını karşısında ortalığı acelece toplayıp " biz sadece oyun oynuyorduk" demek için icat edilen bir oyun olmasından kaynaklanıyor olabilir. Faroz'da, Ali Kemal başta olmak üzere birçok efsanevi Trabzonspor’lu futbolcunun doğup büyüdüğü ve horon oynanmayan tek Trabzon mahallesine özgü, 19.yy.’ da oynanmaya başlanan bir tür dans. 1930'lardan itibaren yeniden anımsanmaya başlanmış. 70'lerdeki Trabzonspor fırtınası döneminde yerel popülerliği olmuş. Genelde Erkan Ocaklı’nın ‘Trabzon kolbastısı’ isimli parçasıyla oynanır. Ayrıca ‘hoptek’ de denir. Avni Aker stadyumunda her maçtan önce çalınır. Oyuna Ankara oyun havalarının horonlu sürümüdür diyenler de bulunmaktadır.

Arafilli farozli - mahallenin mastisi - oynayalım usaklar - Trabzon kolbastisi…”

Ama Murat Kayıkçı versiyonunda eski bir Karadeniz halk türküsü döşenmiş söz olarak bu hareketli figürlere; yaygın olarak söylenen de bu! Bu anlamda da oyun artık Trabzon-Karadeniz tekelinden çıkmış tüm ülkeyi gençleriyle temsil eden bir platforma oturmuştur.

“…Asmadan gel asmadan- Fistan giymiş basmadan - Kalk gidelim sevdiğim - Devriyeler basmadan…

Oysa günümüzde ‘Asmadan gelen’ de yok ‘ Fistan giyen’ de… Ama malûm, günümüzde bazı kavramların içi boşaltıldı. Yoksa buradaki ‘Asma’ artık ‘Shopping Center/ Mall’, ‘Fistan’ da ‘Garment & Life Style’ olmasın? Dansın Karadeniz ve Anadolu sürümünden Almancılar odaklı Avrupa sürümüne uzanan uzun yolda... Dansa son halini ikinci kuşak gurbetçiler verdi. Oyunun bu kadar popüler olmasında rap figürlerinin etkisi yadsınamaz. Kolbastı kursları veren Horon Evi'nin eğitmeni Aclan Genç, özellikle Almanya'ya göç eden gençlerin yeni bir tarz yaratmak için kolbastıyı rap ve break dansla birleştirdiğini söylüyor.

Aslında koalisyon halinde sergilenen popüler haliyle bu dansın içinde hangi yerel oyunlarımız geçit töreni yapmıyor ki? Dans son haliyle Kafkas dansları, Horon, Hora, Bar, Halay, Çiftetelli, Roman Havaları, Köçek gibi oyunlarımızdan pek çok izler taşıyor…Bu öylesi bir figür koalisyonu ki, uluslararası dans figürlerini de çağrıştırdığını bu nedenle yabancıların da ilgi ve beğenisini kazandığını da görüyoruz.

Öncelikle futbol, müzik, cinsellik, siyaset ve medya sütunları üzerinden yükselen popüler kültürle kavramların içi boşaltıldı dedik ya... ‘Aile’ zayıflayıp yok olmaya başlıyor yerine artık ‘medyadaki aile’ var! Yeni aileler kurmak içinse ‘Esra Erol’ başrolde. Ayda sadece 120 milyar liracık bir maaşla. Geleneksel diğer kurum ve kuruluşlar demode yani ‘out’! Aileyi artık kurarken de, yaşarken de, bitirirken de medyada olmak gerek. Görünür ve ‘live’!

Okul’ da zayıflıyor, yok olmaya başlıyor. Asıl yarışmacı eğitim ‘özel dersaneler’de. Bunun için resmi eğitimin süreleri kısaltılmakta. ‘Okul’ da artık medyada. Uzaktan eğitimiyle, uyuşturucu, tecavüzler, cinayetler ve iki de bir çıkan öğrenci aflarıyla... Okul ve aile değil de bizi artık daha çok medya sosyalleştiriyor. Sistemin uygun gördüğünü kabul ettiriyor, görmediğini dışsallaştırıyor.

