Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '07

 
Kategori
Futbol
 

Büyülü gol

Büyülü gol
 

Maçın özeti şu: Beşiktaş Sivas’tan ahlar vahlar arasında üç puan çıkarttı. Haklı olarak mı? Asla hayır. Toplam 94 dakikalık mücadelenin her anında ve sahanın her alanında Sivasspor’un daha üstün olduğu mücadeleyi, PAF’tan gelen İbrahim Akın’ın büyülü golüyle kazanan Beşiktaş, belki de sezon sonunda şampiyonluğu şamar oğlanına çevirdiği İbrahim Akın sayesinde kucaklayacak. Genç futbolcunun inişli çıkışlı futbol hayatında şüphesiz kendi hataları da var ancak Sivasspor önünde attığı gol ile Beşiktaş’lının gönül defterine yaldızlı harflerle kazınan İbrahim’in kolayca üzeri çizilebilecek bir futbolcu olmadığı da bu golle tescillendi.

Maç başlarken Beşiktaş’ın nasıl bir kadro sıkıntısı içinde olduğunu eksiklerden çok sahadaki futbolcularda gördük. Bırakın “oynamayanları”, ilk onbire alınan oyuncuların dahi kiminin kafası yarık, kimi “takma bacak” tadında bir dizlik takmış, kimi depar atamıyor, kimi topa vuramıyor. Bu sıkıntı içerisinde Tigana’nın elindekilerin en iyisini sahaya sürdüğünü söyleyebiliriz. Ancak eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bugün Beşiktaş’ın üç puan almasında üç önemli faktör: şans, Runje ve İbrahim Akın oldu. Beşiktaş adına nasıl Sakarya’da şanssız iki puan bırakıldıysa, bugün de şansın yardımıyla gitmekte olan iki puan kazanıldı.

Karşılaşma ligin ilk yarısında oynanan ve kırmızı-beyazlıların 1-0’lık skorla üç puan aldığı Beşiktaş-Sivasspor karşılaşmasının neredeyse bir kopyası gibi cereyan etti. Hızlı adamları Balili ve Mehmet Yıldız’ı uzun toplarla Beşiktaş defansının arkasına sarkıtmak niyetinde olan Bülent Uygun’un talebeleri maç içerisinde pek çok kez teşebbüste bulunsalar da bu denemelerin hepsinde ofsayt tuzağına yakalandılar. Sivasspor’un kanatlara inerek bulduğu çok net pozisyonlarda da Runje kalesinde devleşince, kırmızı-beyazlılar karşılaşmayı golsüz kapadılar.

Ligin ilk yarısındaki maçta pek çok kez defans gerisine sızmayı başararak 9 net gol pozisyonu yakalayan Sivasspor’un bu maçta 15’e yakın ofsayta düşmesini Beşiktaş defansının bu kez daha organize olmasına bağlamak gerek. Ligin ikinci yarısıyla birlikte Beşiktaş zaman zaman taraftarlarının yüreğini ağzına getirse de ofsayt taktiğini vasat rakiplere karşı son derece başarılı bir biçimde uyguluyor. Ancak Beşiktaş’ın her iki Trabzonspor maçında ve Fenerbahçe kupa maçında içine düştüğü sıkıntıları göz önüne alacak olursak, kaliteli takımlar karşısında zorlandığını söylemek doğru bir tespit olsa gerek. “Önümüzdeki hafta oynanacak Fenerbahçe karşılaşmasında Beşiktaş’ın tedavi edip sahaya süreceği oyuncular kadar bu ofsayt taktiğini de ciddi şekilde tartışması çok önemli.” diyelim ve maçı analiz etmeye devam edelim.

Beşiktaş Sivasspor karşısında -Delgado’nun yokluğunun da etkisiyle- oyunun hiçbir döneminde hücum organizasyonu yapamadı, olgun atak geliştiremedi. Tabii bu durumun oluşmasında “Franz Beckenbauer” olmaya soyunan İbrahim Toraman ve Gökhan Zan’ın “oyun kurayım” derken ileriye şişirdiği serseri topların etkisi büyük.

Bu iki futbolcunun hiç olmazsa oyunu kurabilecek arkadaşlarına garanti oynamak yerine “Hele bir top defanstan
uzaklaşsın da...” düşüncesi içerisinde davranması Beşiktaş’ın oyun üstünlüğünü ele geçirmesini imkânsız kılıyor.
Bugün de üzülerek teşhis ettik ki, sezon başından bu yana bıkmadan yazdığımız: “Beşiktaş’a tecrübeli ve geriden oyun kurabilen Popescu tarzında bir defans oyuncusu şart.” tespitimiz sorun olmaya devam ediyor. İbrahim Toraman ve Gökhan Zan iki çok iyi kesici olabilir ama oyun kurmayıp topu ileri savurursanız, ne takımınızın büyüklüğü kalır, ne atak üstünlüğü...

Beşiktaş adına maçtaki gidişatın değiştiği dakika 67. dakikada Nobre-İbrahim Akın değişikliğinden sonra Beşiktaşlı futbolcuların “Şampiyonluk umutları elden gidiyor.” paniği ile Tigana’yı da bir tarafa bırakıp gol aramaya başlamaları ile gerçekleşti. Dikkat edilirse sözünü ettiğim dönem Tigana’nın maç içinde kulübeyi en fazla terk ettiği döneme denk geliyor. Neden derseniz oyuncularına “geri gelin” demek için de ondan...

Her fırsatta “Ben Giuly’leri, Henry’leri yetiştirdim” diyen Tigana, İbrahim Akın’ı önce PAF takımına gönderdi, sonra da sahaya sürüp takımı kurtarmasını istedi. Demek ki Fransız Hoca’nın yıldız yaratmaktan anladığı bu...
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..