Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Büyükşehir zenginleri- Anadolu zenginleri

Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan, 22/07/2010 tarihli, “Altüst” başlıklı yazısında, Birgün Gazetesi’nin, AKP’nin iktidara gelmesiyle, yerleşik düzenin kurumlarına karşı başlattığı ve yerleşik düzeninde 27 Nisan Muhtırası’yla cevap verdiği karşılıkla en üst noktaya çıkan iktidar kavgasını, o meşhur “Yiyin Birbirinizi” manşetiyle okuyucularına duyurduğu ve Türkiye’de son yıllarda yaşanmakta olan çatışmanın nedenini çok güzel açıklamış.

Şöyle yazmış Sayın Altan; “Türkiye bir altüst oluştan geçiyor. Öncelikle sermaye el değiştiriyor. Bütün varlığını “devletle ticarete” borçlu olan, onun için de devletin karşısında boynu bükük duran “büyük şehir zenginlerinin” yerini devletle hiçbir bağı olmayan, dik başlı “Anadolu zenginleri” alıyor… Bu yeni zenginler, Türkiye’nin “Cumhuriyet kurulduğundan” beri sahip olduğu “tek başlı” mutlak iktidar yapısını çatlattılar. Ordu, yargı, CHP, “devlet zengini” dörtlüsüne karşı daha “demokrat”, daha “dünyacı” ve daha ilerici bir yapıyla ortaya çıktılar Şimdi, biri halkın, diğeri devletin desteğine sahip bu “iki sermaye grubu”nun çatışmasını yaşıyoruz.”

Birgün Gazetesi de, 27 Nisan Muhtırası’nın yaşandığı günlerde, yaşanan tartışmanın sermaye güçleri arasında yaşanan bir çatışma olduğunu, emekçilerin ve ezilenlerin bu çatışmanın tarafı olmaması gerektiği, filler tepişirken, çimenlerin ezileceğini, asıl olanın bu iki sermaye gücüne karşı emekçilerin kendi seçeneklerini yaratması ve bu doğrultuda politika yapılması gerektiğini ileri sürmüştü. Sermaye güçleri arasında yaşanan bu çatışma, büyük şehir zenginlerinin” “367 kararı”, “Genelkurmay başkanlarının açıklamaları”, “yüksek yargı kurumlarının açıklamaları”, “Tüsiad”’ın açıklamaları ve CHP-MHP ikilisinin manevraları ile, Anadolu zenginlerinin” ise Ergenekon, Balyoz vb. davaları, özelleştirme-yağmalama uygulamaları, “büyükşehir zenginlerini” ihalesizlik-kredisizlik uygulamalarıyla terbiye etme uygulamaları ve örgütlü toplumu yok sayan, sendikaları tanımayan, demokrasiyi başörtüsüne indirgeyen politikalarıyla halen sürüyor.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan anayasa değişikliği referandumu, bu iki sermaye gücünün çatışmasının finali olacaktır. Aslında, Büyükşehir zenginleri yenilmiş durumda. Büyükşehir zenginlerinden yana saf tutan üstyapı kurumlarının büyük bölümü Anadolu zenginlerinin safına geçti, geçiyor. Ordunun eskisi kadar sesi çıkmıyor, YÖK sustu, Tüsiad yenilgiyi sineye çekip, Anadolu sermayesiyle halvet etmeye başladı, CHP Baykal’ın düşürülmesi ve yerine Kılıçdaroğlu’nun getirilmesiyle trende uymaya başladı, referandum sonrası MHP’nde de CHP benzeri bir operasyon yapılabilir. “Anadolu zenginleri”, anayasa değişikliğinden temel olarak, önlerinin açılmasını, serbest piyasa düzeninin azgın bir şekilde uygulanmasını, sendikaların terbiye edilmesini, özelleştirme-yağmalama uygulamalarında önlerini kesen yüksek yargı kurumlarını ele geçirmeyi, “büyükşehir zenginlerinin” yanında saf tutan kurumların kalan kalıntılarını da temizlemeyi bekliyorlar. “Büyükşehir zenginleri” ise, elden kaçırdıkları düzeni geri istiyorlar.

Son tahlilde, bu iki sermaye grubu anlaşır ve kendileri için “pembe panjurlu bir Türkiye” yaratarak” , “paşa paşa” geçinip giderler. Sermaye grupları için “pembe panjurlu bir Türkiye”, emekçiler ve ezilenler için doğanın kanunu gereği “cehennem azabının yaşandığı bir Türkiye” olacaktır. 12 Eylül’de yaşanacak olan anayasa referandumu aslında bir aldatmacadır.”Evet” sonucunun çıkması, emekçiler ve ezilenler açısından sonun başlangıcı olacaktır. Örgütsüz, yürütmenin güçlendirildiği, yargı yolunun kısıtlandığı, kuvvetler ayrılığının sona erdiği, başkanlık sisteminin fiilen uygulanmaya başlandığı, kendi iç yapılarında bile demokrasiyi barındırmayan partilerin fink attığı, muhafazakar-İslamcı-otoriter bir rejimle karşı karşıyayız. “Hayır” sonucunun çıkması ise, AKP’nin sınır tanımaz despotluğuna ve küresel sermayeyle bütünleşen Anadolu sermayesine küçük bir “dur” diyecektir. Sonrası ise, emekçilerin ve ezilenlerin kendi ayakları üzerine kalkarak sermayeye kafa tutacakları, “Söz, yetki, karar, iktidar halka” diyen bir mücadele hattının esas alınıp, yükseltilmesiyle belirlenecektir.

Abdullah DAMAR
 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..