Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '08

 
Kategori
Kültürler
 

Bir yörük anası bir çoban: Pervin Çoban Savran

Bir yörük anası bir çoban: Pervin Çoban Savran
 

Aydıncık/MersinSarıkeçili körpeler, aydınlığa kanat çırpıyor.


Dört ya da beş yıl önce tanışmıştım Pervin Çoban Savran ile. Adı hoştu; soyadı, adından da hoştu. Bu üç ad, alıp götürmüştü beni çok uzaklara.

Pervin, bir yıldız kümesi. Biz ona “Ülker” derdik. Gece yarısından sonra doğan şafak sökerken de görünmez olan bir yıldız kümesi. Ülker sözcüğü, benim için uykulu bir çocuğun erkenden uyandırılması ve yola düşmesi anlamına gelir hâlâ. Çünkü yüklerin Irmasan yaylasından Gilindire’ye eşeklerle taşındığı yıllarda, sabahın köründe uyandırılırdım. Rahmetli anam, “Kalk oğlum, bak ülker nereye çıktı” derdi. İşte benim çocukluktan beri aklımda kalan, beni uyandıran yıldızdı, pervin ya da ülker.

Çoban sözüne de yabancı değilim. Bu sözcük de alıp götürdü beni hayvan güttüğüm yıllara, çocukluğumu yaşayamadığım, öteleyip durduğum günlerime.

Savran ise, devecilikle ilgili bir söz. Deveci başı, kervan sahibi, develeri güreşe hazırlayan, onları eğiten kişi demektir. Deve de yabancı değil bana. Anamurlu Bahşışler göçerken Gilindire’den bugünkü adıyla Aydıncık’tan geçerlerdi. O zaman görüp tanımıştım Yörüklüğün bu simgesini. Beserek, maya, lök, gaylak, kükür, köşek, dorum gibi kelime dağarcığımda hâlâ duran ama anlamlarını karıştırmaya başladığım sözcükler de o yıllardan kalma.

Adıyla, sanıyla Yörüklüğü çağrıştırıyor, Pervin Çoban Savran ismi. Aslında ben de bir Yörük torunuyum. Tek farkımız, benim dedelerim kıl çadırı bırakıp toprak dama daha erken girmiş.

Pervin Hanım, Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı şimdi. Televizyon kanallarında, çeşitli gazete ve dergilerde kendini gösteren, Sarıkeçili kültürünü savunan, onun yok olup gitmesine gönlü el vermeyen bir Yörük kadını. Ayrıca Pervin Çoban Savran, ismine uygun bir şahsiyet. Pervin, öncelikle aydınlığın yaklaştığını muştulayan bir yıldız. Karanlığa küfreden değil karanlığa mum yakan bir kişilik. Cehalet karanlığında uyuyan on kadar konargöçer çocuğun uyandırılmasına katkıda bulunan, onların aydınlık yarınlara ulaşmalarına, sosyalleşmelerine yardımcı olan, onların başında bulunan, yemeklerini yapan, okuldan dönerlerken karşılayan, çalışmalarını kontrol eden bir Çoban.

Pervin Hanım, mart ayı içinde evinden tüneğinden, işinden gücünden uzakta, Sarıkeçili çocuklarından oluşan bir yıldız kümesinin başına geçmiş, onları aydınlatıyor bir öğretmen gibi, bir eğitmen gibi, bir ana gibi. Kökünün üstünde yeşermiş bir çiçek gibi güzellik saçıyor çevresine. Üstelik bu çocukların hiçbiri de onun değil. Pervin Hanım, insanlık adına yapıyor bunu, kök aşkı için katlanıyor buna. Henüz okuma yazma bilmeyen Yörük çocuklarımızın başında duruyor şu günlerde, sevgi ve şefkat dolu yüreğiyle. Çocuklar okula ve çevresine alıştıktan sonra da dönecek kendi özel yaşamına.

Kim bu çocuklar? Kıl çadırda doğmuş, ormanda yaşayan, oğlak, keçi, deve, kuş ve yabanıl hayvanlarından başka kimseyi tanımamış, bizim kanımız, canımız, yavrularımız. Yerleşik düzene geçirilmek için zorlanmaya çalışılan insanlarımızın çocukları. Yok olacağa benzeyen bir kültürün parçaları. Daha ilerisi, Toroslar’ın bekçileri. Ormanı mesken tutmuş, onu ekmek teknesi gören, ata mesleğini sürdüren, devletinden bir şeyler istemeye çekinen, devletine, milletine sözde değil özde bağlı kardeşlerimizin çocukları. Keçileri ormana zarar veriyor diye ormandan kovulup kentlere kapatılmak istenen insanlarımızın çocukları.

Bu kuzucuklar, mart başlarında başladılar okula. Sadece bir hafta oldu. Ay-Tur’da kendilerine tahsis edilen üç odada kalıyorlar. İkisini yatakhane, birini de çalışma odası olarak kullanıyorlar.

Geçen hafta içinde, bir grup eğitim gönüllüsü olarak onları ziyarete gittik. Çocuklar, pırıl pırıl önlükleriyle, yepyeni çorap ve ayakkabılarıyla, çantalarıyla, okuldan dönüyorlardı.

Artıbir Dershanesi’nden Salih Göztaş, Aydıncık Eğitim-Sen Temsilciliğinden bir grup öğretmen ve ben, Pervin Hanım ve çocuklarla görüştük. Boş zamanlarının değerlendirebilmesi için neler yapabileceğimizi tartıştık. Pervin Hanım da bize “Yörük insanı zekidir. Çabuk kapar. Yeter ki onlara yol gösterilsin, destek olunsun” dedi. Bu cümleler ağzından çıkarken de mutluluğu yüzünden okunuyordu.

Ertesi gün, Kaymakamımız Erol Rüstemoğlu ile görüştük ve ona bu çocukların eğitimine katkıda bulunmaya hazır olduğumuzu ilettik. O da bize “Çocukları, kendi kültürleriyle çatışmaya sokmayacak ama onları yaşama hazırlayacak, onlara okuma yazma öğretecek, el becerisi kazandıracak, boş zamanlarını değerlendirecek her türlü etkinliğe katkıda bulunuruz” dedi.

Şimdi sıra çocukların boş zamanlarını değerlendirebilecekleri aşama aşama uygulanacak bir programın yapılmasına geldi. Eğitim gönüllüleri, bu çocuklara okulda aldıkları eğitime destek olmak amacıyla okuma yazma, resim, müzik, beden eğitimi, dikiş nakış ve dokuma tezgahları kullanma konularında dersler verecekler.

Aydınlığa doğru kanat çırpan bu minik kuşlara elimizden gelen her türlü desteği canı gönülden vermeye hazırız. Kanatları güçlü, zihinleri açık olsun!”

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..