Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

10 Nisan '07

 
Kategori
Aile
 

Büyük yılan güle güle

Elbette alışacağım yokluğuna öyle yeni öyle taze ki gidişin henüz toparlayamadım. Yokluğunda hücrelerim acıyor, nefes alamıyorum, gözlerim heran ağlamaya hazır, nemli nemli dolaşıyorum evin içinde, sokaklarda yürürken insanların ne diyeceğini ilk defa umursamadan ağlıyorum. Ne garip birlikteyken şüphe duymuştun sevgimden. Ben mi gösteremedim sevgimi sen mi göremedin bir türlü cevap bulamıyorum. Hep başka birilerini senden daha çok sevdiğimi düşündün mü ben mi uyduruyorum bu ruh haliyle, kafam karma karışık onun için ayırt edemiyorum.

Acıyla mutluluğun, şükürle keşkelerin, sevinçle üzüntünün karışımından bir hamur yoğurdum pişirmeye çalışıyorum tadı nasıl olacak inan bilmiyorum ama bu karışımdan hazırladığım çöreği yemekten korkmayacağımı hissetmenin huzuru var içimde. İçimde kalmasın diye, demedi deme diye söylüyorum; seni kimselerin sevgisiyle karıştırmadan, terazide ölçmeden, yemin etmeden, karnımdaki bebek, yüreğimdeki aşk gibi, ciğerlerim acıyacak kadar çok seviyorum. Yeterli geldi mi diye merak da etmiyorum kesinlikle bu söylediklerim. Mutlu olman için canımı istesen verir miyim? Zannetmiyorum mutlu olmak için başka canların acımasının gerekmediğini bilecek kadar büyüdüm ama inan senin mutlu olman benim yüzümün gülmesi anlamına geliyor.

Zehirler öldürürüm yine de kimseye vermem dediğim! Şimdi başka biriyle mutlu ol diye dualar ediyorum ne garip bir şey bu yaşadığım. Sakın bu sevgi sözcüklerime üzülüp de üzülme, ben konuşur konuşur susarım. Herşey gibi bu da bir süreç, geçmeyecek ama azalacak yokluğunun hissettirdiği bu yoğunluk. Beyaz şapkan, beyaz manton, kıvırcık sarı lülelerin omuzlarından dökülmüş, gözlerinde henüz acıyı tatmamış masumlukla bakan derin bir mavilik... Yokluğunun acısına bu görüntüye sarılarak avunuyorum. Son çektirdiğin resmin buzdolabının kapağından bana bakıyor girip çıktıkça seviyorum suratını parmaklarımla, gözlerim nemleniyor. Ağlamak ağlamayı getirirmiş onun için kızıyorum kendime “Kes artık” diye.

Kendini benim seni sevdiğim gibi sev olur mu? Hırpalamadan, acıtmadan, bağlamadan, boğmadan, kaçırmadan, yormadan lütfen. Eğer içinde acaba beni sevdi mi ya da seviyor mu diye küçücük de olsa bir şüphen varsa sil hepsini. Duvarlarımın sur şeklinde görünmesi seni, bizi korumak içindi. Bu sevgi denen şey öyle açıklanamaz bir kavram ki, bütün kavgalarda git de kurtulayım dedirtirken şimdi özleminden uyandırıyor geceleri mutlu olun diye dualar ettiriyor bana.

Asla geri dönmeni istemem. Yerinde yerleş, eşine eş, karanlığına aydınlık, yemeğine tad, içeceğine lezzet ol güzel gözlüm. Kendi yediklerinden de lezzet alarak. Yurt-yuva-aile ol, ben uzaktan onurla seyrederim mutluluğunu. Benden gördüklerini, söylediklerimi arkana alma yanında taşı. Yaşadıklarına gözlerini yumma, öğren yaşadıklarınla başetmeyi. Kendi doğrularınla sev karşındaki insanı ne bir fazla ne bir eksik. Hep bütün-tamam ol, yarım yamalak, eksik olma, eksik kalma, hayat senin. Keşke yolunun üzerindeki dikenleri toplama imkanım olsa. Umarım en acısız haliyle öğrenirsin hayatı.

Herzaman söylemek bu kadar kolay olmayabilir, seni hayatın bana sunduğu tüm güzelliklerin hiçbiriyle karıştırmadan, ölene kadar seveceğim. Beni daha çok sev diye değil, bilmeni istediğim için, içimdekiler içimde kalmasın diye yazdım.

Güle güle güzel gözlüm, güzel yüzlüm, yüzün gibi aydınlık, pırıl pırıl olsun hayatın. Yaşadığım sürece tüm güzel dualarım sizinle kızım.

Kevser Şekercioğlu

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..