Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Bir Umut Hikayesi

Bir Umut Hikayesi
 

Bugün ne kadar güzel yağıyordu kar. Bazen nazlı, bazen yoğun ama aralıksız yağan karı izlerken aklıma bir şiir geldi. “Bazen kar nasıl hazin yağar bilirsin, kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı” sonra da ‘ya ama hüzünlü yağmıyor ki kar’ dedim. Sanki İstanbul’lunun beklenen karıydı o. Evet, artık kar yağsın, kış geldi doğru düzgün soğuk olmadı, barajlarımız dolmadı vs. derken sonunda beklenen karlı günler geldi. Hatta okullar ve dershaneler tatil oldu.

Doğu’da yaşayan ve her gün okula giden çocuklar geldi aklıma. Ne zordu kimbilir? O şartlarda eğitim görmek ve hatta yaşamak…Ama ne yazık ki herkes payına düşeni yaşıyor ve bir gün gelip kendi kanatlarıyla uçana dek yaşam koşullarını değiştiremiyor. Peki istisnalar da yok mu? Elbette var. Benim aklıma hemen Adnan Kahveci geldi:

O, Trabzon’un Sürmene ilçesinde doğan bir memur çocuğuydu. Çocukluğunu da Sürmene’nin bir dağ köyünde geçirmişti. Yaşadığı köyden şehire gitmenin bile bir hayal olduğunu ve bütün hayatını bu köyde geçireceğini düşündüğünü hatıralarından öğreniyoruz. Bu kadar kendi dünyasında olan bir çocuğun en büyük hayali ise istediği kadar kavurma alabilecek paraya sahip olmakmış. Köyün hali vakti yerinde ailelerinden olmalarına rağmen yılda birkaç kez et yiyebildikleri için kendince böyle bir hayal kurmuş. Sıkıntılı, imkansızlıklarla dolu bir yaşamın ilk yılları bunlar. Hayatının sonraki evrelerinde ise sürekli burs kazanarak eğitimle bir yere gelmiş birinin haklı sevinci var.

O yıllar yılı çalışmasının karşılığını aldığı bir dönemdeki konuşmasında, geriye dönüp o günlerini şöyle özetliyor: “İnsan tabi onlara dönünce gözleri yaşarıyor. Buranın dağlarında yalın ayak gezip çobanlık yaparken, ot taşırken, ineklere ahırda yem hazırlarken…bunları insanın unutması mümkün değil. Bunlar bize alın terinin, çalışmanın yerini öğretti. Belki ilerideki hayatımızda ne başarabildiysek bunlarda o günlerin %99 katkısı vardır. Okullardan da bir şeyler aldık ama önemli olan insanın çocukluğunda aldığı eğitimdir ve çocukluğunda tattığı o çalışma zevkidir. Çalışmaktan zevk almayı, bir şeyler yapmanın sonucunu elde etmenin getirdiği manevi tatmini ben burada öğrendim.”

1966 yılında girdiği üniversite sınavında hem ÖSS hem de ÖYS’de birinci olarak rekor kırar. Ve bizlerin çoğu zaman eleştirdiği sınav sistemini de şöyle değerlendirir:

“Türkiye’de en sevdiğim şey budur. En fakir bir çocuk bile çalışkan olduğu sürece başarabiliyor ve yükselebiliyor. Türkiye’nin hayran olduğum tarafı budur. Kişinin zengin ya da fakir olması önemli değil; kişinin doğudan ya da batıdan olması da önemli değil. Türkiye’de çalışan, gayret gösteren engelsiz yükselebiliyor.”

O zamanlarda mı öyleydi yoksa hala günümüz Türkiye’sinde de bu görüş geçerli mi? Yine görüyoruz ki, doğudan ya da batıdan birçok öğrenci, belki dershaneye bile gitmeden ya da tarlalarda çalışarak sınavlarda önemli başarılar kazanıyorlar.

Umarım o başarı öyküleri, şu anda sınavlara hazırlanan öğrencilerimize esin kaynağı olur. Bu arada 5 Şubat tarihinde onbeşinci ölüm yıldönümüyle anılan Adnan Kahveci’ye de Allah’tan rahmet diliyorum.
 
Toplam blog
: 42
: 3194
Kayıt tarihi
: 29.05.07
 
 

İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümünden mezun olmuştur.  Aynı üniversitede  Pedagojik formasyon..