Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '11

 
Kategori
İzmir
 

Biz de, "kokoreç" i, millileştirelim

Biz de, "kokoreç" i, millileştirelim
 

Yeme de , yanında yat!


“Kokoreç” sözcüğünün kökeni, Yunanca’dan geliyor. Kokoreç, Türk’çeye Yunanca’dan geçmiş. Eeee; böyle sırt sırta, bazen burun buruna, bazen da koyun koyuna ve de yan yana yaşarsan, patlıcan dolmasını aşırdıkları gibi, Hacıvat Karagöz’e kondukları gibi, Türk kahvesini çaldıkları gibi, Türk lokumunu cebellez ettikleri , bizim de onlardan daha maharetli olduğumuz nasıl anlaşılacak? , Kokoreçin kökenini aşırsak n’olurmuş sanki? Heç, ki heç!! N’olmuş köken onlardaysa.? Hı?

Kokoreç, “mısır koçanı” anlamına da geliyormuş. Bizde hayvanlara veriliyor ama, kendisinin o bayıltan tadı yok mu? Yeme de yanında yat. Öten, beren açıkta kalsın varsın! Tadı, her şeye bedel,

Yapımı da, zahmetli iş. Bağırsaklar iç dış edilip, ayrı ayrı temizlenerek, iyice yıkanıyor. İç kısmına bumbar, dış kısmına makara sarar gibi uzun şişlere, bağırsaklar sarılıp, kömür ateşine tutuluyor. Nar gibi kızarmışının üzerine kekik, acılı pul biber ve kimyon da ekeledin mi? Oh la la…

Avrupalılar kokoreç bilmez. Onların ağız tadı, “ayarlı pense” gibi, konserve kutularından geçer. Onları yiye yiye, ağızlarının tavanı da, damağı da, midesi de şartlanmıştır konserveye.

Hele bir çatal uzatın kokoreç Avrupalısına. Kertenkele görmüş gibi olurlar. Ama bir de tadınca, devamını sorarlar. Garibanları böyle dürten olmamıştır hayatta. Buralara gelenler, bu ağız tadı damağını alıp alıp gidiyorlar. Bu işi, Portekizler, Yunanlılar ve İspanyollar iyi biliyor bizlerle birlikte.

Bağırsaklar pistir, biliriz. Domuzlar da pistir. Her mok’u yerler. Ama temizleme, tütsüleme usulleri vardır.

Şu Avrupa Üyeleri, bize dayattılardı.” Kokoreç yasak” diye. “Kokoreç yemeyi bırakırsak, öylesi alırlarmış bizi AB’ ye. Sevsinler. Alan da gaçan mı? Hele gel biyo. Yanında baharatlarını neyim getir. Bilhassa kimyonu unutma. Ustamız bir kessin sana şişin ucundan. Ye hele biyo… Tat biyo… Gözün, gönlün, nefesin, kafesin neyim, fal gibi açılsın bre! “Bu ne tafra yahu. Onu yemeyin, bunu yemeyin. Sen önündeki konserve kutularına bak. Bizim kokorecimize dokunma!” Evet. Aynen böyle, bu tür sesler yükselmişti Türkiye’mizden…

Alsancakta bir Nazmi Usta vardı. Ustalıkta, İzmir’in kuru fasyulyeciler kralıydı.Üstüne yoktu. İzmirin bütün basın mensupkları onu bilirdi. Ondan yerlerdi hep. Rahmetliden sonra torunlar bu “kokoreç’e el attılar. Kıbrıs Şehitlerindeki yerlerinde kocaman levhaları var. Onda da yazıyor. Hürriyet Gazetesi bir araştırma yapmış yurt çapında. En iyi kokoreçleri aramış, taramış. Ankara, Denizli, Antalya, İstanbul ve İzmir’de, “ Türkiye’nin en iyi 10 kokoreççisini” seçmiş.

İzmir’deki, K. Şehirleri caddesinde. Levhasını okuyunca, il il, yukarıdaki 10 kokoreççinin isimleri okunuyor. Torun Oğuz Erol Usta, iddialı. Ve gururlu. “Akdeniz ülkeleri kokoreci biliyorlar. AB. Ülkelerinin çoğu, bu damak tadını bilmiyorlar “ diyor o da. Haklı yani.

Kimin aklına gelir Türkiye çapında araştırmayla seçim yapmak, değil mi?

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..