Kolbastı her yerde; futbol sahalarında, tribünlerde, aile kutlamalarında, okullarda ve medyada!

Ahh 'popüler kültür' ahh! "Kralı da, dilenciyi de aynı iştahla acıktıran" (Montaigne) maharetine ve gücüne bilmem ki ne demeli?

Aslında ‘Mastika’ gibi, ‘Ankara Oyunları’ gibi ( hatta Turgut'lu versiyonları) bazı oyunlar ülke çapında zaman zaman popüler olur ve bu da doğal bir durumdur. Bunları sevmek ve oynamak başka, daha önemli değerleri gölgelercesine ve çılgınca sırf bu oyunla süslemek ise başka bir olay! Ayrıca diğer halk oyunları da bu figürlerle oynanmaya başladı ki bu da yeni bir durum. Ya işsizliğin kara bir bela gibi kol gezdiği bu günlerde ameliyathanede kolbastı oynadıkları için işten atılan iki genç sağlık görevlisine ne demeli?

Uğruna Kazım Koyuncu'ların, Volkan Konak'ların unutulmaya yüz tuttuğu kolbastı...

Kolbastı’daki hareket, enerji ve çırpınış gençliğin yerel refleksleriyle küreselleşme baskısını dengelemeye çalışmasındaki kaotik bir arayışı da içeriyor gibi sanki... Bunların yanı sıra, sırayla merkeze, odağa gelip (ya da sürüklenip) maharetini orada sergilemek de var bu oyunda. ‘Bunun anlamı ne ola ki?’ diye düşündüm de… Toplumun işleyişi artık herkesi (işi, gücü, ailesi ve dolayısıyla ‘kendi kaderi’ çerçevesinde) tek başına bırakma, önemsiz kılma, aynı sorunları paylaşsa bile çözüm için bir araya gelmeme ( ‘bireysel takılma’ ) mantığına dayanmakta… Bu yüzden böylesi bir toplumda herkes fark edilmek, bilinmek, görünmek, sevgi ve saygı görmek için adeta çırpınıyor. Kolbastı’daki genç çırpınışlar da bu tür bir arayış ve isyanın payı da yok mu acaba?

Diğer taraftan, Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Yılmaz Esmer öncülüğünde, 34 İlde 1715 denekle yapılan 'Radikalizm Araştırması'nda ortaya çıkan yeni sonuçlara göre - eğer bazı istatistiki hatalar ve bazı politik yönlendirmeler içermiyorsa - ortalama olarak çok muhafazakâr bir ülkeyiz artık. Her dört kişiden üçü içki içen, Tanrı'ya inanmayan, nikâhsız yaşayan komşu istemiyor. Yüzde 36'sı da kızları şort giyen aileyi kapı komşusu olarak düşünmüyor. Halkın üçte birinin kız evladın mirastan erkek evladın yarısı kadar pay almasını savunduğu, her iki kişiden birinin, bir kadının plajda mayoyla dolaşmasını günah saydığı bir toplum konumundayız.(1)

Belki de muhafazakâr (tutucu) Türkiye uluslararası gözlemcilere bu haliyle yakalandığında durum anlaşılmasın diye telâşla ayağa kalkıp hep birlikte kolbastı yapıyor! Tıpkı Osmanlı döneminde kumar oynarken yakalanan Faroz'lu gençler gibi.

Işıklar içinde yatsın büyük şair Ece Ayhan'ın sözleri çınladı kulaklarımda;" Bir toplum içinde, sen ne kadar çabalarsan çabala, nereye gideceğini toplumdaki ortalama insanın baskısı belirler..."

İ.Ersin KABOĞLU,
2 Haziran 2009, Ankara

(1) http://www.turkmedya.com/V1/Pg/ColumnDetail/ColID/22947

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..